Bu bölümü hikayede her şeyiyle bana yardımcı olan en yakın arkadaşım @Silatascioglu na ithaf ediyorum. :)
Multimedya: Efe
Medya- Anıl Durmuş/ Çok Zor Geliyor
3. Bölüm
Dışarıdan gelen kuş cıvıltılarıyla gözlerimi açtım. Böylesi huzurlu bir güne uyanmayı özlemiştim. Eskiden sabahları kuşların sesiyle uyanmak için kapı ve pencerem açık yatardım. Tabi ben o yaşlarda hasta olacağımı düşünemeyeceğim için, benim yerime düşünen bir annem vardı. Ben uyuduktan sonra gelip her yeri kapatır, sabahları da beni, kuşların benim üşümemem için kapattıklarına inandırırdı. Herkesi kendisinden çok düşünen annem. Onu o kadar çok özlemiştim ki! Biraz daha bu düşüncelere dalarsam sonu göz yaşlarıyla biteceği için hemen kendimi toparlayıp lavaboya gittim. Artık o acılı günleri eskide bırakmıştım. Önümdeki huzur dolu günlere bakma zamanıydı. Kendimi ayıltmak için aldığım kısa duşun ardından yanımda olan birkaç parça kıyafeti üzerime geçirip saçlarımı düzenledim. Saçlarımı babamın saçlarından almıştım. Siyah düz uzun saçlar. Gözler ise, bakana hep annemi çağrıştırırdı. Ondan bana kalan mavi gözleriydi. Tekrar bir duygu seline kapılmadan kendimi toparladım. Tamam şimdi iyi güzel hazırdım da ben nereye gidecektim? Karnımda acıkmıştı. Acaba buranın yemek düzeni nasıldı? Ya da askerlerin diğer düzenleri? Sanırım sorularıma cevap bulabilmek için öncelikle babama ulaşmalıydı. Herhalde dışarıya çıksam, birisi beni babama götürebilirdi. Verdiğim bu mantıklı kararla odadan dışarıya çıktım. Ama odadan çıkmamla kendimi yerde bulmam bir oldu.
"Ah!" diye inledim oturduğum yerde. Sanırım koşarken geçen birisi tarafından çarpılmıştım.
"Çok özür dilerim!" Kafamı kaldırıp sesin geldiği yöne bakınca hemen kaşlarımı çattım.
"Yine mi sen! Kapıda beni azarlayıp, işkence ettiğin yetmedi mi!" Bu, dün geldiğimde beni içeri almayıp, benimle tartışmaya giren askerdi.
"Tabi ya! Bu sesten anlamam lazımdı. Sende o cadı kızsın!" O bana laf atmaya çalışırken hala yerde oturduğumu fark ettim.
"O kadar konuşacağına kalkmama yardım etsen!" Sanırım konuşmasını annesinden almış olmalıydı. Bu kadar çok konuştuğuna göre! O hareketlenmeden, görüş hizama başka el girmişti. Ellerin sahibine bakışlarımı çevirince benimkisinden daha canlı bakan mavi gözleri gördüm. Asker saçı olmasına rağmen, saçları da bütün sarılığı ile insanın dikkatini çekiyordu. Daha fazla oyalanmamak için yavaşça elini tutup beni kaldırmasına izin verdim.
"Teşekkür ederim." diyerek hafifçe gülümsedim. Diğerine kalsam, kalkacağım yoktu.
"Siz arkadaşın kusuruna bakmayın." Gözlerimi devirip, alayla diğer askere baktım. O da kötü kötü bana bakıyordu.
"Yok ya alıştım ben ona." Cevabımla hafifçe gülmüştü. Gülüşünde insanı etkileyen bir doz vardı ama umursamadım.
"Asıl ben onun cadılıklarına alıştım tertip. Bir anda bana çarpınca ölüyorum sandım!" Ölüyormuş muş. Asıl aldığım darbeyle ben ölüyordum! O nasıl bir güçse!
"Karşında bir bayan var. Biraz nazik ol! Tekrardan kusura bakmayın." Önemli değil anlamında başımı salladım. Bütün erkekler bunun gibi nazik olsa!
"Gerçekten teşekkür ederim ama sanırım Eylül desen daha rahat hissederim." Siz diye hitap edilmesinden hoşlanmıyordum. Bana göre fazlasıyla resmiydi.
"Peki o zaman. Sanırım Mehmet Komutanın kızısın." Gülerek başımı salladım. Babamın kızıydım. Onun gibi dimdik ayaklarının üzerinde durmaya çalışan kızı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖNÜŞ
ChickLit"Biz büyüdük Rüzgar. Değiştik. Artık hiçbir şey eskisi gibi olamaz." "Biz senelere meydan okuduk Eylül. 3 sene değil 3 asır geçse biz hala biziz." Annem bizi bırakıp gittikten sonra bende herkesi arkamda bırakıp gittim. Annemin gözlerimin önünde öld...