EVET ARKADAŞLAR İYİ OKUMALAR DİLİYORUM SİZLERE... ANLAŞMA AYNI HERHANGİ BİR DEĞİŞİKLİK YOK NE KADAR ÇOK YORUM O KADAR HIZLI BÖLÜM... KEYİFLİ OKUMALAR...
Her zamanki gibi büyük ve göz korkutucuydu. Üzerinde her zamanki gibi uzun siyah bir palto vardı. Uzun saçlarını arkasından atkuyruğu şeklinde toplamıştı. Eldivenli elleri ceplerinde duruyordu. Yüzünün görünen kısmı tamamen siyah bir dövmeyle kaplıydı. Bu dövme ve üzerindeki siyahlar yüzünden buz mavisi gözleri daha da parlak ve korkutucu görünüyordu.
Her iki gençte aniden ayağa kalkıp ellerini arkasında birleştirdi ve dik bir şekilde karşısında durdu. Bu onlar için son derece içsel bir şeydi. Küçüklüklerinden beri bu adamın karşısında bir asker gibi dikilmeye alışmışlardı.
Blake, malikânenin üzerindeki gücünü serbest bıraktı ve bir anda tamamen enerjisi yok oldu. Sanki hiç yokmuş gibi ondan hiçbir güç hissedilmiyordu.
Nathan, rahatladığını hissederek derin bir nefes alıp verdi. "Hoş geldin" dedi kendisini sakinleştirmeye çalışarak. "Sana ulaşmak için çok uğraştık"
Ve ulaşamayınca da kendi başlarına hareket etmişlerdi. Blake çocuklar için biraz fazla yaşlı olduğunu düşünüyordu her zaman. Ancak iki hiperaktif yaramaz çocuk için çok daha yaşlıydı.
Yavaşça ikisinin arasından geçti ve çalışma masasına oturup ayaklarını masaya uzattı. "Siz ikinizi kısa bir süreliğine yalnız bıraktım ve siz parti çocukları mı oldunuz?" diye sordu.
Reyes gözlerini devirdi. Bunu asla kabullenmeyebilirdi ancak üzerlerindeki etkileri büyüktü. Konuşma tarzına bakınca bunu anlayabilirdi. Elini ensesine götürdü. "Biz sadece" dedi ancak ne diyeceğinden emin değildi. "Sadece" diye kekelemeye devam etti.
"Kanımı etrafa dağıtmakta mahsur görmediniz" dedi Blake sakince. Ellerini önünde birleştirdi. "Kan paylaşımı için biraz fazla güçlü bir örneksin sen" dedi en sonunda. "Peki, yaşıyor mu?"
"Efendim?"
Sabrı taşmış bir haldeki Blake Kuran kesinlikle diğer zamanlardan daha rahatsız ediciydi. "Kadın ya da erkek" dedi elini sallayarak önemsizce. "Kanını verdiğin mahlûkat yaşıyor mu?"
"Kadın, yaşıyor" dedi Reyes inançlı bir şekilde.
Nathan yan gözle ona baktı. "Öyle olduğuna inanıyor" dedi sessizce.
Belli ki yaşıyordu. Aksi halde Nathan çoktan ormanı yakmak için emir vermiş olurdu. En azından içlerinden biri mantığıyla hareket edecek kadar sağduyuluydu. Asıl sorun kadının kanı taşıyamaması değildi. Taşımasıydı.
Blake derin bir nefes alıp verdi. "Kaç yaşında?" diye sordu.
Her ikisi de birbirlerine bakarak başlarını salladılar. Demek kadının yaşını bilmiyorlardı. Blake kaşlarını kaldırdı. "Peki, adı ne?" diye sordu. Yine aynı anlamsız tepki vardı karşısında.
Kanını paylaştığı kadının adını bile bilmiyor muydu? Hayır, Reyes bu kadar aptal bir çocuk değildi. Bundan çok daha fazlasına ihtiyacı vardı. Reyes, iyi bir askerdi. Ancak o vahşi bir hayvanın içgüdülerine sahip bir askerdi. Yine de bu beyniyle düşünmediği anlamına gelmezdi.
Onu tetikleyen bir şey olmalıydı. Blake, derin bir nefes alıp doğruldu ve ayaklarını masadan indirdi. "Adını bilmiyorsun" dedi Reyes'a bakarak. "Yaşını bilmiyorsun ama ona yine de kanını verdin ve onun bunu kaldırabildiğine eminsin" dedi. "Onunla ilgili bildiğin bir şey var mı?"
Reyes tedirgin bir şekilde etrafına baktı. Ardından saçlarını karıştırdı. "Soyadı Coldoba" dedi en sonunda. "Uzun zaman önce kurul tarafından yok edilmiş bir ailenin son ferdi ve toplumdan uzakta yaşıyor. Hayvan kanıyla besleniyor"
Zor bir hayat...
Evet, bu bazı şeyleri açıklıyordu. Blake'in onları yaşamaya zorladığı hayat kesinlikle zordu ancak bu onları kanına hazırlayan şeydi. Coldoba kadını ya da adı her neyse bunu mecburi olarak yapmıştı. Güzel, en azından ormanı yakmak zorunda kalmayacaklardı.
Tabi, bu arada bu kadının neden Reyes'in kanına ve gücüne sahip olduğunu açıklamıyordu. "Bana söyleyecek mantıklı bir şeyiniz var mı?" diye sordu en sonunda. "Çünkü mantık dâhilinde bir şey duymam gerekiyor. Sen" dedi Reyes'i göstererek. "kendini bir kadına ısırttığın için" dedi ve sonra Nathan'ı gösterdi. "Sen de yoldaşını durdurmadığın için"
Yoktu...
Her ikisi de bir süre yere baktılar. Duygularına ve içgüdülerine fazla kapılmışlardı. İki kadında hayatlarına girdiklerinden beri eğleniyorlardı. Bunun öncesinde aptal bir malikânede bir şeyler yapıyormuş gibi davranmak o kadar da eğlenceli değildi.
Nathan başını iki yana salladı. Söyleyecek hiçbir şeyi yoktu. Reyes'in de ondan farklı olduğunu sanmıyordu doğrusu. Yan gözle kuzenine baktı. Pencereden dışarı bakıyordu.
Blake başını salladı. Eğer gerçekten küçük birer çocuk olsalardı onların kıçlarını tokatlardı. Ancak her ne kadar onları çocuk olarak görüyor olsa da öyle olmadıkları çok belliydi.
Söylemedikleri şeyler söylediklerinden daha fazla anlam ifade ediyordu. Blake yaşlı olabilirdi ancak genç olduğu bir zamanda vardı. Kanıyla bağlayarak sonsuza dek yanında tutmak istediği bir kadın olmuştu onunda. Duygularıyla hareket etmenin sonuçlarını biliyordu.
Derin bir nefes alıp verdi. "Sizin sorununuz" dedi en sonunda. "Sizin sorumluluğunuz"
İkisi de şaşkın bir şekilde ona baktı. Bunu beklemiyorlardı. Blake yavaşça ayağa kalktı. "Eğer kadınla ilgili bir sorun olursa siz halledeceksiniz" dedi. "Bundan başka hiçbir şeyi kabul etmeyeceğim. Anladınız mı beni?"
"Evet, efendim" dedi ikisi aynı anda dikleşerek.
Nathan bir an durdu. Gerçekten öylece çekip gidecek miydi? "Bekle" dedi. "Başka bir şey yok mu? Hepsi bu kadar mı yani?"
Ah, evet. Onun duymak istediği şeyler vardı. Evliliğinin bitişini ilan etmek ya da artık savaşabileceğini söylemek gibi. Ancak henüz Kindl ile işi bitmemişti. O salak klan düşündüğü kadar salak değildi. Henüz hiçbir girişimde bulunmamışlardı.
Blake, kaşlarını çattı. "Beklemek zorundayız" dedi en sonunda. "Bunun senin için zor olduğunu biliyorum ama emrim bu yönde" dedi sertçe. "İkinizin yaptığı taşkınlığa karşı yeterince iyi bir ceza bence" dedi.
Evet, ihtiyar gerçekten de empati kurmuştu. Her zaman her suçun cezalandırılması gerektiğine olan inancı ise hiç değişmiyordu. En azından ucuz atlattıklarını düşünebilirdi.
Reyes, kaşlarını çattı. "Bu arada" dedi. "Gösterişli girişinin malikânedekileri etkilemediğine emin misin? Çünkü duvarların sallandığına eminim" dedi.
O zaman Blake gülümsedi. Nadir olmasına karşılık arada bunu yapardı ve bu hiç de hayra alamet değildi. İhtiyar Kuran kaşlarını kaldırıp onlara baktı. "Dediğim gibi" dedi sakince. "Benim problemim değil" dedi ve bir anda yok oldu.
Bunu yapmasından hala nefret ediyordu. Nathan başını iki yana salladı. Reyes'in minik sevişmesinden etkilenen karısı aklına gelince elinde olmadan inledi ve yüzünü sıvazladı. "Luci ile kimin uyuyacağına karar vermek için taş kâğıt makas oynayalım mı?" diye sordu en sonunda.
Reyes bir an ona baktı ardından başını iki yana sallayarak odadan çıktı sertçe. O kadar da sorumluluk sahibi değildi sonuçta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LANETLİ EVLİLİKLER 2- LANETLİ BAĞ
FantasyKATHLEEN VE ALEXANDER İLE BAŞLAYAN SAVAŞ BU SEFER GENÇ NESİL İLE DEVAM EDİYOR.