Part 7

1.5K 5 0
                                    

BÖLÜM 7

Sanat belki de onun aradığı şeydi, hep korkmuştu duygularıyla yüzleşmekten, çok uzun süre boyunca da engellemeye çalışmıştı. Son yaşadıklarından sonra daha fazla engel olamamıştı, yüzeye çıkmıştı bütün duyguları.

İlk tablosuna başladıktan sonra üç gün boyunca her boş vaktinde daha fazla duyguyu üst üste bindirerek devam etmişti çalışmasına. Fırçayı her eline alışında farkında olmadan dünyaya haykırmıştı yaşanmışlıklarını, haykırması problem oluşturmuyordu, kimsenin göremeyeceği kadar derin çalışıyordu. Karanlık hakimdi tablosuna bunda bir problem yoktu, hoşuna gidiyordu tablolarda karanlığı görmek, hissetmek. Onun gözünde tek sorun yaşanmışlıklarının katlanarak tekrar canlanmasıydı zihninde.

Odasında yarı çıplak tuvalin başındaydı. Söz vermişti kendine resimlerini sadece yarı çıplak yapacaktı, tutması çok da zor olmayacak bir sözdü bu. İlhamı kendisiydi, hayal gücü onu asla yalnız bırakmıyordu ama ağırlaşmaya başlamıştı omuzları her fırça darbesiyle farkında olmadan. İlk tablosunu bitirdiği o an omuzundaki yükü bir kenara bıraktığını zannetti. Oysaki o yük bedeninin taşıyamayacağı kadar ağırlaşmıştı düşündüğünün aksine.

Tablosu bitip hem ortaya çıkardığı eserle hem de kendi ile gururlanırken yüzleşebildi bu gerçekle, uç noktasındaydı pes etmenin, her diz çökmüş insanın yaptığını yaptı, teslim oldu egosuna başka yapabilecek bir şeyi yoktu çünkü. Başka birine dönüştü isteyerek, eski haline dönebilene kadar en azından. Normal biri olabilmek istiyordu, normal bir işi olan, birlikte olduğu her üç kişiden birine seni seviyorum diyebilen ve bundan pişman olmayacak biri ama hayattan bir şey dilememeyi zor yoldan öğrenmişti.

Herkese ''Ne dilediğine dikkat et'' diyen biri olarak bunu yapması kendisini nasıl bir insan yapardı ki. Yaşayabilir miydi bununla, kendine ters düşen bir insan olursa yaşayamazdı.

Tablosunu kurumaya bıraktı odasının köşesine. Karşısına geçti bağdaş kurup eserine dakikalarca baktı anlamlandırabilmek için, ne büyük bir ironi değil mi? Kendi ellerinle oluşturduğun bir şeyin senin için ne ifade ettiğini anlayamamak. Teslimiyetinin en büyük kanıtı değil miydi bu?

Elif'in o anda yanında belirmesi onun için çok büyük bir rahatlama oldu dışardan bir göze ihtiyacı vardı kesinlikle. Elinden tutup Elif'i yanına oturtturmuştu.

" Resme bak sadece, gözünü ayırma."

Elif onun dediğini yaptı, gözlerini bile ayırmadan dakikalarca tabloyu izledi, Kaan ise Elif izliyordu.

"Ne görüyorsun?"

Cevabını tahmin ediyor olmasına rağmen sordu bu soruyu, nasıl bilmesin ki cevabını.

" Ne görmemi istiyorsun?"

Oturduğu yerden ona doğru yavaşça döndü, çenesine dokunarak nazikçe kendisine bakmasını sağladı.

" Gözlerimin içine bak."

" Ne görüyorsun."

" Gözbebekleri titreyecek kadar pişman bir adam."

" Yanlış, ben asla pişman olmam."

" Ne görmem gerekiyor o halde."

Deliliğinin başlangıcı mıydı bunlar, aklını yitirmeye mi başlıyordu? Değiştirmemiş miydi resim yapmak onu hiç? Yoktu bu soruların cevabı, Kaan'ın bildiği kadarıyla yoktu. Hakim olamıyordu kendisine, kaçış yolu bulması gerekiyordu duygularından.

"Gerçekten öğrenmek istiyor musun?"

''İstiyorum'' kalpten gelen bir cevap değildi bu, kafasını eğerek cevap vermişti Elif. Tahmin ediyordu gelecek cevabı, çekiniyordu. Çünkü değişmiştir Kaan'la birlikte kendisi de.

Mutluluk Sektörü - GOOGLE KİTAPLARDA SATIŞTA!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin