~7~

5.3K 359 23
                                    

Karanlık yavaş yavaş yok olurken etrafımızda daire içinde bir kalablığın içindeydim. Gözlerim ışığa alıştıktan sonra üzerime doğru elinde baltayla gelen büyük cüsseli bir adam görmemle çığlığı basamam bir oldu. Etrafımızdaki kalabalık "öldür onu!" Diye bağırıyordu, ve ben nerde olduğumu bilmiyordum. Adamı görür görmez kapattığım gözlerimi yavaş yavaş açtığımda adam yoktu ve herkes arkamdaki bir noktaya gözlerini dikmiş bağırıyorlardı. Arkamı döndüğüm zaman az önceki büyük cüsseli adamın kendinden daha ince ve zayıf bir adamın üzerinde pis bir sırıtışla "Belki biraz bana yalvarırsan hayatını bağışlıyabilirim!" Dedigini duydum. Yüzüm, heryerde kan lekeleri olan meydanı daha çok inceledikten sonra yeterince iğrendiğimi belli eden bir hale bürünmüştü. Büyük adamın altındaki zayıf ve çelimsiz görünen adam yavaş yavaş yüzünde oluşan bir tebessümle üzerindeki manyağı daha fazla deli etmek istercesine kahkaha atmaya başladı. "Beni öldürebileceğini mi düşünüyorsun gerçekten ?"

"Evet!"

"Evet!"

İri olan adamla aynı anda evet diye bağırmıştık. Aramızdaki fark ise o bunu gülerek ve zevk alarak ben ise korkudan bembeyaz olmuş yüzüm ve çatlak sesimle bağırarak söylemiştim. Çelimsiz adam daha fazla gülmeye başladığı zaman üzerindeki iri adam daha çok sinirlendi ve elindeki baltayı havaya kaldırıp altındaki aciz görünen çelimsiz adamın boynunu kopartmak için harakete geçti. İnce adam bir anda adamın bacaklarının altından elini kurtarıp adamın ensesinden tuttu. Adam, kolu havada baltayla ilk başta dona kaldı daha sonra ise ağzından kan gelerek yan tarafa doğru yığıldı. Benimle birlikte şaşırdığı belli olan insanlardan anlayamadığım bir sürü kelimeler dökülüyordu. Bazıları küfr ediyor, bazıları ise tebrik ediyordu. Bazıları ise hırlıyordu! Yani evet bildiğimiz köpek gibi hırlıyordu.

Çelimsiz adam yapıştığı yerden doğrulup tek bir hamelede ayağa kalktı. Etraftaki insanlar adamın ayağa kalkmasıyla susmuştu. Herkes bir adım gerilerken adam benim olduğum tarafa dönüp üstüme yürümeye başladığı zaman bir iki adım geriledim. "Ne-ne yapıyorsun!" Diye adama bağırdığım zaman bana cevap vermeden üstüme yürümeye devam etti. Ben korkuyla adama bakarken içimden geçip gitmesini şaşkınlıkla izledim. Görünmüyordum! Hayalet gibiydim sanki, kimse ne sesimi duyuyor nede beni görüyordu. Ellerime baktığım zaman saydam olduğumu farkettim, vücudumda gözlerimi gezdirdigim zaman tamamen saydamdım.

Yavaş yavaş herşey kararmaya başladı ve karanlık bir boşluğun içinde  buldum kendimi az önceki tüm insanlar yok olmuştu, bulunduğum meydan, hatta bastığım zemin bile. Daha sonra yavaş yavaş karanlık bir sis gibi dağılırken bu sefer kendimi bir odanın içinde buldum. Burda da kavga eden iki adam vardı, ellerindeki kılıçları birbirlerine sallayarak ölümüne dövüşüyorlardı.

Birbiriyle dövüşen insanların bulunduğu bir kaç zamana daha gittikten sonra bu sefer kaybolan sislerin ardından büyük bir sarayın bahçesindeydim. Bu saray Lauren sarayından daha küçüktü ama yinede ihtişamı yok sayılamazdı. Rengarek çiçeklerle dolu olan sarayın bahçesinde gözlerimi gezdirdiğimde kimseyi göremedim. Birden ayaklarım benden izin almadan yürümeye başladığında kendimi kontrol edemez hale gelmiştim. Sadece yürüyordum ve nereye gittiğimi bende bilmiyordum, sarayın etrafında yarım tur kadar döndükten sonra arka bahçe olduğunu düşündüğüm biyere gelmiştim. Muhafızların çevrelediği bir yuvarlak vardı, ortada ne olduğunu tam olarak seçemiyordum. Muhafızların olduğu yere ilerlemeye başladıktan sonra mürdüm rengi kapşonlu bir pelerin takan insanın etrafında daire olduklarını farkettim. Bu her kimse yüzünü göremiyorum ama yarı yarıya görünürde olan vücudu bir bayan olduğunu belli ediyordu. Kadın başını kaldırıp bir kelime fısıldadı. "Nekromansi" Kadının fısıldadığı kelimeyle birlikte etrafındaki tüm muhafızlar teker teker sanki görünmeyen kişiler tarafından dayak yiyormuş gibi sağa sola firlamaya başladılar. Kadın memnun olmuş bir ifadeyle başını göğe kaldırıp kapşonun kafasından düşmesine izin verdi. "Teşekkür ederim güzel ruhlar. Şimdi gidebilirsiniz!" Dedigi zaman şiddetli bir rüzgar esti ve ardından hava tekrar ılıman bir hal aldı. Kadın yere serilmiş muhafizlara teker teker bakıp konuşmaya başladı. "Büyüye karşı gelebiliceğinizimi düşündünüz?" Hepsi yarı baygın gibiydi, yerlerinden kıpırdayamıyorlardı. "Beni yenebileceğinizimi sanmıştınız?" Tüm muhafızların gözlerine bakıyordu teker teker. "Kötülüğün köpekleri! Benim kim olduğumu biliyormusunuz!" Muhafizlardan birinin güçlükle çıkan sesi duyuldu. "Affet." kadın öfkeyle muhafızın üstüne yürüdü. "Affet mi! Nasıl! Bana ihanet eden bu krallığı nasıl affedebilrim! Size yıllarca ferah, rahat, bereketli ve bolluk içinde bir yaşam sundum! Peki siz ne yaptınız!? Bana ihanet ettiniz, kendinizi kötülüğün kollarına bıraktınız!" Sustu kadın. Gözleri dolmuştu. O ihanete uğramış bir kadındı ve gözleri intikam istediğini açıkça belli ediyordu.

SON EJDERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin