1.1♛

6K 495 315
                                    

(Park Chae-young)

Elimdeki nota kağıtlarını son bir düzene soktuğum da geriye yapacak bir iş kalmamış, artık evimin yolu gözükmüştü.

10 aydır her gün yaptığım gibi Park Chae-young olup müzik hocalarına iyi akşamlar dilemiştim. Lalisa'nın aksine sürekli Tayland- Güney Kore uçaklarında sürünmemiştim. Ünlü bir ailenin ünlü bir kızı olarak göz kamaştırıcı bir semtte oturmak dışında yaptığım pek bir şey de yoktu. Asıl görevim şimdi başlıyordu.

Kim Tae-hyung ile en son ne zaman görüştüğümüzü hatırlamıyordum. Sanırım ikinci kez bara gitmemiz dışında sadece birkaç defa telefondan mesajlaşmıştık.

Jeon Jeongguk, Lalisa ve benim telefonumu kendi elleriyle getirdiğinde kayıtlı olan numara yüzümü gülümsetmişti. Belki Lalisa ve Jeongguk gibi hızlı ilerlemiyorduk ama bizim de yol aldığımız aşikardı.

Telefonuma gelen mesaj sesiyle çantamı omzuma takmış ve çıkışa doğru ilerlemiştim. Bir yandan da mesaja bakmaya çalışıyordum.

Gönderen: Kim Tae-hyung
Dışarıdayım.

Bir adım daha atacakken duraksadığımda müzik okulunun cam kapısının izin verdiği kadarıyla dışarıya bakmıştım.

Siyah bir Range Rover tüm ihtişamıyla kapının önünde duruyordu. Bunun o olduğuna emindim. Ona dair her şeyi bilmek artık pek de şaşırtmıyordu beni.

Kapıdan çıktığım da kızıl tutamı kulağımın arkasına sıkıştırıp arabanın ters istikametinde yürümeye başlamıştım. Bazen saf kızı oynamak fazlasıyla kolay geliyordu anı şuan da olduğu gibi. Bir korna sesiyle gerime baktığımda Tae-hyung'un camdan dışarıya sarktığını ve bana baktığını görmüştüm.

Ah şimdi yeniden özür diliyecek ve alık bir kız olduğumu kanıtlayacaktım.

Hızlı adımlarla yolcu koltuğuna geçtiğim de mahçup bir şekilde gülümsemiştim.

"Ah... Şey... Arabanı bilmediğim için..."

Alttan bir şekilde Tae-hyung'a baktığımda her zamanki soğuk ifadesiyle yüzümü izlediğini fark etmiştim. Gözleri en az Jeon Jeongguk'unki kadar kesiciydi fakat... Onda farklı bir hava vardı. Adını koyamadığım tekinsiz bir hava.

"Önemli değil."

Büyük araba küçük yolda yağ gibi ilerlemeye başladığı zaman kısa eteğimi aşağıya çekiştirip ellerimi üzerine koymuştum. Belden bağlamalı açık pembe bir elbise giyiyordum ve beni saçlarıma kıyasla daha masum gösterdiğine emindim. Tae-hyung bendeki vahşiliği, bu masum maskenin altında yatan esas kızı bulmaya çalışana kadar onu etki altıma almalı ve ne dersem yapacak kıvama getirmeliydim. Ve bu biraz uğraştıracak olsa da değecek bir şeydi.

"Umm... Nereye gidiyoruz?"

Üzerimdeki günlük elbise pahalı mekanları kaldırabilecek gibi değildi. Saat akşam 7'ye geliyordu ve bunun tek nedeni akşam dersine kalmamdı.

"Yemek yeriz diye düşündüm."

Tae-hyung daha cana yakındı. Lalisa nasıl Jeongguk'u çözüyordu bilmiyordum. Bazen sadece bazı şeyleri Tae-hyung'a sormam yetiyordu. Yalın ve anlaşılır bir şekilde karşılık vermesiyle de onu anlayabiliyordum. Ama onun aksine Jeon Jeongguk tam bir kapalı kutuydu. Anlaşılmaz bir dil ve kaba bir üslup kullanıyordu. Açıkçası bu tavır ona yakışmıyor değildi.

Erebus: God of Darkness | lizkook³Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin