42-Kavga♣️

337 15 13
                                    

Bölüm Parçası- Hande Yener/Acı Veriyor

Multimedya- Kağan

42. Bölüm

Sabah gözlerimi açmaya çalıştığımda, başımda orangutanların dans ettiğini far kettim. Başım çatlayacak derecede ağrıyordu ve hareket edecek halim yoktu. Dün, her şeyden soyutlanayım derken, sanırım fazla kaçırmıştım ve şu anda tam olarak geceden kalmaydım. Yattığım odaya bakılırsa, kendi evimde değildim. Büyük ihtimal, Enes, bütün gece benimle uğraşmış ve sonra da beni kendi evine getirmişti. Ama Allah kahretsin ki dün geceye dair hiçbir şey hatırlamıyorum! Umarım çok fazla rezillik yaratmamışımdır, diye düşünerek zorla kendimi yataktan kaldırdım. Koltuğun üzerindeki temiz kıyafetleri görünce, gülümseyerek banyoya girdim. Aynadaki halimi görünce istemeden ağzımdan bir çığlık kaçtı. Bu tipim de neydi! Göz makyajım birbirine karışmış, saçlarım tam bir arap saçına dönmüş. Gözlerimin altları mosmor!

"Eylül ne oldu?" Enes'in telaşlı sesine bakılırsa, çığlığımdan korkmuş olmalıydı. Yavaş adımlarla banyodan çıkıp, karşısına geçtim.

"Korktum." dedim endişeli bir sesle. Kaşlarını çatarak bana yaklaştı.

"Neyden korktun güzelim?" Cümleleri ultra şefkat içeriyordu. Gülümseyerek başımı kaldırıp yüzüne baktım.

"Kendimden!" Çığlık atarak tekrar banyoya kaçtım. Arkamdan kahkaha atarak odadan çıktığını duydum. Bende acele ile üzerimi çıkarıp, kendimi sıcak suyun altına bıraktım. Bütün vücudumun gevşediğini hissediyordum. Su, iyi gelmişti. Vücudumu birkaç kez köpükledikten sonra saçlarımı da şampuanladım. Güzelce durulandıktan sonra biraz kendime geldiğimi hissetmiştim. Ama başımdaki orangutanlar, yerlerini iyi benimsemiş olmalıydılar ki hala danslarına devam ediyorlardı. Duştan çıkınca, Enes'in bıraktığı kot ve tişörtü üzerime giyip saçlarımı kurutup taradım. Verdiği giysiler üzerime göre olmuşlardı. Kendisinin olmayacağına göre kimindi acaba?

"Eylül hadi artık kahvaltı hazır!" Enes'in seslenmesiyle düşüncelerimi bir kenarıya atıp, aşağıya indim. Başım aşırı derecede çatladığı için bir yandan da ovuyordum. Mutfağa girip kahvaltı masasını görünce şaşkınlıkla Enes'e döndüm.

"Ağzını sadece yemek yemek için aç güzelim. Ve evet tabi ki de kahvaltıyı ben hazırlamadım!" Gülerek yerime oturdum. tabi ki de bu kahvaltıyı o hazırlayamazdı. Ben bile hazırlayamazdım çünkü.

"Hadi bakalım kahvaltını yap, sonra da sana ilaç içirelim." O anda aklıma gelen şeyle telaşla Enes'e döndüm.

"İnanamıyorum babamlara haber vermedim!" Eminim, meraktan ölmüştür. Zaten benim yalanım sayesinde, hasta olduğuma inanıyorlardı!"

"Merak etme güzelim, bu harika çocuk her şeyi halletti." Kendisine has o artist gülümsemesini atınca kahkaha atarak kahvaltıma döndüm. Bir an önce bir şeyler yiyip ilaç içmek istiyordum.

...

Yaptığımız nefis kahvaltıdan sonra, Enes'in verdiği ilacı içip, salona geçmiştik. Enes'e bakınca, üzerimdeki giysilere bakıp, hafifçe gülümsediğini far kettim. Ama gözlerinde, gülümsemesinin arkasındaki ifadeyi çok iyi görebiliyordum.

Acı ve özlem.

Sanırım bana verdiği giysiler, kız kardeşi Eslemindi. Onun halini çok iyi bildiğim için, gidip sıkıca ona sarıldım. Sanki bunu bekliyormuş gibi, o da kollarını bana sarmıştı.

"Çok özledim." diye fısıldadı kulağıma. Sanki sesli söylerse, bir şey olacakmış gibi. Ben 3 yıldır alışıktım annemin yokluğuna, o da 1 yıldır alışıktı daha kardeşinin yokluğuna. Ama ne kadar süre geçerse geçsin, insan sürekli özlüyordu işte.

DÖNÜŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin