"Peki o seni görevin ne olduğunu öğrendikten sonra bırakırsa?" Akifin sözleriyle bir anda yan tarafında oturan adama döndü Alparslan.
Şimdi kaşları çatılmış, başı dikleşmişti. Gözleri ise uzaklara dalmış bir hayalin içinde gibiydi. O ana gitti tekrar Asya'nın hikâyenin geri kalanını öğrendiği anı düşündü. Asya onu bırakmamıştı. Peki görevini öğrendikten sonrada bırakır mıydı?
"Bırakmaz" dedi Alparslan sesi artık kısık ve tedirgin çıkıyordu. Akifin sözleri ise bir ok gibi saplandı kalbine.
"Kardeşini uyuşturucu bataklığına sürükleyip ölmesine neden olan kişinin babası olduğunu öğrensede bırakmaz mı?"
"Belki üzülür, benim gibi onun da kalbi ağrır ama bırakmaz. Asya benden vazgeçmez bundan sonra" diyerek ayağa kalktı Alparslan. Elindeki dosyayı, çantasının içine atıp kampüse doğru yürümeye başladı.
Asya'dan bu kadar emin olmasının tek nedeni bunca yalana rağmen genç kızın halen kendisini bırakamamadıydı. Alparslan kardeşinin ölümünden sonra yaşadığını ilk defa Asya ile hissediyordu. Genç kız onun kuruyan bahçelerini yeşertiyor, umut oluyordu.
Asya dersten çıkana kadar dersliğin kapısının önündeki bekledi. Aklımda halen biraz önce ki konuşma vardı. Asya için her şeyden vazgeçmeye hazırdı Alparslan. Adalet yerini kısa sürede bulacaktı ve Alparslan'ın verdiği söz yerine gelecekti.
Asya ise derse ne kadar odaklanmak istese de aklı halen Alparslan'daydı. Genç adamın ne kadar zor bir durum içinde olduğunu biliyordu. Kardeşini kaybetmiş, annesini kaybetmiş ve kendine tutunacak bir dal aramıştı. Bu dal ise Oğuzhan'a verdiği sözdü. Genç kız bir an ikizleri düşündü. Oğuzhan yaşasaydı bugün belki üniversiteden mezun olmuş hayatını yoluna koymuş olacaktı. İçi acıdı Asya'nın.
Her aynaya baktığında artık Alparslan'ın ne gördüğünü anladı. Ölen kardeşinin şimdi yaşasaydı nasıl görüneceğine bakıyordu. Alparslan'ın acısı kendi acısı oldu, içini yaktı.
Asya dersten çıktıktan sonra karşısında Alparslan'ı görünce gülümsedi. Genç adam, sevdiği kadına yaklaşıp sanki bir saat önce görmemiş gibi sarıldı, kokusunu içine çekti. Güzel gözlerine bakarak gülümsedi.
"Çetin eve çıkmış, dinleniyor. Eve geçmeden uğramak istiyorum, gelmek ister misin?" diye sordu.
"Tabiki gelirim" diye cevap verdi Asya. Beraber kampüsten ayrılıp Alparslan'ın arabasına doğru ilerlediler. Arabaya bindiklerinde genç adam beklemeden arabayı çalıştırdı. Yola çıktıklarında Asya radyoyu açıp, güzel bir müzik buldu.
Çetin'in ailesinin evine geldiklerinde Alparslan arabayı park edince beraber indiler. Elele apartmandan girip, giriş kattaki dairenin ziline çaldılar. Bir süre sonra açılan kapıda Zeynep Hanımın yüzü gülüyordu. Sonunda oğluna kavuşmuş olmanın sevinci vardı içinde.
"Hoş geldiniz" diyerek buyur etti genç çifti evine.
"Hoş bulduk."
Alparslan ve Asya içeriye geçtiğinde Zeynep Hanımın yönlendirmesiyle salona girdiler. Çetin için koltuklardan birisi yatak yapılmış ve rahatça uzanması için etrafına yastıklar konmuştu. Teninin rengi kendine gelmiş, yüzündeki izler neredeyse tamamen geçmişti. Arkadaşını iyi gören Alparslan'ın da yüzünde gerçekçi bir gülümseme olmuştu.
"Eee kaçak okula ne zaman dönüyorsun?" diye sordu Alparslan. Bunun anlamı görev emrin geldi miydi ki bunu hemen anladı Çetin.
"Bir hafta daha beni unut Reis. Annemin yemeklerini özledim, tadını çıkartacağım" diyerek Zeynep Hanımın biraz önce servis ettiği çayından bir yudum aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reis'in Sevdası (Tamamlandı)
RomanceGirdiği her ortamda ağırlığı ve duruşu hayran bırakırdı herkesi. Ankara Üniversitesi'nin Reis'i Alparslan'dı. Herkesin yardımına koşar, haklıyı haksızdan üstün tutar, abilik yapıp etrafındakileri kollardı. Adalet terazisi şaşmaz, hiçbir koşulda sars...