~EYLÜL~
Sabah Alaz ile beraber olmak için birlikte kahvaltı etmeyi teklif etmiştim. O da kabul etmişti. Şu an onunla beraber dışarı da kahvaltı ediyorduk.
"İyi misin?" dedim. Alaz, Kayra gittiğinden beri kafayı yemiş gibi onu arıyordu. Haklıydı aslında, çünkü merak ediyordu. Sonuçta kardeşiydi.
"Aynı." dedi. Yemeği yemek yerine oynuyordu.
"Hâlâ bir iz bulamadın mı?" dedim. 5 yıldır doğru düzgün uyuyamamıştı.
"Hayır, arkasında nasıl bir iz bırakmaz? Kafam almıyor cidden." dedi Alaz. Gözleri kıpkırmızıydı. Elimi onun elinin üstüne koydum.
"Alaz merak etme, eminim iyidir." dedim.
"Bende öyle olmasını umuyorum." dedi. Alaz'ın telefonu çaldı.
"Kim?" dedim.
"Toprak." deyip açtı ve kulağına götürdü. "Ne oldu?" dedi.
"............................"
"Ne diyorsun sen? Bekle hemen geliyorum. Kimseye söyleme." deyip kalktı Alaz. Ne oluyordu?
"Alaz ne oldu?" dedim.
"Kayra bir gün önce Amerika'dan gelen uçakla İstanbul'a inmiş." dedi. Ne?! Amerika mı? Bunca zaman orada mıymış? Alaz bir miktar para çıkarıp masanın üstüne koydu ve ilerlemeye başladı. Bende arkasından gitmeye başladım.
"Bende geliyorum." dedim.
"Hayır, gelmiyorsun." dedi. Kaşlarımı çattım.
"Alaz saçmalama senin kardeşin ise benimde kardeşim. Tabiki de geleceğim." dedim. Alaz arabasına bindi. Bende hızla ön koltuğa oturdum.
"Eylül in." dedi.
"İnmiyorum, bende geleceğim." dedim. Cevap vermedi ve arabayı sürmeye başladı.
~KAYRA~
"Anne ben doydum." dedi Anka.
"Anneciğim, o tabak bitecek." dedim. Ofladı ve yemeye devam etti.
"Anne benim lavaboya gitmem gerek." dedi Anka.
"Tamam anneciğim, gidelim gel." dedim. Savaş 'hayır' der gibi bakıyordu. "Sadece lavaboya gideceğiz." dedim ve Anka'nın elini tutup ilerlemeye başladık. Garsondan lavabonun yerini öğrendikten sonra beraber lavaboya girdik. Anka tuvalete girdikten sonra ben dışarı da bekledim. Yanımda pasaportlarımız ve paramızın tamamı vardı. Ne olur ne olmaz diye yanıma almıştım. Buradan direkt gidebilirdik. Akşamı beklemesek de olurdu. Anka çıktıktan sonra ellerini yıkadı ve peçete ile kuruladı.
"Anka, anneciğim gidiyoruz." dedim ve elini tuttum.
"Akşam gitmeyecek miydik?" dedi Anka.
"Hayır anneciğim, şimdi gideceğiz." dedim. Koşarak çıktık. Yolda ilerlemeye başladım. Bir yandan yola bakıp bir yandan arakama bakıyordum. Taksi geçmesini bekledim ama geçmiyordu. "Kızım şimdi biraz koşmamız lazım, koşabilir misin?" dedim.
"Koşarım." dedi. Elini tuttum ve beraber koşmaya başladık. Karşıdan karşıya geçerken az kala araba çarpacaktı. Anka, arabanın sesinden dolayı çok korkmuştu ve ağlamaya başlamıştı.
"Anneciğim korkma, geçti." dedim ve kucağıma aldım. Bu sırada arabadan biri indi. Kafamı kaldırdığımda Alaz olduğunu gördüm. Gözlerim doldu. Onu birden karşımda görünce yıkılmıştım. Anka hâlâ ağlıyordu. Ben ise donakalmıştım. Diğer kapı açıldı ve kafamı oraya çevirdim. İçinden Eylül indi. Yolun ortasında olduğumuz için arabalar kornalarına basıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UÇURUM
Literatura FemininaMTB'nin 2. kitabıdır ama 1. kitap okunmasa da anlayabileceğiniz şekilde. Uçurumdaydım, bir uçurumun kenarında yol alıyordum. İlk adımı benden bekliyordu ama ben uçurumun kenarındaydım. Bir adım ötesi ölümdü.