Medya- Bruno Mars/Treasure
16.Bölüm
Gözlerimi uzun zamandır hasret kaldığım koku ve huzurun arasında açtım. Dün gece Rüzgar pes etmeden konuşmaya devam etmişti. Onu kesinlikle dinlemek istemiyordum. Sözleri canımı, canımızı yakmıştı. Ama iyi ki de konuşmuştu işte. Pes etmeden, yılmadan konuşmuştu. Bende daha fazla dayanamadan Rüzgara sarıldım. Yaşattıklarım için defalarca özür diledim. Kapının önünde biraz daha oturduktan sonra sabaha karşı beraber benim odamda uyumuştum. Ben uyanmıştım ama Rüzgar hala uyuyordu. Saate bakınca kahvaltı saatine az kaldığını gördüm. Rüzgar uyandırmaya karar verip dürtmeye başladım.
"Rüzgar uyan hadi." Dürtmeye devam ettim.
"Rüzgar kalksana." tepki olarak mırıldanıyordu.Hala aynı Rüzgar'dı işte. Uyku düşkünü. Daha fazla dayanamadan Rüzgarı yanağından öptüm.
"Sonunda be." diyerek gözlerini açtı. Ne?
"Rüzgar sen uyanık mıydın?" diye sordum kocaman olan ağzımla.
"Senden önce uyandım güzelim. Senin kalktığını görünce gözlerimi kapatıp beni öpmeni bekledim." Eskisi gibi diye mırıldandım içimden. Önceden Rüzgarı uyandırmak için yanağından öperdim. Rüzgar cevap beklemeden konuşmaya başladı.
"Bizimkisilere oyun oynamaya ne dersin?" Diye sordu sırıtarak.
"Ne oyunu?" diye sordum merakla.
"Kağan ve Emre seninle konuşacağımı biliyordu. Eminim Zeynep de öğrenmiştir. Onlara hiçbir şey bahsetmeyip, üzgün ve sinirli görüneceğiz. Böylece onlarda aramızın düzelmediğini düşünecekler." dediği zaman düşündüm. Biraz kötü bir fikirdi sanki.
"Onlara haksızlık olmaz mı?" Diye sordum sessizce.
"Ah benim iyi kalpli sevgilim. Hiçbir şey olmaz. Akşam yemeğinde açıklarız." dediği zaman ona katıldım. Küçücük şakadan bir şey olmazdı .Rüzgara pis sırıtışlarımı atarak
"Tamam oynayalım bakalım." dedim.
"Tamamdır o zaman. Herkesten çıkmadan ben gideyim. Kahvaltıda görüşürüz güzelim." diyerek gitti. Rüzgarla konuşunca onu çok özlediğimi fark etmiştim. Hareketleri, güzelim demesi, kısacası ne kadar kendime itiraf etme istemesem de onu fazlasıyla özlemiştim. Ayrıca fazla büyük konuşmamam gerektiğini de öğrenmiştim.
Üzerimi değiştirip kahvaltıya indim. Herkes bahçede oturmuş bekliyordu. Yüzümdeki sırıtışı atıp, yerine zoraki gülümseme koydum.
"Günaydın." dedim gülümseyerek. Herkes günaydın demişti. Gözlerine baktığım zaman konuşmamı bekliyor gibilerdi. Evet oyun zamanı başlasın.
"Bize söylemek istediğin bir şey var mı Eylül?" Diye sordu Kağan. Evet biz Rüzgarla tekrar barıştık, diyemedim tabi.
"Imm hayır. Olması mı gerekiyordu ?" diye sordum şüpheli gibi. Önce Rüzgara baktı. Daha sonra bana dönüp kafasını olumsuz anlamda salladı. Sinirlendiği zaman ki gibi boynundaki damar belli olmuştu ve gözleri sinirle parlıyordu. Neden böyle olduğunu anlamamıştım. Bana olduğunu düşünmeyerek
"Hadi kahvaltımızı yapalım." dedim. Daha sonra hep beraber yemekhaneye gittik.
..
Kahvaltımız, Efenin kötü ve alaycı bakışlarını saymazsak sakin geçmişti. Tabi birde Kağan vardı. Kahvaltı boyunca öfkeliydi. Neden olduğunu merak etsem de korkudan soramamıştım. Korkunun ecele faydası yok düşüncesini benimseyerek Kağan'a döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖNÜŞ
ChickLit"Biz büyüdük Rüzgar. Değiştik. Artık hiçbir şey eskisi gibi olamaz." "Biz senelere meydan okuduk Eylül. 3 sene değil 3 asır geçse biz hala biziz." Annem bizi bırakıp gittikten sonra bende herkesi arkamda bırakıp gittim. Annemin gözlerimin önünde öld...