1.0♛

5.9K 510 339
                                    

Ev devasaydı.

Boydan boya olan camlar dışarıdan içeriyi göstermese bile, ürkütücü ağaçların herbir yaprağını görebiliyordum. Bu evi görüntüyü genişleten en büyük etken olmalıydı.

Siyah, gri, yer yer gümüş detaylar şık bir görüntü sunarken altın sarısı biblo ve tablolar evi zengin gösteriyordu.

Deri koltuklar daha önce kullanılmadığını söyler gibiydi. Her şey ışıl ışıl ve yeni duruyordu.

Burası bir ev olamazdı.

"İncelemen bitti mi?"

Jeongguk yanımdan geçerken rüzgarı ile kısa saçlarımı yüzüme doğru savurmuş koltukların bulunduğu kısıma ulaşmak için üç basamaklı merdivenden inmişti.

Deri koltukların karşısındaki sehpaya ayaklarını koymuş ve gözlerini gözlerime dikerken yayılmıştı.

Televizyon daha önce görmediğim kadar büyüktü ve onun yansımasını üzerinde taşıyordu. Etrafında boydan boya iki tane büyük raf ve kapağı açılmamış gibi duran yüzlerce kitap vardı.

Anlatabileceğimden çok daha fazla eşya olsa da ev geniş ve ferah duruyordu.

Yanındaki tekli koltuğa iliştiğimde parıldayan avizeye kısa bir bakış atmıştım. Kafamıza düşse yaşama gibi bir ihtimalimiz yoktu. Devasa ve ışıl ışıldı. Eve fazlasıyla yakışıyordu.

"Kes şunu."

Gözlerim en sonda tavanın etrafındaki şekilli kolan ve ışıklandırmalarda dolanmış ardından ise onun gözlerini bulmuştu.

"Neyi?"

Camların bittiği yerde bir çok içkinin sıralandığı bir duvar vardı. Üzerindeki yazıları göremesem dahi eski oldukları belliydi. Öyle ki en üstte bir şarap şişesi vardı ve en az 1000 yıllık gibiydi.

"Ağzını kapat, salak gibi duruyorsun."

Kaşlarım çatılırken aralık olan dudaklarımı birleştirmiştim.

"Beni neden çağırdın?"

Biliyordum. Tabiki ki de biliyordum ama zaman kazanmaya ihtiyacım vardı. Hiç kendimde hissetmiyordum. İlk defa bir mal mülk beni bu kadar etkiliyordu. Hayır buna mal mülk demek bile yanlıştı. Bu villa... Gerçeklerin ötesindeydi.

"Zeki bir kadın olduğunu zannediyordum."

Tamam o zaman. Bu gün çok da iyi uyanmamıştı anlaşılan. Yada her zamanki Jeon Jeongguk'du ve ben onu tanımaya başlıyordum.

İfadesiz yüzündeki ifade benden bir cevap beklediğine işaret olmalıydı.

"Zaten öyleyim."

Teşkilatın kararı ne kadar hoşuma gitmese de bunu ona söylediğimdeki tepkisi hoşuma gidecek gibiydi. Ve sanırım onu sinirlendirmeye başlamıştım bile.

"Hiç belli olmuyor."

Yerimden kalkmış ve onun bakışları altında homurdanıp bilardo masasına doğru yaklaşmıştım. Duvarın yanındaki bir alete sabitlenmiş işlemeli ıstakalar damağımı kabartırken bilardo üçgenini çekip topları bozmayacak şekilde özgür bırakmıştım.

Erebus: God of Darkness | lizkook³Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin