BÖLÜM 2
Odasında volta atıyordu, bir o başa bir bu başa yürüyor kendi kendine konuşuyordu. Bazen yükseliyordu sesi sanki kendini başkalarına duyurmaya çalışıyor gibiydi.
''Bir kadını bu kadar taktım da ne oldu bak bir sikilmediğimiz kaldı."
Etrafına bakındı bunu söyledikten sonra bir cevap bekledi ama o cevap gelmedi. "Bir şey söyle "diye fısıldadı ama hala yoktu başka bir ses.
Beklediği ses bir türlü gelmediğinde bir hışımla çıktı odasından, koridor da yalnız başına beklerken ne yapacağını bilmiyordu, nereye gideceğini de bilmiyordu mutfağa mı gitmeliydi. Yemek yemiş miydi? Hatırladı ton balıklı makarna yapmıştı bu akşam. Ev hala boştu tuhaf bir şekilde. Bu salona gidip oturmak için iyi bir fırsat olabilirdi. Salona gittiğinde bu evde üç sene içinde hiç fark etmediği bir şeyi fark etti.
Koltuk takımları eskiydi çok eskiydi. "Sikecem" diye bağırdı. Odada dolandıktan sonra gömleğini çıkarıp kanepenin üstüne vururcasına attı, pantolonunu ve boxerını da aynı sinirle çıkartıp odanın farklı bir tarafına fırlattı, çıplak bir şekilde kanepeye uzanıp gözlerini kapattı.
Sakinleşmeye çalışıyordu ama o kadar da kolay değildi, zihni boşalıyor gibi oluyor düşünceler bir anlığına uzaklaşıyor sonra tekrar hücum ediyordu. Kanepeye uzanalı henüz on dakika olmuştu ki daha fazla burada duramayacağını anlayıp fırladı kanepeden. Nereye gideceğini biliyordu bu sefer, banyoya doğru ilerledi. Duşa kabine girip suyu açtığı zaman kanepede onu bırakmayan düşüncelerde onla beraber girmişti suyun altına. Banyo zaten bunun için icat edilmemiş miydi, insanın düşünceleriyle yalnız kalması için.
''tabi tabi böyle devam et hadi böyle devam''
Duşunu aldıktan sonra odasına geçti, yatağının üzerine çıplak bir şekilde uzandı, Of dercesine iki eliyle yüzünü sıvazladı.
''Ne yapayım sen söyle bana.''
''Söyleyemezsin tabi, başında dinlemedim seni, ''
''Sende haklısın ben olsam bende uğraşmam kendimle, kim uğraşmak ister ki hem''
''Mütevazi olamayacağım tek konu sevişmek onun da içine sıçıyorum, ne yapayım?''
''bir şeye de kesin bir cevap ver, hadi...''
Yalnızlığın belirtisi miydi tüm bu olanlar yoksa soyutlanmanın mı? Odada ondan başka hiç kimse yoktu, belki de bizim görebileceğimiz hiç kimse yoktu.
En kötüsü de yakınında kimsesinin olmamasıydı, ne bir sevgili ne bir arkadaş ne de muhabbet edebileceği bir dost.
İşini iyi yapıyordu belki de en iyisiydi, geliri de güzeldi ama götürüleri... Hissizleşmişti, yalnızlaşmıştı, bu işe artık kimseyi sevemeyeceğini bildiği için başlamıştı. Kaçıştı bu onun için, çözüm değildi. Sorunları zaten hep kaçarak çözmemiş miydi?
Duygusuzlaşması dışardan da belli oluyordu, hissetmeden, göz temasından kaçarak sevişmesi gibiydi bütün hayatı. Kendi kendini yavaş yavaş tokatlayarak yataktan kalktı, kitaplığı ya da orada ki her hangi birini göstererek ''madem konuşmuyorsun, konuşmaya insan bulurum o zaman'' dedi.
Dolaptan gündelik siyah bir t-shirt ve kot pantolon çıkardı bunları hızlıca giydikten sonra aynaya bakmadan ve herhangi bir parfüm sıkmadan evden çıktı. Merdivenlerden inerken rehberine göz atıyordu. Lokasyonlar ile etiketlenmiş onlarca numara vardı. Bomonti ............. yazan numarayı aradı. Kapıdan çıkıp, kaldırımda telefon kulağında beklerken telefon açıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mutluluk Sektörü - GOOGLE KİTAPLARDA SATIŞTA!
RomancePsikolojik altyapı üzerine düzenlenmiş bir kitap. Yeri geldiğinde toplum yergisi yeri geldiğinde aşk bazen yalanlar. Ülkemizdeki seks işçiliğinin gerçekleri ile harmanlanmış edebi bir eser. Kısacası gerçek bir jigolo öyküsü.