Bir tarafta minik kızım ve ölümüne sevdiğim kadın, bir tarafta hiç görmediğim kardeşim vardı. Aklım çok karışıktı. Arabaya bindim ve sahile sürdüm. Kayra bir daha o acıyı yaşatamam, bir daha benden nefret etmesini sağlayamam ama kardeşim, kardeşimi de görmeye ihtiyacım vardı. Tek dayanak noktamdı. Onu hep tanımak istemiştim ve fırsat şu an ayaklarımın altına dikenli yollarla serilmişti. Dikenli yol, Kayra'yı kalbim parçalanarak bırakmamdı. Bir adam sadece çaresiz kaldığında ağlardı. Çaresizliğin tam ortasındaydım. Bitik durumdaydım, ölmek üzereydim. Anka'nın bana baba diyerek sarılıp öpmesi aklıma geldi. Kayra'nın da gülüşü gözlerimin önünden gitmiyordu. Sonra da hiç görmediğim kardeşim aklıma düştü. Acaba benim gibi sarı saçlı mıydı? Yoksa annem gibi kızıl mı? Zayıf mıydı acaba? Yoksa çok yemeği seven biri miydi? En önemlisi o da beni biliyor muydu? Bana nasıl tepki verirdi? Ağabey der miydi? Acaba kokusu nasıldı? Annem gibi mi kokuyordu? Düşünceler beynime nüfus etmişti.
Böyle düşünerek baya zaman geçirmiştim ama asla bir sonuca varamamıştım. Çok sinirliydim çünkü hâlâ bir cevabım yoktu. Arabayı sürmeye başladım. Bu sırada telefonum çaldı, Kayra arıyordu. Diyecek bir şeyim yoktu. Onunla bu halde konuşamazdım. O yüzden telefonu tamamen kapattım. Kafamı dağıtmaya ihtiyacım vardı. Her zaman gittiğim bara gittim. Arabayı durdurdum ve anahtarı valeye verdim. İçeri girdim ve barmenin önündeki sandalyelerden birine oturdum.
"Her zamankinden." dedim.
"Savaş ağabey, uzun zamandır yoktun." dedi Umut.
"Çaresizliğin ortasındayım Umut." dedim. Bu sırada içkiyi bardağa dolduracaktı ama ben buna izin vermedim ve elinden alıp kafama diktim.
"Çok hızlısın, sen Savaş Hanoğlu çaresizsin öyle mi?" dedi. Garip bir şekilde bana bakıyordu.
"Ne yapacağımı, ne düşüneceğimi hiçbir şeyi bilmiyorum. Lanet olsun, nefret ediyorum çaresizlikten." dedim. Şişedeki içkiyi iki dikişte bitirmiştim. İkinciyi istemiştim bile.
"Ağabey yavaş ol." dedi Umut.
"Düşünmek istemiyorum ve bunu sağlayan bir tek bu var." dedim ve içkiyi gösterdim. Deli gibi içki içmiştim. Bar kapanana kadar hiç durmadan bir sürü şişeyi kafama dikmiştim. "Sen olsan, hiç görmediğin kardeşini mi seçersin yoksa sevdiğin kadını mı?" dedim.
"Hiç görmediğim kardeşimi, aşk bana çok saçma geliyor. Bir yerden sonra sevgi bitiyor be ağabey ama kardeş kalıcıdır. Hiç görmemişsem kesinlikle onu seçerim." dedi Umut. Kardeşimi seçecektim, telefonu aldım ve babam olacak şerefsize mesaj attım.
"Bugün istediğin şey gerçekleşecek, kardeşimin bilgilerini hazırla. Yarın almaya geleceğim."
Yazmaya çalışıp gönderdim, kafam dönüyordu ve yürüyecek halim yoktu.
"Ağabey bar kapanıyor, sen bu halinle eve nasıl gideceksin?" dedi Umut.
~KAYRA~
Anka ile anne kız çok eğlenmiştik. Beraber pasta bile yapmıştık. Anka çok heyecanlıydı, babam beğenecek mi acaba diye dört dönüyordu.
"Anne, babam çikolatalı seviyor değil mi?" dedi Anka.
"Evet miniğim." dedim.
"Ne zaman gelecek?" dedi. Buna verecek cevabım yoktu, sabah gitmişti ve akşam olmuştu. Nerede olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu.
"Birazdan gelir, işi çıkmıştır." dedim. Anka'nın yavaş yavaş uyku saati geliyordu. Telefonu alıp Savaş'ı aradım. Çok merak ediyorum, haber vermesi gerekiyordu. Çok çaldı ama açmadı. Bir daha aradığımda ise kapalıydı. Oflayarak önüme döndüm. Anka'ya ne diyecektim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UÇURUM
ChickLitMTB'nin 2. kitabıdır ama 1. kitap okunmasa da anlayabileceğiniz şekilde. Uçurumdaydım, bir uçurumun kenarında yol alıyordum. İlk adımı benden bekliyordu ama ben uçurumun kenarındaydım. Bir adım ötesi ölümdü.