Bölüm 1

4.6K 505 26
                                    

İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNE GÖRE GELİYOR... YORUM VE BEĞENİLERİNİZİ ESİRGEMEYİN... BOL KEYİFLER

Karanlıkların içinden geceyle birmişçesine çıkıp gelen yabancıya karşı iki küçük çocukta korku ve hayranlık içinde kalmışlardı. Her ikisi de çekinerek babalarının arkalarına geçmiş olsalar da merakla onu izlemekten kendilerini alamıyorlardı.

Geçen yıllar içinde az çok bu adamın evlerine gelişlerine tanık olmuşlardı. Çok nadiren gelirdi. Geldiğinde evde özellikle hizmetçi bırakılmazdı. En sadık olduğuna inanılanların bile onu görmesine izin vermezlerdi. Hizmetçiler sadece özel bir konuğun geldiğini bilir ve bütün gün ona göre hazırlık yaparlardı.

Nathan ve Reyes iki defa bu devasa ve karanlık adamla karşı karşıya gelmişlerdi. Ancak hiçbir zaman onunla konuşmamışlar ya da bir temasta bulunmamışlardı. Onlar için bu adam korkunç yabancıydı. Kim olduğunu ve neden ailelerinin onu bu kadar özel ağırladıklarını bilmiyorlardı.

Adamın buz mavisi gözleri gecenin içinde parlıyordu. Her zaman siyahlar içindeydi ve ellerine eldiven takardı. Bedeni tıpkı Nathan'ın anne ve babası gibi bedeni dövmeyle kaplıydı. Sanki hep bu dövmeyi gizlemeye çalışır gibiydi.

Kendisiyle ve babasıyla aynı gözlere sahip olduğu için Nathan onun da bir Kuran olduğunu anlayabiliyordu. Buz mavisi gözlerin sadece Kuran ailesine özgü nesilden nesle geçen bir özellik olduğunu da biliyordu. Tıpkı annesinin çiçek kokusu gibi. Ancak bu adamın neden bu kadar özel ve korkutucu olduğunu anlamıyordu.

Aileleri adamın önünde saygıyla başlarını eğdiler. Alexander, ev sahibi olarak öne doğru bir adım attı. "Hoş geldiniz, Lord Kuran" dedi saygılı ve ciddi bir sesle.

Blake, ona bakıp hafifçe başını salladı. "Eminim dolabında güzel bir viski vardır" dedi sakince. "Bir şekilde Moskova'nın soğuğu beni hep rahatsız ediyor nedense"

Bunun üzerine ortamdaki gerginlik biraz olsun azaldı. Alexander hafifçe gülümsedi ve eliyle ona buyur etti. Hep beraber Kuran malikânesinin özel bir odasına doğru yürümeye başladılar.

Bu odaya kimsenin girmesine izin verilmiyordu. Ne hizmetçilerin ne de çocukların. Kathleen ve Alexander'da sadece o geldiği zaman bu odaya giriyordu. Onun gelişinden önce odanın hazırlanmasıyla Kathleen bizzat ilgileniyordu.

Odanın içini duvara monteli insanın gözünü rahatsız etmeyen ışıklar aydınlatıyordu. Çok aydınlık değillerdi ancak loşta değillerdi. Odanın içinde en başta büyük tahta benzeyen bir koltuk vardı. Son derece rahat ve büyük görünüyordu. Geri kalanları onun kadar büyük olmasa da yine rahattı. Bütün mobilyalar siyahtı. Büyük ceviz ağacından bir masa odanın bir yanındaydı ve hemen arkasında büyük kitaplıklar yükseliyordu. Şömine ise cayır cayır yanıyordu.

Burası Blake Kuran için hazırlanmış özel bir çalışma odasıydı...

Blake Kuran, önden gidip tahta kuruldu. Sakin bir şekilde eldivenlerini çıkardı ve sakince karşısına baktı. Kathleen, Megan ve Colin karşısındaki koltuklara otururken Alexander kadehleri ve viskiyi çıkardı.

Çocuklar ne yapacaklarını bilemeyerek bir süre öylece durdular. Gizemli yabancı ise gözlerini dikmiş dikkatli bir şekilde onları izliyorlardı. Çocuklar, tedirgin bir halde birbirlerine baktılar. En sonunda birbirlerinin ellerini tutup gözlerini meydan okurcasına ona diktiler.

Uzun bir süre bir sessizlik oldu. Ardından Blake Kuran, öne doğru eğildi. "Çocuklarınızı sonsuzluk için alıkoymuyorum" dedi en sonunda. "Onlar benimle güvende ve sağlıklı olacak"

Bu konu hiç de konuşulmak istenecek bir konu değildi. Colin, ellerini yumruk yaptığı oturduğu yerden sırtını dikleştirdi. Ancak Megan ona doğru uzandı ve kocasının omzuna dokundu.

Kathleen derin bir nefes alıp verdi. "Onlar henüz çok küçükler" dedi en sonunda. Bundan hiç hoşnut değildi. Gerçekten de biricik oğlunu uzunca bir zaman bırakmak hiç de uygun değildi. Kollarını kendisine sardı. "Oğlumu bırakmaya hazır değilim" dedi.

Tam o sırada Alexander, hepsinin önüne birer içki koydu ve karısının yanına oturdu. Kimse bardaklarına dokunmazken Blake tek dikişte içkisini bitirdi. Dudaklarında hafif alaycı bir gülümseme vardı. "Onları güvende tutacağım" dedi en sonunda başını hafifçe yana eğerek. "Klanlarımızın gelecekleri bu çocuklar sonuçta"

Ona güveniyordu...

Kathleen ona gerçekten güveniyordu. Verdikleri ilk savaşta en büyük destekçileri olmuştu. Blake bu zamana kadar sadece onları güvende tutmak ve güç kazandırmak adına uğraşmıştı. Ancak o bir anneydi. Her ne olursa olsun çocuğundan vazgeçebilecek biri değildi.

Blake Kuran onların üzüntü ve kararsızlıklarını görebiliyorlardı. Bu tuhaf keder hali gerçekten de hiç Kathleen Kuran'a yakışmıyordu. Bir şekilde içinde her zaman ona karşı bir merhamet taşıyordu. Sonuçta o Sybill'in yani biricik kardeşinin kanından geliyordu. Kaldı ki fiziksel olarak ona olan benzerliği su götürmezdi.

Erkek bütün bu konuşmalardan sıkılmıştı. Ne yazık ki çok uzun zamandır yaşadığı hayat ona sabır getirmemişti. Boş bardağı önünde duran sehpanın üzerine koydu ve arkasına yaslanıp bacak bacak üstüne attı. "Çocuklar" dedi en sonunda önünde duran iki kafası karışık çocuğa bakarak. "Günü geldiğinde klanlarınızı koruyacak kadar güçlü olmak ister misiniz?"

"Lord Kuran!"

Blake elini kaldırıp aniden ayağa fırlamış olan Alexander'ı durdurdu. "Kararı onlar verecek" dedi sert ve otoriter bir sesle. Buz mavisi gözlerini klan liderine dikti. "Eğer ebeveynler bir seçim yapamıyorsa sorumluluğu çocuklara devretmiş demektir"

Kimse bir şey söyleyemedi. Kathleen'in gözleri dolmaya başlamıştı. Başını yavaşça iki yana salladı. "Yapma" diye fısıldadı Blake'e doğru. "Lütfen"

Gerçekten de bu kadına kıyamıyordu. Ancak iyi niyetinin böyle suiistimal edilmesine izin veremezdi. Her ne kadar onlara karşı nazik davranmaya çalışsa da unutmamaları gereken bir şey vardı. Blake, onların atasıydı ve onların iyiliği için uğraşıyordu.

Başını eğip tekrar çocuklara baktı. Nathan Kuran, gözlerini dikmiş ona bakarken Reyes merakla başını çevirmiş annesine bakıyordu. "Aklınızdan geçeni söyleyebilirsiniz" dedi Blake en sonunda. "Sizi dinleyeceğim."

"Annemi ağlatıyorsun" dedi Nathan en sonunda. "Seni sevmedim."

Bunun üzerinde odada derin bir sessizlik oldu. Kathleen oğlunun söylediği sözlere inanamaz bir şekilde ağzını kapadı ve gözleri kocaman açıldı. Alexander az önce yapması gereken şeyi şimdi yaptı ve koşarak oğlunun önüne geçti.

Blake'in dudakları hafifçe kıvrıldı ve erkek bir anda gülmeye başladı. "Bu harika" dedi neşeyle ardından diğer çocuğa döndü. "Ya sen?"

Reyes hemen önünde duran koca adama ardından arkadaşına baktı. Ardından gizemli adama döndü. "Annemi koruyabilecek miyim?" diye sordu merakla. "Babamdan daha güçlü olabilecek miyim?"

Adam onaylarcasına başını salladı. "Kolay olmayacak" dedi sessizce.

"Ben geleceğim"

O zamana kadar sessiz kalan Megan acı dolu bir feryat etti. Elleriyle yüzünü kapadı ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Colin onu tuttu. Tam oğluna doğru dönmüştü ki birden bire kıpırdayamadığını hissetti.

Donup kalmışlardı. Hiç kimse kıpırdayamıyordu. Sadece çocuklar ve gizemli adam hareket edebiliyordu. Blake Kuran, sakin bir şekilde ayağa kalktı ve çocuklara doğru yürüdü. Gözleri en küçük evladına dikilmişti. "Artık gidelim mi?" diye sordu sakince.

İki çocukta bir süre ailelerine baktılar. Ardından başlarını salladılar. Güçlü bir rüzgâr gizli odanın içini doldurdu. Aileler tekrar kıpırdayabildiğinde ne çocuklar ne de kurucu ortalarda yoktu. Hepsi kaybolmuşlardı.

LANETLİ EVLİLİKLER 2- LANETLİ BAĞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin