Dursley'lere Veda

588 30 2
                                    

Harry odasına şöyle bir göz gezdirdi. Her yer darmadağın olmuştu. Harry kovuğa gitmek için eşyalarını topluyordu. Artık reşit olacağı için annesinin koruması kalkacaktı. Bu yüzden daha fazla burada kalamazdı. Doğum gününe daha bir hafta olduğu için hala evde büyü yapamıyordu. Ama Weasley'lerin yanında büyü yapabilirdi. Sonuçta orada herkes büyü yapacaktı, bu yüzden onu farketmezlerdi. Bu akşam onu buradan alacaklardı. Aynı şekilde Dursley'ler de daha güvenli bir yere ayrılacaklardı.

Harry sandığının dibine elini daldırdı ve karıştırmaya başladı. İşe yarar her şeyi küçük bir sırt çantasına koyuyordu. Birden elini acıyla geri çekti. Avcunun içi boydan boya kesilmişti. Elini suya tutmak için kapıyı açtığı anda ayağını hızla geri çekti. Küçük bir fincan çaya basmıştı. Alçak sesle bir küfür savurdu. Kim koymuştu bunu buraya? Hıh! Dudley ve muhteşem şakaları.... Ama şaka yapacak olsa neden yanına da kurabiye koysun ki? Harry bu düşüncelerle banyoya gidip elini suyun altına tuttu. Ardından nazikçe bir peçeteye sarıp işine geri döndü.

Neredeyse bütün işe yarar şeyleri yanına almıştı. Şimdi yavaş bir şekilde odasını topluyordu. Bu kargaşada araya sıkışmış önemli eşyalarını da buluyordu. Yatağın üzeri boydan boya gelecek postası ile doluydu. Her sayfasında Dumbledore ile ilgili bir şeyler yazıyordu. Harry onları toplayıp çöp kutusuna tıktı. Daha sonra yerdeki okul kitaplarını alıp yatağının üzerine koydu. Bir iki tanesini alıp gerisini komple çöpe attı. Artık onlara ihtiyacı yoktu sonuçta.

Son kez sandığına bir bakış attı. İçinde bir sürü cam parçası ve buruşturulmuş parşömen vardı. Ve onların arasında da... Hermione'nin resmi! Onu burada bırakamazdı. Elini dikkatlice sandığına daldırdı ve resmi aldı. Harry'nin beşinci yılında çekilmişti bu resim. Hermione ödev yapıyordu sonra başını kaldırıp Harry'yi görünce kocaman gülümsüyordu..  Harry onu çok özlemişti. Sadece bir hafta olmuştu ama özlemişti işte....

-Upss sanırım çayı yanlış yere koymuşum, dedi bir ses. Harry hızla başını kaldırıp kapıya baktı.

-Dudley.... O çayı sen içmem için mi koymuştun? Dedi Harry. Bu düşünceyle  içinden kahkahaha atmak gelmişti. Dudley ve Harry'ye çay getirmek? Mümkün değildi...

-Elbette.... Günlerdir fazla bir şey yemiyorsun, dedi Dudley. Sesi oldukça çekingen çıkıyordu. Harry bir an dondu kaldı. Böyle bir şey beklemiyordu.

-Ah! Şey ben.... Ben teşekkür ederim, dedi Harry. Ne diyeceğini bilememişti.

-Önemli değil, dedi Dudley ve devam etti, sana bakmaya geldim babam seni çağırıyor. Ah o elindeki kim?

-Ne? Ah evet! Hermione benim.... Benim arkadaşım, dedi Harry. Resmi uzatıp Dudley'e verirken.

-Sadece arkadaşın mı? Dedi Dudley. Merakla resme bakıyordu.

-Şey yani... Neden böyle bir şey dedin ki? Dedi Harry. Birden soğuk soğuk terlemişti.

-Ah hadi ama! Bir haftadır onun ismini fısıldıyordun rüyanda, dedi Dudley. Harry bir anda dondu kaldı.

-Şey o benim eski sevgilim, dedi Harry ve devam etti, uyurken beni dinlemen hiç hoş değil!

-Onu boşver, dedi Dudley elini geçiştirir gibi sallarken ve devam etti, neden ayrıldınız? O mu bıraktı seni?

-Hayır ben ayrıldım, dedi Harry ve ekledi, ama bu savaş bittiğinde hala sağ olursam onunla evleneceğim!

-Ah ona inancım tam, dedi Dudley. Harry ile bir iki dakika bön bön bakıştılar.

-Biliyor musun Dudley seninle çok farklı olabilirdik, dedi Harry. Artık tamamen Dudley'in değiştiğine inancı tamdı. O ruh emici olayından sonra....

-ÇOCUK! NEREDE KALDIN! ÇABUK AŞAĞIYA İN YOKSA ÇOK FENA OLUR ONA GÖRE! HEMEN! Diye aşağıdan bağırdı Vernon enişte. Harry çantasını eline aldı ve Dudley'in arkasından aşağıya indi. Eniştesi oturma odasında volta atmakla meşguldü. Petiuna teyze ise kapının kenarına ilişmiş endişeli bakışlarla kocasına bakıyordu.

-Biz hiçbir yere gitmiyoruz, diye tısladı Vernon enişte. Harry buna karşılık gözlerini devirdi. Bir haftadır arabalarını en az otuz kez yükleyip geri indirmişlerdi.

-Peki neden? Diye sordu Harry. Bu konuşmalardan artık sıkılmıştı.

-Sen biz gidince evimizin üzerine konacaksın değil mi? Anlat bana planlarını çocuk! Dedi Vernon enişte. Harry gülmemek için kendini zor tuttu.

-Öhm evet! Benim zaten bir evim var bunu biliyorsunuz! Dedi Harry. Hala kendini toplamaya çalışıyordu.

-O zaman evimi satıp parasına konacaksın! Ben bu Lord Voldi birşey saçmalığına inanmıyorum! Dedi Vernon enişte. Harry bu sefer kahkahayı bastı. Voldi birşey ne güzel bir yakıştırma! Hem de dünyanın gelmiş geçmiş en karanlık büyücüsüne...

-Birincisi  onun ismi Lord Voldemort, ikincisi ben sizi zorlamıyorum ki! Annem ve babam gibi havaya uçmalı bir ölüm istiyorsanız burada kalabilirsiniz, dedi Harry ve ekledi, tabi Dudley'in benim kadar şanslı olacağına şüpheliyim....

-Ben Harry'ye inanıyorum ve onlarla gideceğim, dedi Dudley. Bunun üzerine derin bir sessizlik oldu. Vernon enişte bir kaç kez ağzını açtı ama hiçbir şey diyemedi. Bu sırada kapı çaldı. Petiuna teyze yavaş adımlarla kapıya gidip açtı. Biri cadı diğeri büyücü iki kişi gelmişti.

-Ah Harry Potter! Ne büyük şeref! Ben William Wilson tanıştığımız memnun oldum, dedi kısa boylu büyücü.

-Ben de Isla Taylor memnun oldum, dedi orta yaşlardaki cadı. Ardından Dursley'lere döndü ve devam etti, artık gitmeliyiz. Hadi biz çıkalım William. Ardından iki büyücü arabanın yanına gitti. Galiba kucak kucağa bir vedalaşma bekliyorlardı.

-Hadi gidelim! Çabuk olun, dedi Vernon enişte ve hızla arabaya doğru yürümeye başladı. Petiuna teyze Harry'ye şöyle bir baktı. Harry bir an onun sarılacağını sandı. Ama hayır! Evet sanki gözleri dolmuş gibiydi ama arkasını dönüp gitti. Dudley ve Harry içeride kalmıştı.

-Bu savaşı kazan Harry, dedi Dudley ve elini uzattı. Harry tereddüt etmeden elini sıktı.

-Görüşürüz koca D, dedi Harry. Yüzünde muzip bir gülümseme vardı.

-Umarım yeniden görüşürüz ve bambaşka bir başlangıç yaparız kuzen olarak, dedi Dudley ve sallanarak arabaya bindi.

Harry yalnız başına eve girip etrafa göz gezdirdi. Her zaman düzenli ve tertipli olan evde şimdi yalnızdı ve bir iki saat içinde o da buradan gidecekti. Hedwig'in kafesini yanına aldı ve oturma odasına oturdu.

                                             *

Hermione mutfakta sinirle Moody'ye bakıyordu. Onun da hakkıydı Harry'nin yanına gitmek. Ama izin vermiyorlardı.

-Onlar artık reşit Molly! Kendi kararlarını kendileri verebilirler, dedi mr. Weasley. Mrs. Weasley ise hala tepeden bakıyordu.

-Fred ve George tamam! Ama Ron ve Hermione hayır! Diye tısladı mrs. Weasley.

-Harry benim arkadaşım! Diye isyan etti Ron. Hermione de onunla birlikte bağırıyordu.

-Peki tamam siz de geliyorsunuz! Bu onların hakkı! Dedi Deli-göz Moody. Tahta bacağı ile takır takır yürüyordu. Hermione ve Ron bunun üzerine sevinçle beşlik çaktı.

-Arry'yi göğreceğim için çog muyluyum, dedi Fleur. Sevinçle Bill'in yanında duruyordu. Hermione'nin yanında oturan Ginny gözlerini devirince, Hermione kıkırdamasına engel olamadı.

-Küçük Ronnie büyümüş ve annesine karşı gelmeye başlamış gördün mü Fred! Dedi George. Yüzünde büyük bir sırıtış vardı. Ron bunun üzerine birden sinirle kızardı.

-Gördüm George! Ne kadar da dokunaklı arkadaşı için ailesine karşı çıkıyor, dedi Fred yapmacık bir şekilde sesini duygusallaştırarak.

-Şamatayı kesin! Herkes hazır değil mi? Dedi Moody. Sihirli gözü odadaki herkes tarıyordu.

-Herkes hazır! Sorunsuz bir şekilde onu oradan alacağız, dedi Tonks. Saçları morun muhteşem bir tonuydu ve Remus'un koluna sıkı sıkı sarılmıştı. Hermione'nin yüzüne bir gülümseme yerleşti. Bu bir haftada Harry'yi çok özlemişti.... Onu yeniden göreceği için oldukça heyecanlıydı.

Bir Serçenin Gözyaşı Kadar...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin