Baskın

443 22 3
                                    

Üç genç ejderhanın sırtında uzaklara doğru ilerliyordu. Altlarında uçsuz bucaksız bir göl vardı ve ilerilerinde de kocaman dağlar...
"Eee şimdi ne yapıyoruz?" Diye sordu Harry arsız bir sırıtışla. Hermione onun bu haline göz devirmekle yetindi.
"Herhalde ejderhanın gittiği yere kadar gitmeyeceğiz  değil mi?" Dedi Ron tedirgin bir şekilde.
"Hadi ama Ron, kibar ol! O bizim suç ortağımız.." dedi Harry ejderhanın sırtını okşarken.
"Oh, evet. İşlemediğimiz suç kaldı mı?" Dedi Ron Harry gibi sırıtırken. Harry biraz düşünür gibi göründü.
"Elbette!" Dedi Harry parmağını şıklatarak, " Henüz Hogmeade'e baskın yapmadık!" Ron ona gülerek baktı.
"Ciddi olamazsınız! Merlin ben böyle biri değildim!" Dedi Hermione isyanla. Karşısındaki iki oğlansa kahkahalar ile gülüyordu.
"Bizimle kala kala bize benzedin Hermione.. kabul etmelisin." Dedi Ron.
"Pekala, suya atlıyoruz o zaman.." dedi Harry.

Üç genç kendini bir anda altlarındaki göle bıraktı ve kıyıya doğru yüzmeye başladı. Kıyıya çıktıklarında hepsi üzerlerlerini kurulamaya çalışıyordu.
"Kılıç gitti, hortkuluğu nasıl yok edeceğiz?" Dedi Hermione düşünceli bir ses tonuyla. Harry de ilgiyle elindeki kupaya bakıyordu. Küçüktü aslında...  Bu sırada Harry güçlü bir çekim hissetti. Zihninden parlak anılar geçiyordu. Mağara, Gringotts, Hogwarts...
"Hogwarts... son hortkuluk Hogwarts'da!" Dedi Harry heyecanla.
"Ne! Harry emin misin?" Diye sordu Ron. Harry evet anlamında başını salladı. Ve Harry bambaşka bir acı hissetti alnında. Mutluluk...Harry Bu çekimlere öyle alışmıştı ki artık fazla bayılmıyordu.
"Dumbledore....Dumbledore'un asasını aldı.. mürver asayı..." diye fısıldadı Harry yüzündeki terleri silerken.
"O zaman Hogwarts'ın yakınlarında mı demek bu?" Diye sordu Ron.
"Cisimlenme nedir bilir misin Ronald!  Az önce oradaydı diye şimdi de orada olması gerekmiyor!" Dedi Hermione ters bir şekilde.

"E o zaman, Hogsmeade'i de basıyoruz öyle mi?" Dedi Ron.
"Aynen öyle!" Dedi Harry havalı bir şekilde başını sallayarak. Hermione ise eliyle alnına vurmuştu.
" Basmadığımız bir Hogwarts kalmıştı zaten!" Diye tısladı Hermione. Kupayı Hermione'nin boncuklu çantasına koydular ve pelerini çıkardılar. Hepsi pelerinin altına girdi - ayakları fazla sığmıyordu - ve Hogmeade'e cisimlendi.  Ayakları yere değer değmez etraftan çığlıklar yükselmeye başladı. Harry pelerine sıkı sıkı tutundu. Neyseki geceydi, yani ayakları fazla tehdit oluşturmazdı. Bu sırada bir kaç tane ölüm yiyen hızla caddeye daldı.
"Accio Pelerin!" Diye bağırdı içlerinden biri. Ama hiçbir şey olmadı.
"Dağılıp arayalım, belli ki pelerinin içinde değil!" Dedi diğeri.
"Faydası yok, ruh emicileri çağıralım! Elbette patronus yapacak!" Dedi içlerinden bücür olanı.
"Harry buradan gitmeliyiz..." dedi Hermione. Sesi oldukça telaşlı geliyordu. Harry cesaret verircesine onun elini tuttu. Bir yandan da asası hazırda bekliyordu.
"Buradan buharlaşalım hadi!" Diye tısladı ron. Harry ona bir cevap veremeden  etrafa kalın bir sis tabakası çöktü.

Soğuk Harry'nin iliklerine işlemeye başlamıştı. Hermione ise elini sıktıkça sıkıyordu. Pelerinin altında hızla bir ara sokağa girdiler. Ama nafile bir çabaydı. Ruh emiciler her bir sokağa dağılmış durumdaydı... Harry umutsuzluğun yavaş yavaş içine işlediğini hissetti. Soğuk hepsinin çevresini sarmıştı ve sisin dağılmaya niyeti yok gibiydi. Harry Hermione'nin elini sıkıca tuttu ve asasını kaldırdı.
"Expecto Patronum." Sesi havada fısıltı gibi yükseldi ve gümüşi çatal boynuzlu geyik asadan fırlayarak eşkin hız ruh emicileri kovalamaya başladı.
"Bu o! Alt sokakta gördüm, çatal boynuzlu geyik!" Diye ses duyuldu. Birden arkalarındaki kapı sertçe açıldı.
"Potter, burada ne yapıyorsunuz? Girin içeri!" Diye bağırdı kaba bir ses. Üçü pelerinin içinde hemen üst kata çıktı. Aşağıda çetin bir tartışma vardı. Yaşlı barmen patronusun bir keçi olduğunu onlara bağırarak söylüyordu. Uzun bir beş dakikadan sonra domuz kafasının yaşlı barmeni yukarı geldi.
"Ne cehennem buraya geldiniz?"
" Siz Aberforth Dumbledore'sunuz..." dedi Hermione.
"Ne büyük başarı ama.. buradan hemen gidin!" Diye tısladı Aberforth.

"Gitmeyeceğiz..  Bitmesi gereken bir savaş var ve -"
"Savaş kimin umrunda! Bitti o kazandı! Direnmenin hiçbir anlamı yok!" Dedi Aberforth.
"Hâlâ zümrüdüanka yoldaşlığı var! Hala savaşıyoruz! " dedi Hermione öfkeyle.
"Zümrüdüanka yoldaşlığı bitti! " dedi Aberforth.
"Eh, siz öyle düşünebilirsiniz! Ama biz savaşmaya devam edeceğiz. En azından haklı bir davada hayatımızı kaybederiz!" Dedi Harry.
"Pekala, o zaman iyi geceler.." dedi Ron kapıya yönelerek.
"Şu tablodan gidin!" Dedi Aberforth ve Ariana'nın resmi öne savrulup açıldı.
"Sizi güvenle şatoya sokacak.."
Üçü dar koridora girdi ve ilerlemeye başladı. Çok sürmeden meşe bir kapıya gelmişlerdi. Kapıyı yavaşça açtıklarında Harry, ihtiyaç odasında olduklarını farketti. Onlar içeri girince bütün başlar onlara dönmüştü.

İçeride birden minik çaplı bir kaos yaşandı. Herkes onlara tezahürat yapıyor, çeşitli sorular soruyordu. Hepsi az çok yaralıydı. Içeriyi kendilerine göre dizayn etmişlerdi. Her yerde gelecek postası vardı...
"Geleceğinizi biliyordum..." dedi Neville mutlulukla.
"Artık bir darbe yapıp, Hogwarts' ı temizleyebiliriz.." dedi Semaus büyük bir sırıtışla.
"Hayır, hayır! Hogwarts'a darbe yapmayacağız!" Dedi Harry kalabalığa bakarak.
"Ah, hadi ama Harry! Yapmadığınız bir o kaldı!" Dedi Ron. Kendini fazla kaptırmış görünüyordu. Ron'un bunu demesiyle minik bir facia daha yaşandı.
" Bakanlığı bastığınız doğru mu?"
" Gringotts'u gerçekten de soydunuz mu?"
" Ejderha ile kaçtığınız doğru mu?"
"Malfoy Malikanesinden kaçtığınız doğru mu?"
"Aslında, evet hepsi doğru.." dedi Hermione kızararak.

"Dostum, siciliniz baya bir kabarık!" Dedi Neville gülerek.
"Sorma.. bir de bunun öncesi var." Dedi Harry.
"Bakın buraya bir şey almak için geldik! Ravenclaw'a ait bir nesne. Bilen var mı?" Dedi Harry. Bu sırada sahte galeon'lar ile herkese haber verilmişti. Yani mezun olan bir kaç üye de buradaydı.
"Söz Ravenclaw'larda!" Dedi Fred memnuniyetle bakarak.
"Ravenclaw'un diademi.. " dedi Luna hülyalı bir ses ile.
"O kayıp ya hani Luna!" Dedi Cho.
"Olsun bir bakalım yine de." Dedi Harry. Bu sırada Cho ayaklanmıştı.
"Harry bence Luna ile de gidebilir!" Dedi Hermione sert bir sesle. "Elbette!" Dedi Luna ve Harry'nin yanına geldi. Hermione ise tatmin olmuş bir şekilde gülümsüyordu.
"Peki biz böyle elimiz kolumuz bağlı oturacak mıyız?" Diye sordu Neville.

"Hayır! Sizden de bir şey istiyorum tabi.. Draco, Pansy ve Ginny'yi bulup onlara savaşın yakın olduğunu söyleyin yeter!" Dedi Harry. Kalabalık birden tepki verdi. Hepsi onların ne kadar da kötü olduğunu bağırıyordu.
"Hey tamam yeter artık!" Diye bağırdı Ron sinirle. Hepsi sessizleşerek yeniden onlara döndü.
"Harry o... o size ihanet etti!" Dedi Lavender.
"Hatta onlar! Harry geçen sene onlara güvenmişti!" Dedi Neville. Onların hu sözü ile kalabalık yeniden alevlenmişti.
YETER ARTIK!" Diye bağırdı Hermione.  Belli ki sabrı zorlanıyordu.
"Bakın onlar hain değil! Bazen bazı şeylerin olması gerekir ve kimse bir şey yapamaz!" Dedi Harry.
"Yani biliyordunuz?" Diye sordu Hufflepuff'lı bir  çocuk.
"Hayır..  Ama onların hala bu tarafta olduğunu biliyoruz.. kimse onlara zarar vermeyecek! Dediğimi yapın yeter!" Dedi Harry. Hepsi kafasını sallayarak Harry'yi onayladı. Harry gitmeden önce Hermione'nin elini sıktı ve gözlerine baktı.

" her şey yolunda.. hiçbir şey olmayacak!"

" öyle olsa iyi olur. Yoksa seni ben öldürürüm.."

Harry son bir kez gülümsedi ve Luna  ile koridora çıktı. Ölümü Hermione'nin elinden olacağa benziyordu...

Bir Serçenin Gözyaşı Kadar...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin