"Bu muhteşem."
"Nedir o muhteşem olan?"
"Rüzgar... ama bu sefer daha farklı, daha özgür ve mutlu..."
"Hayatın düzene giriyor, boşluklar dolmaya başlıyor."
"Henüz değil kadim dostum." Kanatlarının yarattığı sert rüzgarlar eşliğinde kayalıklara yumuşak bir iniş yaptık. Tüm şehir ayaklarımın altındaydı, güneşin batışı gökyüzüne büyüleyici bir güzellik vermişti. "Kraldan bahsediyorsun."
"Onun kim olduğunu ve amacının gerçekten ne olduğunu merak ediyorum Eva. Şu güzelliğe baksana. Bu ülke, bu dünya bu kadar harikalar ile doluyken paylaşılabilirdi."
"Bazen insanlar ellerindeki ile yetinemez. Yönetilmekten ziyade tümüyle yönetme arzusu ile yanıp kavrulur. Tıpkı tenebris kralı gibi."
"Çok saçma biliyormusun Eva. Hayalimdeki dünya o kadar farklılı ki... ne burda nede geldiğim dünyada hiç karşılaşmadım hayallerim ile."
"Belki burayı hayallerine çevirirsin kraliçem."
"Burası gizem ve büyülerle dolu bir diyar dostum. Burayı özgürleştirmek için her krallığı, her kıtayı bir araya getirmek gerek. Bu uzun ve meşakatli bir yol."
"Bunu senden başkası yapamaz." Aklımdan geçen düşüncelerle tekrar saraya doğru yola koyulduk. Hayat çok tuhaf bir karmaşaydı ve karşına hergün yeni yeni maceralar çıkartıyordu insanın. Aklım o kadar karışıktı ki... Nasıl bir hayat yaşadığımı çözmekte güçlük çekiyordum. Uyandığım sırada Daniel'in bakışları geldi gözümün önüne bir an. İçimi bir sıcaklık kapladı. Uyandığımda aylardır ölü bir vaziyette o yatakta yattığımı bilmiyordum ve sanki bi kaç saat önce savaşın ortasındaymışım gibi hissetmiştim. Ama Daniel'i görünce içimde inanılmaz bir özlem hissi olmuştu. Bu neydi? Sürekli inkâr ettiğim şey aşk mıydı acaba? Anlam veremiyordum. "Geldik."
"Ah özür dilerim dalmışım."
"Farkındayım. Bırak gitsin düşüncelerini, herşey kendi yolunu elbet bulur, öyle ya da böyle." Sıcak bir gülüş attım ona. Ondan utanmıyordum artık, sırlarımın güvende olduğunu ve istemesem bile bedenimi, ruhumu, hislerimi bu kadim varlık ile paylaştığımı biliyordum. Odama girdiğim zaman yatağımın yanında ki koltukta uyuya kalmış Daniel'i gördüm. Yatağa oturup istemsizce onu incelemeye başladım. Kemikli yüzü, biçimli kaşları ve sert dudak yapısıyla bu şekilde bile soğuk ve birazda korkutucu görünüyordu. Uzun siyah saçları balkondan gelen yel ile hafifçe savruldu. Ne ara ellerim saçlarının arasına dalmıştı bilmiyordum ama bu çok hoş bir duyguydu. Gözlerinin oynadığını farkettiğimde panikle elimi saçlarından çektim. "Beni izlemeye doyamadın mı Mia?" Lanet olsun uyumuyormuydu bu aptal! "Ne-hay- yani... saçmalama!" Tanrım napıyorsun Mia bi aptallaşmadığın kalmıştı zaten. Ah lanet olsun gerçekten. Heycanla kalktığım yatağımdan birazdaha uzaklaşarak kelimeleri toparlamaya çalıştım. "Saçın rüzgardan şey oldu, aaa uçtu. Bende şey yaptım onu... düzelttim. Bu kadar." Hah! ne kadar iğrenç bir cümleydi bu böyle, kendine gel Mia! "Tamam sakin ol asi kız. Yalan söylemek sana hiç yakışmıyor."
"Ben yala-" lafım yarıda kalmıştı. Aniden oturduğu yerden kalkıp üstüme yürüyen Daniel belimden kavrayıp beni kendine yapıştırdı. Uzun boyluydu ve yüzüne bakmak için kafamı biraz daha kaldırmam gerekiyordu ama vücudum kaskatı kesilmişti. Küçük küçük nefesler ile kendimi yatıştırmaya çalıştım. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu, ve bunu onun bile hissettiğine emindim. Ama tuhaf olan şey ise bende onun kalp atışlarını bedenime yapışmış olan göğsünden hissedebiliyordum. Lanet olsun bu beni dahada heyecanlandırdı işte. Yavaşça başımı yüzüne doğru yukarıya kaldırdım. Yüzünde ciddi bir ifade vardı ve doğrudan gözlerimin içine bakıyordu. Yüzünü biraz daha yaklaştırdı, ardından gözümün önüne düşen bir tutam saçımı kulağımın arkasına yerleştirdi. "N-ne yapıyorsun?" Bu soru dudaklarımdan benden izin almadan dökülmüştü. "Rüzgar saçını bozmuş, bende düzelttim." O kadar ciddi bir ifadesi vardı ki suratında, şu anda olayı şakaya çevirip konuyu bile değiştiremiyordum. Ama tuhaf olan şey ise gözlerine hapsolduğum bu anın bitmesini istememem di. O kadar güzel bakıyordu ki, sıcak nefesini yüzümde hissedebiliyordum. Belimden kavrayan sahiplenici elleri beni çok saçma bir şekilde güvende olmama rağmen daha çok güvende hissetiriyordu. Daha çok yaklaştı ve daha çok... gözlerim kendiliginden kapanmıştı sıkı sıkıya. Tanrım lütfen hayır! Şimdi öpme! Sakın öpme! Bayılıcak gibi hissediyorum lütfen! Kulağımda yankılanan sıcak nefesini hissettim. "Seni kaybettim sandım." Ardından yanağımda narin ve sıcacık bir öpücük hissettim. Elini saçlarımın arasına daldırdı ve kafamı göğsüne yasladı, saçlarımı okşarken derin bir nefes alıp verdi. "Bir daha bu güzel sıcaklığı hissedemicem sandım, bu kokuyu alamıcam sandım, o güzel gözlerin bir daha bana bakmıcak, tatlı sesini bir daha duyamıcam diye çok korktum."
"B-ben..."
"Şşşş... konuşursan saçmalıcaksın ve saçmalarsan kendi kendine ne saçmaladım ben diye kafayı yiceksin. Aptal kız... İzin ver sana biraz sarılayım, sıcaklığını tekrar hissetmenin, kokunu tekrardan alabilmenin mutluluğunu yaşıyayım." Sustum. Bir süre kolları arasında huzur ve heyecanı yaşadığım genç adam beni yavaşça kendinen ayırdı ve sanki kırılacak narin bir parçaymışım gibi beni kucağına alıp yatağıma doğru ilerledi. Kucağındayken o kısacık göz göze kaldığımız an bile bana öyle bir huzur vermiştiki, sanki o bir kaç saniyelik an, bir an için saatler gibi gelmişti. Bu duyguyu daha önce yaşamamıştım. Yavaşça yatağa yatırdı ve üzerimi örttü, az önce onu uyurken bulduğum koltuğu yatağa biraz daha yaklaştırıp karşıma oturdu. "Dinlen güzelim, yorgunsun." Bana dedi, güzelim dedi, az önce dedi, bana güzelim dedi! Daha yeni bastırdığım heyecan bu kısacık kelime ile tekrar gün yüzüne çıkarken zaten elma elma olan yanaklarım daha ne kadar kızarabilirdi bilmiyordum. Gözlerimi kapattım uykuya dalma umudu ile, fakat ne kadar çabalasam da boştu şu anda. Birşeyler eksikti uykuya dalmam için. Dakikalarca uykuya teslim olmak için verdiğim savaştan yenilgi ile çıktım ve gözlerimi açar açmaz heyecan ile yerimden doğruldum. Benimle birlikte irkilen Daniel panik ile yüzüme bakıyordu. "Ne oldu Mia? İyimisin!" Tamam kızım şimdi sakin ol ve aptalca konuşmalardan kaçın. "Uyuyamıyorum."
"Tamam o zaman. Canın ne yapmak istiyor ?"
"Uyumak."
"Mia, ah tanrım... uzan ve gözlerini kapat. Uyku seni bulur merak etme."
"Şey diyecektim..."
"Ney?"
"Yanımda uzansan? Yani uyumak için. Kabus filan görürüm ben şimdi ondan yani." Derin bir iç çekti ve tatlı bir gülümseme geldi suratına, yerinden kalkıp beni yavaşça yana kaydırdı ve az önce uzandığım yastığa başını koydu. "Tamam güzelim şimdi uyu. Yarın yorucu bir gün olacak." Tam uzanacaktım ki bir an tereddüt ettim. Tamam Mia cesaretini topla ve sakin ol kızım. Uzanmadan önce Daniel'in başının altında birleştirdiği kollarını açtım ve derin bir nefes alarak göğsüne uzandım. Kalp atışlarını duyuyordum. Oda heyecanlanıyordu.
"Bana sarsılırmısın yine?" Şaşkınlıktan bir an için donmuş bedeni kendine geldi yavaşça. Iki koluyla canımı yakmadan sıkı sıkıya sarmaladı beni. Bu tarif edilemez bir mutluluk ve huzurdu. Tanrım ne yaşadığımı bilmiyorum ama lütfen bunu hep yaşıyım. "Seni asla bırakmıyacağım güzelim. İstemesen bile bir nefes kadar yakın olacağım her zaman."
Oylarınız ve yorumlarınız benim için önemlidir 💕
![](https://img.wattpad.com/cover/106075856-288-k946666.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON EJDER
FantasyYavaş yavaş herşey kararıp bir boşluğa çekilmeye başlamıştı sanki. Ejderhanın görüntüsü gözlerimin önünden silinirken ona doğru koşmaya başladım. "Hey dur ! Sana sormam gereken şeyler var. Hey sana diyorum, lütfen gitme !" "Geri gelicem Mia. Artık...