Medya- Mehmet Erdem/ Herkes Aynı Hayatta
5.Bölüm
Efeye kapıyı çarpıp kendimi yatağa attığım andan itibaren ağlıyordum. Hıçkırıklarım da odanın içini dolduruyordu. O olayı üç seneden beri unutmaya çalışıyordum hiç ağzıma da almamıştım. Ama bu gece Efe'nin söylediklerinden sonra çok şaşırıp, kötü olmuştum. Neler söylemişti öyle! Yok sevgiliymiş beni terk etmiş falan bu çocuğun bu kadar kaba birisi olduğunu bilmiyordum. Hatta bu zamana kadar geçen sürede ona çok alışmıştım hemde çok, ama bu gece bana gerçek yüzünü gösterdi. Aslında neden böyle bir tepki verdiğini de anlamış değildim ama iş işten geçmişti artık. Sanırım biraz uzak kalmak benim için daha iyi olacaktı.
Telefonumdan saate baktığımda sabah 5 olduğunu gördüm. Ağlayıp düşünmeye o kadar .ok dalmışım ki, zamanın ne kadar çabuk geçtiğini fark etmedim bile. Göz kapaklarımın artık iyice ağırlaşmaya başladığını hissedince, kendimi uykunun eşsiz dünyasına bıraktım.-Efe'den-
Lanet olsun lanet olsun! Kendimden nefret ediyorum! Sinirlendiğim zaman, kıskandığım zaman, ağzımdan ne çıktığını bilmediğim için de nefret ediyorum. Özellikle saf masum küçük bir kızın kalbini kırmaktan nefret ediyorum. Ne zaman hayatımın içine bu kadar girdi? Ne zamandır benim için bu kadar önemli oldu bu kız?
Dün gece onları söyledikten sonra kapıyı çarpıp içeriye girdi. Kapının önünde bekledim ve saatlerce hıçkırarak ağladı. Onun o insanı içine çeken gözlerinden akan her gözyaşı için kendimden nefret ettim. Kapının dibinde çaresiz ve pişman şekilde otururken Ali'nin gelmesi ile oradan ayrıldım.
Uykusuz geçen gecenin ardından sabah eğitimine çıkmıştık ve Eylül daha çıkmamıştı. Erken olduğunu ve hala uyuyor olabileceğini düşünüp fazla düşünmemeye çalıştım. Eğitimin ardından kahvaltıya geçince Eylül yine ortalarda yoktu. Acaba neden gelmemişti? Ne yapıyordu? Umarım bir şey olmamıştır diye düşünürken içimden geçen kötü düşünceleri kafamdan uzaklaştırdım. Sanırım artık Fatma Teyzenin yardımına ihtiyacım vardı. Hemen yanına gittim. Daha fazla zaman geçmesine gerek yoktu.
"Fatma teyzem benim." diyerek kocaman gülümsedim ona. Tabi sadece ağzım hareket etmişti. İçim içimi yiyordu. Suçluydum ve bu yüzden odasına da gitmeye yüzüm yoktu. Her şeyi daha kötü yapabilirdim.
"Ne oldu yaramaz oğlan, karnın mı acıktı?" Kadının yanına sadece karnımız acıktığında geliyorduk demek ki.
"Yok teyzem ya senden bir şey istemeye geldim." diyerek derin nefes aldım. O da hemen dikkatle yüzümü incelemeye başladı.
"Söyle oğlum bak merak ettim bende. Hem yüzün kötü görünüyor." O kadar mı kötü görünüyordum ya!
"Teyzem hani, Mehmet komutanın kızı Eylül varya." dememle Fatma teyzenin gözleri bir anda parladı ve heyecanla konuşmaya başladı.
"Hi! Yoksa evlenme mi teklif etcen. Yanında gelirim oğlum ben merak etme hiç!" Gözlerimi kocaman açarak ona baktım. Oha! Nereye çevirmişti konuyu. Hem daha onun için erkendi. İleride belki olabilirdi. Ne diyordum ben ya! Bu konu da nereden çıkmıştı!
"Yok artık Fatma Teyze ya!" Mahcupça gülümsedi.
"Ne yapıyım oğlum öyle melül melül bakınca." Bu boş konular vaktimiz çalıyordu ve bir an önce asıl konuya gelmeliydik.
"Bırak onu şimdi. Eylül hasta ya. Hiçbir şey de yemedi. Babası da bana emanet etmişti. Ona yiyecek bir şeyler götürür müsün?" Fatma Teyzenin gülen suratı gitmiş, hemen telaşlı bir hal almıştı. Bu kız bu kadar kısa sürede herkese kendisini nasıl bu kadar çok sevdirmişti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖNÜŞ
ChickLit"Biz büyüdük Rüzgar. Değiştik. Artık hiçbir şey eskisi gibi olamaz." "Biz senelere meydan okuduk Eylül. 3 sene değil 3 asır geçse biz hala biziz." Annem bizi bırakıp gittikten sonra bende herkesi arkamda bırakıp gittim. Annemin gözlerimin önünde öld...