0,8♛

5.7K 524 541
                                    

"Lalisa..."

Duyduğum ses dumur kesilmeme neden olurken başımı dâhi kaldıramıyordum.

Yüzümdeki ölü yaşlar cayır cayır yanmaya başladığı zaman yutkunmuştum. Karşısında ağlamıştım. Hemde birkaç saat öncesine kadar güçlü kadın rollerini keserken!

Yüzümdeki yaşları ellerim ile kuruladığım zaman ayağa kalkmış ve ona doğru adımlamıştım. Lalisa da Pranpriya'da birinin gözleri önünde ağlamak istemezdi. Bu yüzden kızaran gözlerime ve burnuma rağmen ağlamamış gibi davranmalıydım. En azından konuyu geçiştirmeli ve gerçeklere ulaşmasını engellemeliydim.

Tam yanından geçeceğim zaman kolumdan tutmuş ve bedenimi bedenine savurmıştu. Gözlerimi gözlerine çıkarmak istemesem bile boynumdaki parmakları ve yanağımdaki baş parmağı ile başımı kaldırmış, koyu harelerine mahkum etmişti.

"Kim seni bu hâle getiren?"

Jeon Jeongguk... İfadesiz yüzü ile duygusuz gözükmeye çalışsa bile koyu harelerinde bir duygu geçiyordu. Öyle ki ben bu duyguya ad takamıyordum.

"Sana ne! Bırak beni!"

Evimde ne işi vardı? Onu her geldiğimde alkol kokan nefesi ile bulmak zorunda mıydım? En çok kendimi dinlemeye çalıştığım zamanda burada olmamalıydı. Bir plan yapmadan gideceğim yolu bilmeden tamamen savunmasızdım. Ve şimdi yüzüme vuran nefesi her şeyi daha karmaşık hâle getiriyordu.

"Kim ağlattı seni?"

Baş parmağı ile bir göz yaşının yolunu okşamış, gözleri ile sevmişti sanki. Belki de oydu beni ağlatan yada başarısızlık hissi. Ne yapacağımı bilemediğim zamanlarda kendimi aciz hissediyordum. Belki de o duyguydu beni tanelere boğan. Belki de sadece kendimdim. Bilemiyordum.

"Kimse tamam mı? Seni ilgilendirmez!"

Ellerimi göğüsüne koyup ittirmiş ve tüm gücümü kullanıp kıskacından kurtulmuştum. Koltuğa kendimi attığım zaman yarım bıraktığı bardağı kavrayıp tek seferde mideme indirmiştim. Acı tat geçtiği her santimi yakarken tam da ihtiyacım olan şeyi bulduğum için mutluydum.

"Araban garajda ama sen evde değilsin. Nerelerdeydin?"

Jeongguk yanıma oturmuş ve gözlerini yüzüme dikmişti. Bu ifadeyi biliyordum. Yalan söylersem anlayacaktı. Çünkü bu da bir çeşit küçük bir sınavdı.

"Ne o hesap mı soruyorsun?"

Gözlerim gözlerini bulduğunda tüm ciddiyeti ile "evet" demişti. Ve şimdi aklımda bir soru canlanmıştı. Şimdi ben Lalisa mıydım yoksa Pranpriya'mı? Belki de başından beri ikisi de bendim ve boşuna kasıyordum. Sonuçta Lalisa bana çok uzak bir karekter değildi. Bu yüzden kısa sürede benimseyip o olabilmiştim.

Jeongguk yüzüne kondurduğu ifadesiz suratı ile gözlerime bakmaya devam ettiğinde gözlerimi devirmiş ve "senin ne işin var burada?" İşi gücü olan bir adamın sürekli evimde takılması ne kadar abesti. Doğru ya o hiç kimseye benzemiyordu falan filan.

"Belki sen neden hırsız gibi giyindiğini söylersen bende o zaman söylerim."

Gülümsemiştim. Böyle mi olacaktı artık. Ben Jeon Jeongguk'u çözemeyecektim ve o da bu zamanlarda ağzımdan laf mı alacaktı?

Erebus: God of Darkness | lizkook³Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin