Umbridge

502 27 4
                                    

Harry sessizlik içindeki kahvaltıda gelecek postası okuyordu. Daha doğrusu  yeni eline almıştı.
"Ah! Dün 1 Eylül'dü... Nasıl da unuttuk!"
Gelecek postasını hızla masaya serdi. Hermione manşete tiksinti ile bakıyordu.
"Bizimkilere Merlin yardım etsin... Yazık." Dedi Ron. Manşette konuşma yapan Snape vardı. Harry ona baktığında hala Hogwarts'daki birinci yılı gibi, yarasaya benzetiyordu..
"En azından hala McGonagall var..." dedi Hermione. Her  zamanki gibi mantıklıydı.. Şimdi Hermione gazeteyi eline almış, diğer haberleri kontrol ediyordu. Harry içinin tuhaf bir şekilde burkulduğunu hissetti. Hogwarts'a geri dönmemek oldukça tuhaftı... Şuan ortak salonda olmayı her şeyden çok isterdi... En azından Ron ve en önemlisi Hermione yanındaydı... Duvarda asılı saate baktı... Kreacher'dan hala haber yoktu. Artık içten içe endişelenmeye başlıyordu. Mundungus'u o aramalıydı... Kreacher'ın başına bir şey gelmiş olabilirdi..

Masadan kalktılar ve el birliği ile topladılar. Tam yukarıya çıkacaklarken mutfağın ortasında bir şak sesi duyuldu. Iki ev cini Mundungus'u zapt etmeye çalışıyor, Mundungus ise kaçmak için debeleniyordu.. Hermione, Harry daha ne olduğunu anlamadan Mundungus'u bağlamıştı bile...
"Efendi Harry Potter.. Dobby efendi Harry Potter'ı yeniden gördüğü için çok mutlu.. Efendi Harry Potter iyi mi?"
"İyiyim Dobby teşekkür ederim..."
"Kreacher emredildiği gibi Dobby ile birlikte Mundungus'u yakaladı... Şimdi ne yapacağız Efendi Potter?"
"Şimdi ona kaybolan Black eşyalarının hesabını sormaya başlayabilirsin Kreacher..." dedi Harry. Ron ona bir süre deliymiş gibi baktıktan sonra Mundungus'a geri döndü. Hermione asasını bir an bile indirmemişti. Konu savaş olunca Hermione'yi tanımak oldukça zordu...

"Kreacher Efendi Potter'ın yapmasını istiyor... Kreacher Efendi Potter'ın vaftiz babasının eşyalarını korumasını istiyor..."
"Sen her şeye rağmen  hazırlıklı ol..." dedi Harry ve Mundungus'a döndü. Bu sırada Kreacher eline bir tava almış hazırda bekliyordu...
"Eşyalar nerede Mundungus!?" Diye tısladı Harry. Mundungus korkuyla inledi.
"Neyden bahsettiğini bilmiyorum!" Diye bağırdı Mundungus. Ron ona iğrenme ile baktı.
"Yalancı!"
"Yalan değıl! Bırakın beni gideyim..
Ben sizin tarafınızdayım!"
"İnkâr etme! Buradaki herkes senin ne halt yediğini biliyor.. Nerede çaldığın eşyalar?" Diye bağırdı Harry. Mundungus yine deli gibi başını sallamaya başladı.
"Kreacher..." diye fısıldadı Harry. Onun bunu söylemesi ile Kreacher tavayı adamın kafasına indirdi. Hemde ard arda vuruyordu.  Harry tek elini kaldırarak onu durdurdu. Mundungus korkuyla fal taşı gibi açmıştı gözlerini... kafasının kenarından hafif kan sızıyordu... Dobby minik kolları ile onu duvara sabitlemiş, Kreacher ile iş birliği yapıyordu...

"Eee Mundungus... Hala aynı fikirde misin?" Diye sordu Harry yumuşak ama tehditkar bir sesle. Mundungus deli gibi sağa sola bakındı.
"Kötü bir niyetim yoktu... Ben onları korumak istedim..." gibisinden şeyler mırıldanıyordu.. Bunun üzerine Kreacher'dan bir kaç tava darbesi daha aldı. Dudağı boydan boya patlamıştı...
"Yerinde olsam konuşurdum... Sonuçta bizim burada başka bir işimiz yok değil mi?" Diye sordu Ron. Hermione de katılır bir şekilde başını sallıyordu. Mundungus çaresizlik ile Hermione'ye dikmişti gözlerini...
"Hermione sen akıllı kızsın.. onlara söyle benim suçsuz olduğumu... sizin tarafınızda olduğumu, hadi..." diye yalvarıyordu.
"Rezil herif! Böyle bir şey nasıl yapabilirsin ha? Bu eşyalar Harry'nin! Bunu bile bile nasıl onları çalabilirsin?" Diye bağırdı Hermione.
"Bu ev cininin sözüne mi inanıyorsunuz ha?" Diyerek Kreacher'ı işaret etti Mundungus.
"O ev cininin senden hiçbir eksiği yok! Onunla böyle konuşamazsın... Hatta senden çok daha önemli! Diye tısladı Hermione ve bir sokma büyüsü gönderdi.

"Seni dinliyorum!" Diye bağırdı Harry sinirle. Mundungus Harry'ye af dileyen bakışlar atmaya başlamıştı.
"Sattım... onları sattım." Diye fısıldadı Mundungus. Bunu demesiyle Harry ona esaslı bir yumruk indirdi.
"Onlar benim eşyalarım! Ahmak adam! Ne hakla onları satarsın ha!" Diye bağırarak yumruk üzerine yumruk atıyordu... Onu bir tek Hermione çekebildi Mundungus'un üzerinden... Birkaç dakika Harry'yi sakinleştirmeye çalışmakla geçmişti...
"Pekala... bir madalyon sattın mı? Yeşil...üzerinde yılan işlemesi var." Diye sordu Hermione. Mundungus birkaç saniye düşünüyormuş gibi göründü.
"Diagon yolunda bir madalyon sattım... sanırım sizin tarif ettiğiniz gibi..."
"Peki nasıl biri aldı onu? Ahmak adam! Bize madalyon lazım! Tarif et kim aldıysa..." diye tısladı Ron.
"Ismini bilmiyorum... hafif tıknaz, pembe kıyafetli, kurbağa suratlı biri aldı onu..."

Kısacık bir sessizliğin ardından üç genç birbirine baktı.
"Umbridge..." diye fısıldadı üçü birden.
"Kreacher onu sal gitsin... " dedi Harry. Bunun üzerine Kreacher Mundungus'u saldı. Mundungus kısa süre içerisinde gitmişti.
"Dobby artık gitmeli Harry Potter... "
"Dobby Hogwarts'da bizimkilere göz kulak ol lütfen... ve yerimizi asla birine söyleme..."
"Emredersiniz Efendi Harry Potter..." ev cini büyük bir şak sesi ile ortadan kayboldu...  Üç genç oturma odasına geçerek oturdu.
"Harry Mundungus'un yaptığı çok ahlaksızca..." diye fısıldadı Hermione.
"Boşver Hermione... önemli değil."
"Önemli! Senin şuan ne hissettiğini çok iyi biliyorum..."
"Oh! O defteri senden almalıyım..." Hermione yüzüne muzip bir gülümseme yerleştirdi. 
"O defteri hayatta vermem!"
"Siz ben yokmuşum gibi devam edin..." dedi Ron. Yüzünde büyük bir sırıtış vardı... Harry de Hermione de anında kızardı. Onun varlığını unutmuşlardı...

"Öhm Pekala... konumuza dönelim." Dedi Hermione hemen kendini toplayarak. Ron hala karşıdan pis pis sırıtıyordu.
"Umbricge diyorduk Ron!" Dedi Harry. Ama Ron şimdi kahkaha atmaya başlamıştı.
"Nesi komik anlamıyorum!" Diye soludu Hermione.
"Bir bilsem...." diye fısıldadı Harry. Bu sırada Ron sessiz kahkahalar ile sarsılıyordu... dakikalar geçse de Ron sakinleşmiyordu...
"Ron yeter artık!" Dedi Harry.
"En büyük lanetimin hedefi sen olacaksın Ronald!" Diye tısladı Hermione.
"Öhm! Evet iyiyim..." dedi Ron koltukta doğrulurken.
"Neye güldün bunca saat çok merak ediyorum doğrusu..." dedi Harry.
"Size..." diye cevapladı Ron, dünyanın en kolay şeyiymiş gibi.
"Pardon?" Dedi Hermione. Ron ona eğlenen bir bakış attı.
"Öyle bir utandınız ki... Bir de konuyu değiştirmeye falan çalışmanız! Sırılsıklam seviyorsunuz birbirinizi..." dedi Ron.

"Ron kaç!" Diye bağırdı Harry. Kendini koltuğa siper almış Ron'a bağırıyordu.
Sadece bir kaç saniye içinde Hermione,  Ron'u yastık bombardımanına tutmuştu... Yastıklar salonun içinde bir o yana bir bu yana uçuşuyordu. Çok geçmeden Ron da Hermione'ye yastık fırlatmaya başlamıştı. Harry tabi ki bu eğlenceden geri kalamazdı... Bir kaç yastık ile o da oyuna dahil olmuştu... kahkahaları bütün malikaneyi çınlatıyordu... Çok geçmeden üçü de kendini yorgunlukla koltuğa bıraktı..
"Bu da neydi şimdi?" Diye sordu bitkin bir sesle Ron.
"Sen dua et, üzerine kuş falan salmadı... yastıkla yırttım Ron!" Dedi Harry. Kolunu kıpırdatacak hali yoktu.
"Yastık savaşı.. muggle'ların oynadığı bir çeşit oyun..." dedi Hermione.
"Eğlenceliymiş.." dedi Ron. Bir süre sessizlik içinde oturdukatn sonra Ron ayağa kalktı.
"Neyse ben artık yatayım.. hem de siz yalnız kalın biraz."
"Sen hiç ders almaz mısın?" Diye sinirle soludu Hermione. Ron hemen iki kolunu da havada kaldırdı.
"Tamam bir şey söylemedim! Sade -"
"Sen hala burada mısın?!"
"Ben kaçtım!" Diye bağırdı Ron ve koşarak salondan çıktı... Hermione başını Harry'nin göğsüne yasladı...
"Burada uyumayı özledim..."
"Sadece bir gece öyle uyuduk!" Dedi Harry inanamayarak.
"Olsun... çektiğim en iyi uykuydu..."
"O zaman bir kere daha güzel bir uyku çekmelisin... yorucu günler bizi bekliyor değil mi?" Hermione gülümsedi ve gözlerini kapattı. Harry ise onun saçlarını okşuyordu...

Bir Serçenin Gözyaşı Kadar...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin