Alparslan genç kızın kolunu tutup hızla arkasına aldı. Asya abisinin bu deli hallerini tanıdığı için ya kendisine ya da Alparslan'a zarar verceğini biliyordu. Korkusu kendisi için değildi, dağ gibi önüne siper olmuş yıkılmaz duran adam içindi. Ahmet sinirlendiği zaman mutlaka birinin canı acırdı ki bu en son Çetin olmuştu. Sinirle yaklaşan Ahmet, Alparslan'ın önünde durdu.
"Sen kimsin de kardeşimi arkana alacak kadar kendine güveniyorsun!" Ahmet bağıdığında herkes korkarak bir adım geri gitti, Alparslan hariç. Karşısında ki adama tiksintiyle ve öfkeyle bakıyordu.
"Sen kimsin de benden hesap sorabileceğini sanıyorsun asıl!" diye Ahmet'e doğru bir adım attı. Ahmet şaşırsa da bu çıkış karşısında gerilemedi. Alparslan'ın arkasında duran Asya'ya çevirdi gözlerini.
"Seninle evde görüşeceğim hemen buraya gel!" Ahmet sinirle bağırdığında genç kız irkildi. Asya, Alparslan'ın arkasından çıkıp abisine doğru adım attı ama daha fazla gidemedi. Alparslan genç kızın kolunu tutarak izin vermedi.
"Kendin almayı denesene!" dedi gözleri alev alev yanarken. Asya ise abisi ve Alparslan arasında kalmıştı.
"Yeter!" dedi en sonunda Asya birkaç saniye sonra birbirinin boğazına sarılacak adamlara bakarak. Elini, Alparslan'ın kolunu tuttuğu elinin üstüne koyup yavaşça çözdü. Alparslan'ın eli boşluğa düşerken sadece Asya'ya baktı.
"Gidelim abi" dedi Asya bir adım öne çıkıp abisinin yanına geçerken.
Ahmet bunu bekliyormuş gibi kızın kolunu sıkıca tutup, Alparslan'a bir bakış attı arkasını döndü ve peşinde sürüklediği Asya ile hızla çıkışa ilerledi. Asya'nın gitmesi gerekiyordu çünkü biliyordu abisinin ne kadar ileri gideceğini ve bütün zararın Alparslan'a geleceğini. Alparslan ona siper olmuşken o sessiz kalamazdı.
Alparslan giden Asya'nın arkasından baktı kaldı sadece. Biliyordu Asya'nın olay büyümeden gitmek istediğini ama içi el vermiyordu onu göndermeye. Derin bir nefes alıp cebindeki kağıdı çıkarttı. Asya kolunu Alparslan'dan çekerken gizlice eline sıkışrmıştı kağıdı. Içini açıp baktığında yazan numarayı gördü. Telefonunu çıkartıp genç kızın numarasını Asya diye kaydetti.
Herkes olay çıkmasını beklemiş, çıkmayınca da kendi işine dönmüştü geri. Alparslan hızla kendi bölümünün amfisine dönüp, dersliğine ilerledi. Kalan dersleri işlerken o sadece Asya'yı düşünüyordu. 'Acaba kıza bir şey yaptı mı? Neden izin verdim ki gitmesine?' diye bütün gün kendi kendine söylenip durdu. Dersler bitipte çıkış saati geldiğinde beklemeden çıktı kampüsten.
"Alparslan!" diye seslendi arkasından genç bir kız. Alparslan arkasını döndüğün de aynı bölüm de olduğu Elif'i gördü. Genç kız ile dersler hakkında bir kaç kez sohbeti olmuştu. Kendisine doğru gelmesini bekledi. Elif hızla kendisini bekleyen, Alparslan'ın yanına ilerledi.
"Merhaba," dedi.
"Merhaba Elif," dedi ve genç kızın konuşmasını bekledi Alparslan.
"Çetin'in durumunu soracaktım eğer müsaitsen de ziyaret etmek istiyorum beni götürür müsün?" Elif, genç adamdan yardım isterken biraz da çekinmişti.
Alparslan şaşırmıştı açıkçası. Genç kız oldukça sessiz ve kendi halinde biriydi. Bu zamana kadar kimseyle pek konuştuğunu görmemişti, gördüğü kadarıyla da efendi ve oturaklı bir kızdı.
"Tabi götürürüm bende oraya gidiyordum zaten," dedi Alparslan kabul ederek.
"Teşekkür ederim." Elif içten bir şekilde gülümsedi içi rahatladı. Alparslan yoldan geçen bir taksiyi durdurdu ve öne kendisi geçti. Elif ise arkaya oturmuştu. Hastanenin ismini verdikten sonra sessiz geçen bir yolculuk olmuştu.
Alparslan ile Elif hastaneye geldiklerinde yoğun bakım katına çıktılar. Abdullah Bey ve Zeynep Hanım yoktu etrafta. Zeynep Hanım rahatsızlandığı için hâlâ yatırıldığını düşündü Alparslan. Yoğun bakımın cam bölmesinden içeri makinalara bağlı yatan Çetin'e baktılar.
"Durumu stabil ama hâlâ komada, doktor ne zaman uyanacağı belli değil." Alparslan Çetin'in durumunu açıklandığında içine yine aynı kara bulutlar çöktü.
"Ben inanıyorum uyacanak tekrar kalkacak ayağa," dedi Elif gözünden süzülen yaşlarla. 'Acaba biliyor mu?' diye düşündü Alparslan. Genç kızın bakışları Alparslan'ı buldu.
"Bu sefer korkaklığımın arkasına sığınıp onu yalnız bırakmayacağım" dedi Elif kararlılıkla.
"Ne zamandan beri biliyorsun?" Alparslan derin bir nefes alırken yanındaki genç kıza döndü.
"Bu dönemin başında öğrendim. Seninle ders notları için konuşuyorduk. Yanlışlıkla senin notların yerine onun notlarını almışım. Sayfaların hepsinde tek bir harf vardı. Arapça Elif yazıyordu. Başta başkası diye düşündüm sonuçta ben hiç bir zaman onun gözünün önünde duran bir kız değildim. Sonra onu izlemeye başladığımda bana baktığını yakaladım birkaç kez." Elif içini çekerek gözyaşlarını sildi. Elini yoğun bakımın camından sanki dokunabilecek gibi Çetin'e doğru uzatmıştı.
"Sen ne hissediyorsun?" dedi Alparslan kardeşinin yerine sorarak.
Çetin uyanınca onun için büyük bir süpriz olacaktı. Elif'i zaman içinde sevmiş onun kendi halindeki dimdik duruşuna hayran kalmıştı Çetin. Herkesin dışında kendi içinde oldukça hanım ve oturaklı bir kızdı Elif. Asya fırtına gibi esip geçense, Elif meltem gibi sakin olandı.
"Zaman içinde benim de hislerim oluştu ama hep ondan bir hamle bekledim. Anladım ki bazen cesaretli olmak ilk adımı atmak gerekiyormuş sonradan pişman olmamak için," dedi Elif gözleri uzaklara dalarken.
"Dediğin gibi uyanacak ve sizin aranızda artık gizli bir şey kalmayacak." Alparslan tuttuğundu umuda derinden sarıldı.
Arkadaşının uyanması için bir sebebi daha olmuştu. Elif hastaneden ayrılıp evine geçince, Alparslan'da biraz daha hastanede kaldı. Telefonunu çıkartıp Asya'yı aradı ama her defasında ulaşılamıyordu. Genç kızı oldukça merak etmişti. Kalkıp evine doğru gitti, yapacağı bir şey olmadığı için.
Evine geldiğinde kendini banyoya atıp duş aldı. Üstünde ki yük ona fazla geliyordu artık. Asya'dan haber bekliyordu bir yandan. Genç kıza 'Ben Alparslan telefonunu açınca haber ver bana' yazan bir mesaj atmıştı ama henüz cevap alamamıştı. Kendini yorgun hissettiği için bir şeyler hazırlamak yerine telefonla sipariş verdi. Bir saat kadar sonra zili çaldığında kalkıp kapıyı açtı.
"Asya," dedi şaşkınlıkla. Genç kız kapı da durmuş başı önüne eğik yere bakıyordu.
"Gelebilir miyim?" dedi sadece. Alparslan kenara çekilip geçmesi için yer verdi genç kıza. İçeri geçtiklerinde Asya koltuklardan birine oturmuştu. Alparslan karşısına geçip oturdu.
"Burayı nasıl buldun?" dedi aklındaki soruyu yönelterek.
"Ömer söyledi. Seni aradım meşgul çalıyordu telefonun bende sınıftaki bir kızdan Ömer'in numarasını aldım. Ölüm-kalım meselesi deyince verdi adresi," dedi Asya. Başını kaldırıp bir türlü Alparslan'ın yüzüne bakamıyordu. Gözlerinin içine korkusuzca bakan genç kızın bu durgun hali hoşuna gitmemişti Alparslan'ın.
"Yüzüme bak Asya!" Yumuşak çıkartmaya çalıştığı ses tonu gerginliğinin etkisiyle sert çıkmıştı.
Asya cevap vermeyince olduğu yerden kalkıp genç kızın yanına ilerledi ve kolundan tutup ayağa kaldırdı. Genç kızın dudaklarından çıkan inlemeyle birlikte Alparslan endişeyle genç kızın çenesinden tutup kendisine çevirdi. Gözleri öfkeden kararırken, Asya'nın dudağının kenarındaki henüz kabuk tutmamış taze yarayı gördü. Demin tuttuğu kolunun üstündeki badiyi yukarı sıyırdı ve genç kızın bileğinde oluşan parmak izi şeklinde morlukları gördü.
"Öldüreceğim onu!" dedi öfkeyle. Elleri titrerken bir hışımla kapıya doğru ilerledi. Asya arkasından yetişip kolunu tuttu.
"Çetin'i öldürecek!" dedi.
Oy vermeyi unutmayın lütfen. ⭐
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reis'in Sevdası (Tamamlandı)
RomanceGirdiği her ortamda ağırlığı ve duruşu hayran bırakırdı herkesi. Ankara Üniversitesi'nin Reis'i Alparslan'dı. Herkesin yardımına koşar, haklıyı haksızdan üstün tutar, abilik yapıp etrafındakileri kollardı. Adalet terazisi şaşmaz, hiçbir koşulda sars...