~22~

2.1K 127 24
                                    

Gözlerimi açtığımda bulutlardan aşağı doğru süzülüyordum. Az önce bir boşlukta ve ondanda önce Tenebris kalesinin tepesinde 3. Peri ile görüşüyordum, ne ara Lauren sarayına geri dönmüştük ? Bahçede diz çökmüş ve ellerini yüzüne gömerek ağlayan Alex dikkatimi çekti, hemen yanında başını onun omzuna dayamış saçlarını okşayan bir adam daha vardı. Daniel ise bağdaş kurmuş altındaki çimleri yoluyordu. Beni ilk farkeden Eva oldu. İlk önce o başını kaldırıp bana baktı, ardından Dani ve onun adımı haykırması ile Alex ile yanındaki adam. Yanındaki adam ? O... O babam değil miydi ? Ayaklarımın çimler ile buluşmasıyla koşmaya başladım, durduramıyordum! Bu gözler az önce babamı görmüştü ve bedenim onun varlığını hissetmek için yalvarırcasına ona doğru koşuyordu. "Baba!"

"Kızım, ateş parçam! Burdayım!" Sonunda ona sarılan kollarım, sıcaklığını hisseden bedenim... İlk önce ona sarılı bir vaziyette dizlerimin üzerine çöktüm, daha sonra ise kararan dünya yine gözlerini yumdu gerisi boşluk.

DANİEL'den

O gideli dakikalar olmuştu ve Eva bile peşinden gidememişti. Biraz sonra artık ayakta durmaya dayanmayan Alex dizleri üzerine çöktü ardından babası da yanına çökerek başını Alex'in omzuna dayadı. Bense hâlâ bulutların arasında kaybolan Miayı arıyordum. En sonunda dayanamayıp çimlere bağdaş kurdum ve parmak boyundaki lanet çimleri yolmaya başladım. Hiç değilse bedeni gözümün önündeydi şimdi ise komple kayboldu. Lanet olsun! Lanet olsun! LANET OLSUN! Mia nereye gitti, neden gitti. Onu görmem gerekiyor, buna ihtiyacım var. 'Nereye gitti Eva!"

'Bilmiyorum. Ama içimdeki sıcaklığı hâlâ hissediyorum fakat bunun anlamını da bilmiyorum.'

'Gözlerimizin önünde göğe süzülüp gitti ve sen bile engel olamadın buna. Bu nasıl bir güç ?'

'Bu onun içindeki güç Daniel. Kendisinin bile henüz ortaya çıkaramadığı benliğinin gücü. Beni yanına bile yaklaştırmadı. Aslında itiraf etmeliyim ben bile daha önce bu kadar büyük bir gücü sakladığını fark etmemiştim.'

'Ne zaman geri gelecek Eva! Bi anda oldu herşey, ne olduğunu bile bilmiyoruz. Ya hiç geri gel-'

'Yukarı bak Daniel!' Eva'nın son cümlesi ile başımı tekrar bulutlara kaldırdım. Yüzünde şaşkınlığı her hali ile belli olan, kızıl saçları bi daire şeklinde başının etrafında dalgalanarak aşağı doğru süzülen ve üzerindeki beyaz geceliği ile tıpkı bir melek gibi görünen kişi Mia idi! "MİA!" Haykırışım ile Alex ve babasıda başını kaldırdı. Bi anda ayağa kalkan ikili şaşkınlıktan bir kelime dahi edememişlerdi. Mia aşağı doğru süzülürken babasını farketmiş olmalıydı, düşen yüzü ve burdan bile görebildiğim gözünden düşen o tek damla yaş bunu gösteriyordu. O kadar muhteşem görünüyordu ki, ayakları çimlerle buluşup babasına haykırarak koşarken bile gözlerimi güzelliğinden alamıyordum. Onu tekrar bu şekilde kanlı canlı görmeyi bir yana bırak, gözleri açık bir şekilde saniyelik bile olsa bakışlarımızın buluşması kalbimi yerinden çıkaracaktı. Hayatımda bu kadar güzel bir kadın görmemiştim ben. Vücudum hâlâ oturduğum yerde kaskatı kesilmiş, sadece Mia ya odaklanmış bir şekilde duruyordu. Babasına sarıldığı anki o hıçkırık sesi beni kendime getiren şey oldu. Ayağa kalktım ve aylardır gözlerini açması için Tanrıya yalvardığım kadına doğru yürümeye başladım. Babasına sarıldıktan bir kaç saniye sonra kollarında bayıldı bir anda. Koşarak yanlarına gittim ve onu kucağıma aldım. Yavaş ve onu sarsmadan temkinli adımlar ile odasına yürüyordum. Ama gözlerimi bir saniye bile yüzünden alamadım. Ayaklarım zaten yolu biliyordu ve beni gözlerimi ondan bir saniye bile ayırmadan devam etmem için ikaz etmişti sanki. Zaten istesemde yapamazdım, gözlerimi ondan alamıyordum ki. O uzun kirpikleri, gözünden süzülüp giden yaşların hâlâ duran ıslak izleri, o pembenin en güzel tonuna sahip minik ve dolgun dudakları, kaşlarında duran minik çatık ifade ve kulağımı dolduran nefes alış-veriş sesi... Aylardır beklediğim an buydu işte. Kucağımda duruyordu ve ben yine onun kalbimi ısıtan o sıcaklığını bedenimin heryerinde hissediyordum. Odasına girdiğimi fark ettiğim an bir an yatağına bakmak için gözlerimi ondan ayırdım ve sonra tekrar ona döndüm. Güzel kızıl saçlarından baharın kokusunu alıyordum sanki, yatağın başına geldiğim zaman artık dayanamadığımı farkettim ve o miss gibi gelen saçlarına doğru anlına bir öpücük kondurdum. Dudaklarıma gelen bedeninin sıcaklığı bir an için titretmişti beni. Narin bir şekilde başını yastığına koyarak yatağa bıraktım ve üzerini ince ipek yatak örtüsüyle örttüm. Bir yanında ben oturuyordum diğer yanında ise Mia'nın elini iki eli ile kavramış babası ve arkasında Alex duruyordu. Hadi kızıl ejderham açsana gözlerini, aylardır beklediğim o güzel armağanı versen ya bana ? 'Kalp atışlarını duyuyorum. Olması gerektiği gibi, gayet sağlıklı atıyor ve vücud ısısı tam olarak yerinde.' Zihin yolu ile konuşan Eva'ya döndüm ve gülümsedim. Bu koca ejderhanın dışından bakınca gülümsediğini göremezdin belki. Ama içimde hissettim sesindeki tarif edilemez mutluluğu ve huzuru.

MİA'dan

Gözlerim karanlıktan kurutulup ışıkla kavuştuğu sıralar hiç birşey göremiyordum beyaz renkten başka. Sağ elimi birisi tutup öpüyordu sadece ve Eva'nın kalp atışlarını hissediyordum. Sol tarafımdan ise ne olduğunu bilmediğim müthiş bir sıcaklık geliyordu sanki bedenime. Gözlerim sonunda açıldığında o muhteşem ses ile elimi tutan kişiye döndüm. "Kızım!"

"Babacım!" Yerimden nasıl bir hızla doğruldum bilmiyorum ama kendimi yine onun boynunda buldum. Hayatımda ilk defa baba kokusunu alıyordum sanki. Gözlerimden inen yaşlara hakim olamıyordum, babam ise güzel sesi ile bana birşeyler fısıldayıp sırtımı sıvazlıyor ve saçımı okşuyordu. Beni bırakıp geri çekildi ve yüzümü elleri arasına aldı, "Ateş parçam burdayım, sen sesimi duydun ve beni araftan çıkardın. Beni duyacağını biliyordum kızım, beni duyacağını ve kurtaracağını biliyordum. Kardeşine ve sana yeniden kavuşa bilmek ikinizide takrar koklayarak, sarılıp öpebilmek... Benim güzeller güzeli prensesim ne kadar da güzel, güçlü bir kadın olmuşsun sen. Tıpkı annen gibi." Tekrar sarıldım ve az sonra geri çekilen ben oldum. "Seni geri getirmiyeceğim diye çok korktum baba. Seni o kadar özlemişim ki. Rüyalarım dışında bazen yanlız başıma oturuken bile varlığını hissederdim yanımda. Ama şimdi? Kanlı canlı yanımdasın, bana kızım diyorsun, sarılıp öpüyorsun. Çok mutluyum canım babam!" Babam saçlarımı okşayarak beni omzuna dayarken Daniel'in sesini duydum. "Aylardır gözlerini açmanı bekledik. Aileni ve Eva'yı ne kadar üzdün farkındamısın sen!"

"Aylardır mı ? Daha bir kaç saat önce koca bir savaşın içinde değilmiydik ? Dalgamı geçiyorsun Daniel ?"

"Bir kaç saat mi ? Asıl dalga geçen sensin sanırım, aptal! 11 ay! Tam 11 aydır uyanmam için, uyandığın an yanlız olmaman için sırayla başında nöbet tuttuk. Tam 11 ay! Aptal kız! Bir kaç saat diyor birde." Gözlerim şaşkınlık ile açıldığı zaman Daniel'in suratında aptal bir sırıtma gördüm. Fakat söylediklerinde ciddi olduğunuda biliyordum. "11 ay boyunca bitkisel hayatta filanmıydım yani ? İnanmiyorum bu gerçek olamaz."

"Bitkisel hayat değil aptal, ölü. 11 ay boyunca bir ölüydün, kalbin bir kez olsun atmadı, bir kez olsun ciğerlerin oksijen almadı. Bembeyaz bir surat, mor halkaların olduğu göz altları ve yine o mosmor dudaklar. 11 ay boyunca o iğrenç, çirkin halini seyretmek zorunda bıraktın bizi." Alex'in söyledikleri ile daha çok şaşkınlığım artarken aynı zamanda beni sinirlendirmişti de. "Sensin aptal ve çirkin!"

"Senden daha iyi ve zeka olarak daha yüksek olduğuma eminim kızıl bela."

"O halde olmak elimde değildi. Sende bakmasaydın bana!" Üzerime doğru yürüyüp 'Aptal!' Diye bağırarak boynuma sarıldı. Alex'i ilk defa bu şekilde görmüştüm. Ağır ağbeyliğinden ve sert duruşundan taviz vermese de ne kadar çökmüş ve üzgün olduğu gözler önündeydi. Aynı şekilde Daniel'de. Bir süre sonra Alex'ten ayrıldım ve Daniel'e döndüm tekrar. "Üzülen sadece ailem ve Eva mıydı ? Sen üzülmedinmi ? Uyanmamı beklemedinmi yani ?" Dedim sırıtarak. Yüzünde öfkeyle karışık duygusal bir ifade vardı, cevap vermedi. Bende yataktan kalktım ve terasta sessiz bir şekilde heyecanlı kalp atışları ile beni izleyen Eva'ya yaklaştım. Başına gelip, elimi burnun üzerine koydum. 'Sende bunlaramı uydun kadim varlığım. Eninde sonunda hiçbiri için olmasa bile senin için döneceğimi bilmiyor muydun ?"

"Biliyordum ama... Hoşgeldin kraliçem."

"Ufak bir uçuşa ne dersin ?"

"Harika olur." Bir kanadını üzerine çıkmam için aşağı doğru eydi. "Biz birazdan geliriz!" diyerekten seslendim odamdaki kalabalığa ve sert rüzgarlar eşliğinde kendimi huzurun içine bırakmışım gibi hissettiğim gök yüzüne döndüm.

Oylarınız ve yorumlarınız benim için önemlidir 💕

SON EJDERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin