0,3♛

7.1K 575 421
                                    

Vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar❣️

"yürüyoruz işte çekiştirip durma."

Tae-hyung bizi durdurduğu zaman iki tane izbandut kollarımızdan kavrayıp bizi mekânın ara koridorlarına sokmuşlardı. Chae-young bir an afallasada bile "ah yakışıklı" deyip adama atlamıştı.

Tabi bu onların kolayına gelmişti. "Bizi nereye götüyorsun yakışıklı?" Chae-young onu tutan adama kahkahalar ile sarılırken göz göze gelmiştik. Başından beri istediğimiz Jeon Jeongguk'un inine girmekti. Şimdi ise gidiyorduk sorun yoktu. Bana kaygılı bir ifadeyle baksada sadece gözlerimi kırpıştırmış ve sakin olmasını dilemiştim. Artık onun gözünden geçen duyguları anlıyordum. Aynı onun da beni anladığı gibi.

"Cevap verme Kung"

Tae-hyung ise arkamızdan geliyordu. Bu halimiz ile komiktik. Chae-young tatlı tatlı gülümserken benim ise kaşlarım çatıktı. Tae-hyung ise ikimize de bakmıyor sadece telefonu ile ilgileniyordu. Hoseok bizimle beraber gelmemiş, bayılttığımız adamı mekândan çıkartmaya uğraşıyordu.

Koridorun sonundaki odayı gördüğümde yüzüm de küçük bir gülümseme belirmişti. Saniyelik gülümsemeyi geri çektiğimde kolumu sıkan adama tip tip bakmaya geri dönmüştüm.  Belki onlar bizim ayağımıza gelmemişlerdi ama biz onların dibine kadar girmiştik. Kolay olacaktı.

İzbandut beni tuttuğu kolumdan savurup o odaya soktuğunda dengem şaşmıştı. "Bunu yazdım." Bir ara bu kaba adamı da halledecektim. Ama şimdi... Avım ile aynı odada olduğum için bekleyebilirdi.

Bedenimi doğrulttuğumda kalem çeviren bir Jeon Jeongguk ile karşılaşmıştım. Çatık kaşları ile yüzüme bakarken oturduğu koltuğa iyice yayılmıştı. Bu hâli ile bir şeyleri anlamaya çalıştığını düşünebilirdiniz ama tek yaptığı kendini bir Tanrı gibi görüp böbürlenmekti

"Kimsin sen! Kim oluyorsun da beni yaka paça buraya getirtiyorsun!"

Sesim fazlası ile yüksek çıkarken Jeongguk'un hafif gülümsediğine şahit olmuştum. Onu tabiki tanıyordum ama onun bunu bilmesine gerek yoktu. Hesap sorması gereken kişi de kesinlikle oydu ama ben de rolünün hakkını vermesi gereken bir ajandım. Karşısında eğilip bükülemez, korkudan titreyemezdim.

"Gerçekten beni tanımıyor musun?"

Yüzündeki alaycı ifadeyi atacağım yumruk ile dağıtmak istiyordum. Son bir aydır her türlü mimiğini, jestini ve hareketini izlemiştim. Gözünün ne zaman karardığını, ne zaman sinirden deliye döndüğünü... Her şeyiyle Jeon Jeongguk'u izlemiş ve öğrenmiştim. Şimdi ise muhtemelen bana inanmıyordu. İnfelictiy'in kurucusunu kim tanımazdı ki? Ama ben tanımıyordum. En azından dışarıya gösterdiği Jeongguk dışındaki adamı tanımıyordum. Yakın zamanda bana aralayacağı kapılar ile de bunu da öğrenecektim.

"Bak kimsin bilmiyorum ama arkadaşım fazlası ile sarhoş. Onu sizin gibi adamların eline bırakmak istemiyorum. Ne kadar zarar varsa ödeyelim, gidelim."

Erebus: God of Darkness | lizkook³Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin