Kitap yeniden düzenleniyor...
Nefes nefese geldi genç adamın yanına Ömer. En sonunda bulmuştu onu. Nefeslerini düzene sokmaya çalışırken alelacele konuşmaya başladı;
"Reis Çetin'i dövmüşler çok kötü. Hastaneye götürdüler," dedi.
Duyduklarıyla endişe ve öfkeyle ayağa kalktı genç adam. En yakını dostum dediği adama 'bunu kim ve neden' yapmıştı düşünüyordu.
"Kim yapmış?" dedi sinirle. Karşısındaki adamın öfkesini bilen Ömer ikiletmeden cevap verdi.
"Geçen gün kavga ettiği bir çocuk vardı yeni gelenlerden haraç istiyormuş, Çetin de dayanamadı kavga çıktı. Bizi de sana söylemememiz için tembihlemişti. Adam toplayıp gelmiş sıkıştırmış Reis. İsmi Ahmet bu dönem kaydını aldırmış Adana'dan buraya," diyerek bildiği herşeyi sıraladı Ömer.
Genç adam ayağa kalkıp Ömer'den öğrendikleriyle hastaneye gitmek için yola çıktı. Uzun zaman önce tanışmış bir elin iki parmağı gibi yakın olmuşlardı Çetin'le. İçinden intikam yeminleri ediyordu kardeş bildiği adama bunu yapanlar için.
Çetin onun gibi değildi. Asla kavga etmez, kimsenin kalbini kırmaz, kendi halinde biriydi. Ama onunda bam teli haksızlık ve masuma yapılan zulümdü. Asla dayanamaz ve bir anda kimsenin o naif adamdan beklemediği bir şekilde sert tavrını gösterirdi.
Alparslan hızla girdi hastaneye. Danışmaya gidip adını soyadını verdi dostunun. Yoğun bakımda olmasının verdiği endişe ve yükle hızla ilerledi. Yoğun bakımın kapısında Çetin'in annesi ve babası vardı.
"Zeynep teyze " dedi gözü yaşlı kadına ilerleyip. Çetin, Ankara'da ikamet ediyordu ailesiyle. Üniversiteyi de yaşadığı şehirde okuduğu için ailesinden kopmamıştı. Tek çocuktu, ailesinin başka çocuğu olmamış ama böyle güzel bir evlada sahip oldukları için de her zaman şükretmişlerdi.
"Alparslan," dedi gözlerinden yaş süzülen kadın oğlunun 'can dostum' dediği genç adama sarılarak. Ağlamaları şiddetlenince genç adam onu banklardan birine oturttu. Yanlarına gelen Çetin'in babası Abdullah Bey de oldukça üzgündü.
"Durumu nasıl?" diye sordu Alparslan.
"Yoğun bakımda. Başına aldığı darbelerin etkisiyle komaya girmiş. Doktor ne zaman uyanır bilmiyoruz dedi." Dağ gibi adam oğlunun durumundan sonra sanki on yıl çökmüş, erimişti.
"Benim kardeşime güvenim tam Abdullah amca kendine en kısa zamanda gelecektir. Sizi böyle görürse daha çok üzülür," Alparslan üzüntülü aileye moral vermek ve güç vermek için oldukça kendinden emin konuşmuştu. İçten içe de inanıyordu söylediklerine.
"Benim oğluma neden yaptılar bunu Alparslan? Kimseye zararı dokunmaz, herkesin yardımına koşardı. Nasıl kıydılar evladıma?" dedi Zeynep Hanım göz yaşlarını akıtırken.
"Polis yakalamış mı yapanları?" Abdullah Bey'e doğru dönen Alparslan sorunun cevabını aslında tahmin ediyordu.
"Ara sokakta sıkıştırmışlar. Kamera yok, tanık yok. Birkaç kişi okulda kavga ettiği bir çocuğun ismini vermiş. İfadesini alıp salmışlar. Bu nasıl iştir ben anlamadım delil yok diyorlar başka birşey demiyorlar," dedi yaşlı adam isyan ederek. Zeynep Hanım ellerini tuttu Alparsalan'ın evladının acısıyla öfke bürümüştü gözlerini.
"Bul onları Alparslan bilirim yaparsın sen. Can dostuna bunu yapanları bul. Sana vur, kır, dök demiyorum. Onları bul ve adalete teslim et. Sen o okulun içindesin yapacağını biliyorum." Zeynep Hanım büyük bir inançla genç adamın gözlerine baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reis'in Sevdası (Tamamlandı)
RomanceGirdiği her ortamda ağırlığı ve duruşu hayran bırakırdı herkesi. Ankara Üniversitesi'nin Reis'i Alparslan'dı. Herkesin yardımına koşar, haklıyı haksızdan üstün tutar, abilik yapıp etrafındakileri kollardı. Adalet terazisi şaşmaz, hiçbir koşulda sars...