Asya usulca başını sallayıp zarfı açtı ve okudu. Genç kız gerçekler karşısında donup kalırken nefesi kesildi. Sendelediğin de Alparslan hemen tuttu genç kızı.
"Onlar benin gerçek anne ve babam ama" dedi Asya kalbine çöken yükle.
"Ama?" diye sordu Alparslan devamını bekleyerek.
"Ahmet benim abim değil" dedi Asya.
Alparslan başından beri bildiği sonucu genç kızın dudaklarından duyduğunda hiç şaşırmadı. Elini Asya'nın omzuna koydu ve genç kızın gözlerinin içine baktı.
"Asya evde konuşalım mı bu konuyu?" dedi genç kızın donuk bakan gözlerindeki acıyı görerek.
"Alparslan" diye bir mırıltı çıktı sadece genç kızın dudaklarından. Alparslan bunu onay olarak görüp genç kıza biraz daha yaklaşıp ona destek olacak şekilde belinden tutup ilerlemesini sağladı.
Hastaneden çıkıp, arabaya bindiklerinde Asya çok sessizdi. Alparslan kızın ne zaman patlayacağını bilmiyordu ama bir yandan da bunu istiyordu. Kendisiyle paylaşsın, anlatsın ve ona yakın olsun istiyordu.
Asya'ya karşı içinde öyle büyük bir koruma duygusu vardı ki onu kendinden bile koruyordu. Bu yüzden ya her kıza baktığında içinin gitmesine her kirpiğinin titremesine kalbi kanat çırpıp uzak diyaralar göç ediyordu.
Asya onun için kırmızı çizgiydi. Bir bakışına vurulduğu mavi gözlü kız şimdi suskun, durgun bir deniz gibiydi. Her kelimesi içinde çığlıklar ile birlikte koparken göğsünden, elinde halen sonuçların olduğu zarfı sıkı sıkıya tutuyordu. Genç adam bir bakışıyla ilmek ilmek kalbine işlediği kızın aklından geçenleri biliyordu.
"Asya eve gidiyoruz değil mi?" diye sordu Alparslan nefesini verirken.
"Şimdi onların karşısına çıkmamak için direniyorum. Neden diye haykırmamak için ama susuyorum. Biliyorum ki bir şey değişmeyecek" dedi Asya çaresiz ve kırgın bir ses tonuyla. Titrek bir nefes verdi boğazına oturan yumruyu ne kadar yutsada geçiremiyordu.
"Halledeceğiz bununda üstesinden geleceğiz " dedi Alparslan ona güven vererek.
Asya başını cama dayayıp akıp giden yolu izlemeye başladı. Eve geldiklerinde de hiç konuşmadı sadece sustu. Alparslan anahtarla kapıyı açtığında içeri geçtiler. Eşyalar toplandığı için ev boş kalmıştı. Her şey bir kenara dizilmiş yarın yeni eve taşınmayı bekliyordu.
"Asya bana bak" dedi Alparslan genç kızın yanına geldiğinde.
Asya sanki ruh gibiydi salonun ortasında durmuş ne yapacağını nereye gideceğini bilmez bir haldeydi. Alparslan'ın sözleri kulağına çalınınca bakışları genç adamın kahve gözlerini buldu. Öyle sıcak ve samimi bakıyorlardı ki genç kızın dolu gözlerinden iri yağmur damlaları gibi süzüldü göz yaşları.
"Ağlama" dedi Alparslan genç kızın yanına bir adımda yaklaşıp baş parmağıyla titrekçe nefesini verdi, yüzünde kendine yol çizen damlaları silerek.
Asya yavaşça yere düşecekken Alparslan genç kızın kollarından tutup kendine hapsetti. Asya'nın isyanı göğsünden büyük bir feryatla koptu.
"Ben onlara ne yaptım Alparslan? Şu kağıdı alana kadar o kadar emindim ki onların çocuğu olmadığıma. Bir yanımda bunu kabullenmişti. Bu kadar dışlanmaya, hor görmeye, sevgisizliğe onların çocuğu değilim ben dedim. Ama ben onları yine sevmeye hazırdım. Çocukları değilsem bile okutmuşlardı beni maddi destek sağlamışlardı. Hadi onu da geçtim tamam sevmeyin ya sevmeyin ama insan neden öz çocuğuna yapar bunu? Üvey çocuğuna yapsın demiyorum ama en azından bir bahanem vardı arkasına sığınabileceğim! Artık o da yok! Neyim var neyim yoksa hepsini elimden aldılar!" dedi Asya genç adamın kollarında hıçkırıklara.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reis'in Sevdası (Tamamlandı)
RomanceGirdiği her ortamda ağırlığı ve duruşu hayran bırakırdı herkesi. Ankara Üniversitesi'nin Reis'i Alparslan'dı. Herkesin yardımına koşar, haklıyı haksızdan üstün tutar, abilik yapıp etrafındakileri kollardı. Adalet terazisi şaşmaz, hiçbir koşulda sars...