Kırılan Asa

468 24 2
                                    

Kasabanın sessiz sokaklarında yürüyordu. Godric's Hollow... Neşeli kahkahalar gelen evleri süzülürcesine geçti ve aradığı evin önüne geldi. Potter'ların evi... Arkadaşlarına kuşkusuz güveniyorlardı. Perdeleri bile çekmemişlerdi, aptallar... Bu duruma soğukça güldü. İçeride oğlunu, asasından renkli dumanlar çıkartarak eğlendiren James Potter'a baktı. Daha sonra pencerede Lily Potter göründü. Kısa bir aradan sonra bebek Potter ile Lily Potter odadan çıktı. Bahçe kapısını sessizce açtı ve evin giriş kapısının önüne yürüdü. Biraz sonra kehanet gerçekleşecek, Karanlık Lord tamamen ölümsüz ve yok edilemez olacaktı...Asasını kapıya doğrulttu ve kapı sessizce geriye doğru kaydı. Uzun koridorda yürümeye başladı. Bir iki adım atmıştı ki karşısına James Potter çıktı.
"Lily bu o! Harry'yi al ve git! Ben onu oyalarım!" Diye bağırdı James Potter. Peki nasıl oyalayacaktı? Arkadaşına öyle güveniyordu ki asasını bile yanına almamıştı...

Ona soğukça gülümsedi. Ne yani yumruk yumruğa kavga mı edeceklerini sanıyordu?
"Avada Kedavra!" Diye fısıldadı. James Potter merdivenlerin dibine düşmüştü. Ela gözleri evin tavanını delip geçercesine yukarıya dikilmişti.. Gözlükleri yüzünde çarpık bir şekilde duruyordu... Bedenin üzerinden atladı ve yavaş adımlarla merdivenleri çıkmaya başladı. Yukarıdan eşya sürüme sesleri geliyordu. Aptal kız.... Belli ki o da yanına asasını almamıştı. Bebek odasının önüne gelince içeriyi biraz dinledi.
"Harry anne seni seviyor, baba seni seviyor... Güvende ol, güçlü ol..." diyordu Lily Potter. Hızla kapıyı açtı ve içeriye girdi. Lily Potter beşiğin önüne kendini siper etmişti.
"Lütfen.... merhamet et... merhamet lütfen.."

"Hayır... olmaz hayır..."
"Harry iyi misin?"

"Kenara çekil aptal kız! Derdim seninle değil..."
"O daha bir bebek.. beni öldür, onu bırak!"

"Hayır..."

"Kenara çekil ve canını bağışlayayım..." dedi en soğuk sesiyle.
"Lütfen merhamet... merhamet.."

"Avada Kedavra!"
"Harry?"

Lily Potter beşiğin önüne boylu boyunca serilmişti. Zümrüt yeşili gözleri, aynı kocasının ki gibi yukarıya dikilmişti...

"Hayır... düşürdüm... düşürdüm.."
"Harry korkuyorum!"

Asasını beşikte ona gözlerini dikmiş bakan bebeğe doğrulttu. Az sonra... sadece bir kaç saniye...

"Avada Kedavra!" 

Yeşil ışın beklenmedik bir şekilde bebekten çarpıp ona doğru gelirken ağzı dehşetle açıldı. Hayır... başı sanki yarılacakmış gibi ağrıyordu.. ölmüşmüydü? Ama ölünce bütün acılar bitmez miydi?

"Hayır... Hayır..."
"Harry kendine gel artık!"

Harry terler içinde uyandı. Göğsünde, ağır bir yük varmış gibi bir ağrı vardı. Başında ise telaşlı bir Hermione vardı. Yanında bir kova su ve elinde de bez ile telaşla gözlerini dikmişti ona. Gece boyu uyumamış ve Harry'nin başında nöbet tutmuş gibiydi.
"Bana ne oldu? - Hermione?" Diye kekeledi Harry. Başında hala minik bir sızlama vardı.
"Bathilda ve sen yukarı çıktıktan sonra bazı sesler duydum ve endişelendim... Sonra yukarı çıktım ve - ve kocaman bir yılan, sen yerde ondan kurtulmaya çalışıyordun. Tam o sırada Voldemort geldi ve sen fenalaştın. Yani - boynundaki hortkuluk sanki hareket ediyor gibiydi, şiddetle çarpıyordu göğsüne... Seni tutup hemen cisimlendim buraya. Ama madalyon sanki göğsüne yapışmış gibiydi ve ben üzgünüm ama izi kaldı..." dedi Hermione. Harry tişörtünü kaldırıp göğsüne baktı. Tam da madalyonun olduğu yerde yuvarlak bir kızarıklık vardı...

Rahatsız olarak hemen tişörtünü geri indirdi.
"Şimdi nerede? Hortkuluk?" Diye sordu Harry.
"Benim boynumda... Biraz rahatlaman ve tamamen iyileşmen için bir süre daha benimle kalacak..."
" Ne kadardır uyuyorum?"
"Sen yaklaşık 4-5 saattir uyuyorsun... ve sonlara doğru bir şeyler sayıklıyordun. Düşürdüm ve hayır gibi.... ben çok korktum sana bir şey olacak diye..." dedi Hermione. Gerçekten de fazlasıyla yorgun görünüyordu. Harry'nin birden rengi attı.
"Hermione tam olarak ne sayıklıyordum?" diye sordu Harry cevabından korkarak. Hermione ona kararsızca baktı.
"Sen aslında... öldüren laneti söyledin.... Harry tam olarak ne görüyordun?"
"Ailemin öldürüldüğü geceyi.... ama Voldemort'un bakış açısından." Dedi harry.
"Sanırım Voldemort ve ruhunun parçası bir araya gelince... bir tür çekim gibi birşey oluşmuş ve anı canlanmış olabilir.... Peki ama neden sen gördün?" Diye sesli düşünmeye başladı Hermione.

Harry ise bu sırada yavaşça yerinden doğruldu ve oturur pozisyona geldi. Ilk uyandığı ana göre oldukça iyiydi.
"Hermione asam nerede?" Diye sordu Harry. Hermione birden sessizleşti.
"Hermione asam - asam nerede?" Dedi Harry sakin tuttuğu sesiyle.
"Harry ben en son Confringo büyüsünü yapınca asan- aşan kırıldı." Dedi Hermione kırık asayı çıkarırken. Aşa ortadan ikiye kırılmıştı. İçindeki ince anka teleği, güçsüze iki parçayı bir arada tutuyordu. Harry titrek ellerle asasını aldı.
"Asan nerede?" Dedi Harry ve Hermione ona kendi asasını verdi.
"Harry ben çok özür dilerim..."
"Reparo." Diye fısıldadı Harry. Asanın iki parçası birbirine yapıştı. Harry kendi asasını eline aldı ve lumos diye fısıldadı. Asadan cılız bir ışık hüzmesi çıktı. Asasını Hermione'ye doğrulttu.
"Expalliarmus." Hayır... asa buna dayanamamıştı ve yeniden kırılmıştı. Harry, büyük bir hayal kırıklığı ile asasını büzmeli kesesine koydu ve Hermione'nin asası ile nöbete çıktı... asası için fena halde canı sıkılmıştı..

                                   *

Ginerva Molly Weasley,
Sen ne halt ettiğini sanıyorsun? ÖLÜM YIYEN OLMAK NE DEMEK?  Geri dönüşü var ama değil mi? Of Merlin... Böyle bir şeyi nasıl yapabilirsin? Sen böyle biri değilsin Ginny, lütfen bir geri dönüşü olduğunu söyle... tehdit edildiğini falan söyle... Seni asla göndermemeliydim evden! Hepsi benim suçum, seni kandırdılar orada... Baban sana çok kızgın ve Percy gibi adının anılmasını istemiyor... Lütfen bir cevap yaz... seni çok seviyorum.
                                           Annen- Molly

Ginny başını kaldırıp Draco'ya baktı. Bari anne ve babasına doğruyu söyleyebilseydi...
"Üzgünüm Ginny... ama onlara da söyleyemezsin." Dedi Draco.

Ben artık senin kızın değilim,
Bana bir daha mektup yollamanı istemiyorum. Ben doğru yolu buldum. Doğru olan bu... Umarım siz de bir gün doğru yolu seçersiniz..
                                          Ginny

Ginny kağıdı Draco'ya verdi ve Draco baykuşhaneye doğru yol almaya başladı. Pansy ve o kalmıştı şimdi. Ortak salon yeşilin bir çok tonuyla süslenmişti. Hoştu ama bu durum Ginny'yi boğuyordu. Şöminenin önündeki kırmızı koltuğu özlemişti. İki kız ortak salondan çıktı ve Qidditch sahasına doğru yürümeye başladı. Slytherin takımı hemen Ginny'yi kapmıştı. Ginny oynamak istememişti ama Draco zoruyla katılmıştı takıma - kafa dağıtmak için... Pansy tribünlere çıktı ve Ginny soyunma odasına gitti. Kırmızı formasını bile özlemişti. Maç tabiki Slytherin takımı tarafından kazanılmıştı. Gryffindor'a karşı hemde... Kaç yıldır kaybettikleri maçı kazanmışlardı. Gryffindor hem Katie'yi, hem Ginny'yi, hem Harry'yi, hem de Ron'u kaybetmişti... Şimdiki takım çöpten ibaretti...

"Ne o Robbins yine mi kaybettiniz?" Diye takıldı Draco.
"Bir sus Malfoy!" Diye bağırdı Neville. Bu sene Neville fazlasıyla değişmişti.
"Çocuklar şuna bakın! Ne olur yoksa Longbothom? Draco'yu mu döversin?" Dedi Zabini.
"Neville onlara değmez..." dedi Parvati Neville'i çekiştiriken.
"Özellikle de Malfoy'a... kendini ne sanıyor acaba? " dedi Lavender.
"Pislikler kralı ve karanlık üçlüsü.." dedi Luna.
"Kes sesini Lovegood!" Diye tısladı Pansy.
"Draco pislik değil!" Diye bağırdı Ginny. Bu  sırada yanlarına McGonagall geldi. Ginny'ye açık bir hayal kırıklığı ile bakıyordu. Kendi öğrencilerini ve Luna'yı alarak tek kelime etmeden uzaklaştı...

Bir Serçenin Gözyaşı Kadar...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin