~4~

5.8K 412 22
                                    

- Mia! burdasın, seni hissediyorum. Sonunda benim dünyamdasın.

Karanlığı yaran müthiş bir ışıkla karşımda tüm ihtişamı ile duran yaratığa bakıyordum. Kanatlarını iki yana açarak beni kendisine çeken bu müthiş varlık sanki ben kanatlarının içindeyken kıyamet kopsa beni koruyabilicek güçteydi.

- Eva?

- Çok az kaldı Mia. Yakında birleşicez ve seninle herşeyin üstesinden gelicez.

- Biz neyin üstesinden gelicez ki Eva?

Bana bakan ateş rengi gözler içinde sadece şefkat barındırıyordu. Sanki bir annenin çocuğuna baktığı zaman gözlerinde oluşan şefkat bu ejderhaya yerleştirilmişti. Hissediyordum. Onun şefkatli gözleri içime işlemişti sanki.

- Öğreniceksin. Sen ve ben herşeyden ve herkesten güçlüyüz. Biz asil kan taşıyan tek varlıklarız burdaki halkın son umudu ve kurtarıcılarıyız. Seninle birleştiğimiz zaman benim aklıma ve düşüncelerime sahip olacaksın. İşte o zaman herşeyi tam anlamıyla idrak ediceksin.

- Anlat bana Eva, anlatki artık bende herşeyi öğreniyim. Herkes bişiler bilirken sadece benim bu şekilde bilgisizce ortalıkta dolaşmam sinirlerimi bozuyor!

Etraf son sözlerimden sonra tekrar kararmaya başlarken onun son cümlesi tekrar kulaklarımı doldurdu,

- Daha erken küçüğüm zamanı gelince herkesten daha iyi bileceksin, sabret. Ben seni buluncaya kadar sabret.

Beyaz ışığın tam ortasında duran koskoca ejderha ışıkla birlikte bi anda yok olmuştu. Çaresizlik içinde etrafa bakınırken annemin narin ve telaşlı sesini işittim. Göremiyordum onu, sesini duyuyordum ama bir türlü göremiyordum. Sanki göklerden geliyordu sesi. Bi anda ayağımın altından kayan yerle gözlerim tekrar kararmaya başladı.

"Kendine gel kızım. Aç gözlerini Mia!"

Gözlerim tekrardan aralanırken bu sefer çok farklı biyerde olduğumu farkettim. Baş ucumda bana korku dolu gözlerle bakan annemin yüzünü ve ardından arkasında duran kocaman yaprakları olan yeşil ağaçları farkettim. Burası az önce bulunduğum yerden çok farklıydı. Kulaklarım hala sesleri uğultu şeklinde duyarken yerimden doğruldum, kesilen seslerle birlikte pür dikkat beni izleyen gözler eşliğinde etrafıma bakınmaya başladım. Kuş cıvıltılarının eşliği ile birbirini kovalayan sincaplar, ağaçlarda ayaklarından aşağı doğru sarkan ve bana şaşkınca bakan maymunlar sonbaharın getirdiği güzellikle yeşil ve sarı kuru yapraklar ve şarıl şarıl akan şelalenin ferahlatıcı sesi, etrafa yaydığı serinlik... Sanki cennet gibi biyerdeydik, insanın sonsuza kadar yaşamak istiyeceği kadar temiz ve harika biyerdeydik. İçime düşen ferahlıkla sonunda annemin sesini daha net duymaya başlamıştım, "İyisimisin tatlım?" bulunduğum yerin güzelliğinden gözlerimi ayırıp anneme döndüm. Hemen annemin baş ucunda ayakta bana şaşkınca bakan Alex ve annemin diğer tarafında duran Amanda. Bir farklılık vardı bu kadında, onu gördüğüm ilk anki kıyafetleri ve kanatları şimdi çok farklıydı. Üzerindeki yapraklar özel bölgelerini örtmüş ve kanatları tıpkı büyük bir ağacın yaprağıymış gibi yere doğru eğikti. Kadın sanki ormanla bütünleşmişti ve o kadar muhteşemdiki, sanki dahada muhteşem olabilirmiş gibi güzelliği ve eşsiz fiziği tam olarak ortadaydı. Tekrar anneme dönerek zar zor çıkan çatlak sesimle konuşmaya başladım, "Biz, nerdeyiz anne? Kendimi çok yorgun hissediyorum."

"Geçti bitanem, boyut kapısından ilk defa geçiyorsunuz. O yüzden ağır geldi bu kısa yolculuk size, ama sana dahada ağır geldi sanırım. Saatlerdir baygınsın."Saatlerdirmi? Sanki 5 dakika önce gözümü kapatmış gibi hissediyordum kendimi. Anneme meraklı gözlerle dönüp tekrar konuşmaya başladım, "Peki biz şimdi... yani boyutmu değiştirdik? Bizim dünyamızda değilmiyiz artık?"

SON EJDERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin