Anka ne kadar konuşsam da tepkisizdi. Hatta en sevdiği oyuncağı bubuyu getirtmiştim ama asla tepki vermiyordu. Arkası dönük ve dizlerini kendisine çekmişti. Gözlerimden yaşlar süzüldü. Kızımı böyle görmek istemiyordum. Kapı açıldı ve içeri doktor girdi.
"Kayra hanım fazla zorlamayalım, biraz dinlenmesi gerekiyor. Ben size pedagog Sevil hanımı yönlendireceğim." dedi. Ayağa kalktım ve kafamı olumlu anlamda sallayıp odadan çıktım. Herkes burada bana bakıyordu ve merak içinde oldukları çok belliydi.
"Kayra artık anlatacak mısın?" dedi babam.
"Anlatacağım ama şu hastaneden çıkalım, ondan sonra her şeyi anlatacağım. Siz şimdi eve gidin." dedim ve ilerlemeye başladım. Alaz gelip kolumu tutup kendine çevirdi.
"Kayra, eve gidin ne demek ya?! Burada merak ediyoruz." dedi. Sonra kendisine yaklaştırdı ve kulağıma eğilip "O adamın yanına koşacaksın, değil mi? Durumunu merak ediyorsundur şimdi." dedi Alaz. Kolumu çektim ve sinirle gözlerine baktım.
"O adam dediğin kişi benim için ölümü göze alıp kurşunun önüne atladı. Şimdi bırak ve bana ne yapacağımı söyleme! Ben çocuk değilim, şimdi annemleri de al ve eve git. Ben gelince her şeyi anlatacağım." dedim ve ilerlemeye devam ettim. Hastanenin giriş katına indim. İçeri Mehmet'in girdiğini gördüm. Yanına gittim.
"Savaş hâlâ ameliyatta mı?" dedim.
"Hayır, az önce ameliyattan çıktı. Kurşunu başarılı bir şekilde çıkarmışlar ama ikinci kurşun bacağına denk gelmişti. En son ben o adamın ayağına sıkarken bir el daha ateş etmişti ve sol bacağına denk gelmişti. O kurşun biraz kritikmiş ve çıkarılmış. Birkaç gün belki hafta yürüyemeyebilirmiş." dedi Mehmet.
"Hangi odada?" dedim.
"Bende oraya gidiyorum." dedi. Beraber yürüdük ve yukarı çıktık. Odanın önüne geldik. Kapıyı açıp içeri girdik. Savaş öylece yatakta yatıyordu. Anka'nın yanında şu an pedagog vardı. O yüzden biraz rahattım.
"O adam nerede?" dedim.
"Depoda tutuyoruz." dedi.
"Oraya götür beni." dedim.
"Böyle bir şeyi yapamam yenge." dedi Mehmet. Yenge mi? Ne yengesi? Duymamazlıktan geldim.
"Ne demek yapamam?! Kızımın hayatını mahveden ve beni öldürmeye çalışıp Savaş'ı vuran caniyle işim var." dedim.
"Savaş ağabey beni öldürür." dedi. Ofladım.
"İyi götürme ben kendim bulurum." dedim ve ayağa kalkıp kapıya ilerledim. Şu beni götürdüğü yerin altındaki yer miydi?
"Bulamazsın, ayrıca onun hesabını ben göreceğim." dedi Savaş. Hemen arkamı döndüm. Uyanmıştı.
"Sonunda uyandın, iyi misin? Ağrın falan var mı?" dedim yanına giderek. Güldü ve konuşmaya başladı.
"Gayet iyiyim, bu kadar telaş yapma." dedi. Gülümsedim ve koltuğa oturdum. "Özürün kabul edildi." dedi. Kaşlarımı çattım, ne özürü?
"Ne özüründen bahsediyorsun?" dedim.
"Ben vurulduğumda özür diledin ya arabadan indiğin için." dedi. Nasıl duymuştu? O an ne dediğimi bile bilmiyordum. Korku bütün vücudumu sarmıştı.
"Korkmuştum sadece." dedim.
"Benim için mi?" dedi.
"Hayır, sana bir şey olursa ben suçlu olacaktım. Benim yüzümden olacaktı ve vicdan azabı çekecektim. Yani kendim için." dedim. Of kimi kandırıyorsun Kayra?! Onun için korktun işte! "Sus." dedim. İç sesimi susturmadım ve dışa vurmuştum. Ağzımı kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UÇURUM
Chick-LitMTB'nin 2. kitabıdır ama 1. kitap okunmasa da anlayabileceğiniz şekilde. Uçurumdaydım, bir uçurumun kenarında yol alıyordum. İlk adımı benden bekliyordu ama ben uçurumun kenarındaydım. Bir adım ötesi ölümdü.