Multimedya: Uraz
Hareket edemedim. Ne yapacağımı şaşırdım. Bu çocuk ne yapmaya çalışıyordu? Yağmurun altında zaten sırılsıklam olmuştuk. İlk öpücüğümdü ve Ege'ye gitmişti Sinirle onu ittim ve tokat attım.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun!? Az önce Yelda'yı öpüyordun, şimdi ise beni. Ne yapmaya çalışıyorsun?! Zaten kafam karışık! Benimle oynama!" diye bağırdım ve gidecekken;
"Eeehh! Yeter be!" deyip beni kaldırıp omuzuna koydu.
"Ne yaptığını sanıyorsun? İndir beni!" diye bağırdım.
"Kes sesini!" diye bağırdı. Neye uğradığımı şaşırdım. Ne oluyordu?
"Ege! Bırak beni!" diye bağırdım.
"Sana kes sesini dedim." dedi. Mert'i cafeden çıkarken gördüm. "Mert arabamı getir!" diye bağırdı.
"Ege ne yapıyorsun? İndir kızı, şimdi olmaz. Hazır değiliz." dedi Kuzey. Neye hazır değildiler? Bu neydi şimdi? Kafamda sorular dönüyordu ama hiçbirine cevap yoktu.
"Biri ne olduğunu bana da açıklayabilir mi?" dedim. Kimse cevap vermedi. Mert arabayı getirdi ve inip Ege'ye doğru geldi.
"Ege, hazır değiliz! Şimdi yapman aptallık olur." dedi Mert.
"Neyden bahsediyorsunuz!?" diye bağırdım.
"Kimse bana ne yapacağımı söylemesin!" diye bağırıp beni arabaya koydu ve kilitledi. Sonra dönüp onlarla bir şeyler konuşmaya başladı ama ben duyamıyordum. Lanet olsun, bu da neydi şimdi? Çantamı açıp telefonumu aradım. İçinde abuk sabuk bir sürü şey vardı. Telefonu bulup çıkardım ve Alaz'ı arayacaktım ki kapı açılıp sürücü koltuğuna oturdu Ege. Telefonumu görür görmez elimden çekip aldı ve pencereden yola fırlattı, telefon paramparça oldu.
"Ne yapıyorsun? Ege bu sen olamazsın." dedim. Bu kişinin Ege olduğuna inanmak istemiyordum.
"Sana bir daha sus demeyeceğim. Eğer konuşmaya kalkarsan hiç acımam." deyip silahı çıkarıp kafama dayadı, yutkundum. Ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu ama korkudan tirtir titriyordum. Arabayı sürmeye başladı. Nereye gideceğimizi de bilmiyordum. Her şey bir anda gelişmişti. Aklımda ki soruları gidermek için konuşmak istiyordum ama dediği şeyi yapmakta kararlı gibiydi. O yüzden susmayı tercih ettim.
Neredeyse 1 saat yolun ardından bomboş bir araziye gelmiştik. Burası da neydi? Neyi amaçlıyordu? Burada ne yapabilirdik ki?
"İn!" diye bağırdı ve indi. Arkasından bende indim. İlerlemeye başladık.
"Ege ne oldu? Nereye geldik? Neden böyle davranıyorsun?" dedim.
"Konuşmamanı söylediğimi hatırlıyorum." dedi. Durdum ve o da durdu.
"Yeter ya! Konuşma, sus, ben köle değilim. Şu anda neden burada olduğumuzu söylemezsen..." konuşmamı kesti ve bana doğru gelmeye başladı.
"Ne olur?" dedi. Ani bir hareket ile elindeki silahı almıştım. Babam çoğu zaman iyi dövüşmem için beni eğitiyordu. Ona doğru yönelttim.
"Seni öldürürüm." dedim. Gülmeye başladı.
"Kayra, sen hiç hayatında insan öldürdün mü? Dur cevap vereyim 'hayır'." dedi.
"Doğru bildin ama bilmediğin bir kısım daha var. Bunun için eğitildim, istersem bunu yaparım." dedim.
"Sende bir noktayı kaçırdın, burası benim toprağım." dedi ve arkamdan bir adam gelip elimden silahı aldı. Sonra elimi bağlayıp kolumdan tuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UÇURUM
ChickLitMTB'nin 2. kitabıdır ama 1. kitap okunmasa da anlayabileceğiniz şekilde. Uçurumdaydım, bir uçurumun kenarında yol alıyordum. İlk adımı benden bekliyordu ama ben uçurumun kenarındaydım. Bir adım ötesi ölümdü.