"Öldüreceğim onu!" dedi öfkeyle. Elleri titrerken bir hışımla kapıya doğru ilerledi. Asya arkasından yetişip kolunu tuttu.
"Çetin'i öldürecek!" dedi.
"Ne zaman? Nasıl?" diye sorabildi sadece Alparslan. Öfkesi iki denizi ortadan ayıracak kadar keskin, yanardağları bile kendine hayran bırakacak kadar alev alevdi. Düşündüğü tek şey kardeşine yapılacak kahpelikti.
"Telefonda konuşurken duydum. Yanında parayla gezdirdiği köpeklerinden birine söyledi. 'Eğer Alparslan ayağıma bir daha dolanırsa Çetin ölecek' dedi. Ben sessizce gitmeye çalıştım ama beni gördü. Yapma dedim ama dinletemedim," dedi Asya olduğu yere çökerek. Direnmişti abisi olacak insan müsvettesine ama yenilmişti yine. Çığlıklarını kimse duymamıştı o koca evde.
"Kalk ayağa Asya polise gidiyoruz. Bu söylediklerini onlarada anlatacaksın!" dedi Alparslan, Asya'nın yanına ilerleyip kollarından tutup kaldırdı genç kızı.
"Anlatırım ben atlatmasına da hiç düşündün mü ya sana bir şey yaparsa ya da biz karakoldayken Çetin'e bir zarar verirse?" dedi Asya kendini düşünmeden endişeyle bu iki adamı koruma iç güdüsüyle.
Ahu için yapamamıştı ama bu iki adamı varıyla, yoğuyla koruyacaktı. O zaman çok küçüktü anlatamamıştı ailesine durumu ya da ailesi kabullenememişti kızlarının, oğullarına karşı bulunduğu katil ithamını. O yaz göndermişlerdi Asya'yı yatılı okula. Lise bitene kadar da tatiller dışında bir daha eve dönmedi Asya. Gerçi çoktan kabullenmişti onlardan biri olmadığını ama bunu hazmetmesi uzun sürmüştü. Ama sonunda gitmesinin daha iyi olduğunu anlamıştı Asya, kötülüğe bulunmaktansa uzak durmak daha iyiydi.
"Halledeceğim ben şimdi her şeyi sen kararlı dur bana yeter." Aparslan telefonunu çıkartıp rehberdeki 'Asım' yazısını bularak arama tuşuna bastı. Telefon birkaç çalışın ardından açıldı.
"Hastaneye geçmen gerek, Çetin'in yanına. Ben Asya ile karakola gidiyorum," dedi ve bir süre karşı tarafı dinledikten sonra cevap verdi.
"Evet ifade verecek sen Çetin'in korunması ile ilgilen." Telefonu kapattıktan sonra Asya'ya döndü.
"Gidiyoruz önce hastaneye gidip darp raporu alacağız sonrada karakola gideceğiz. Abinden şikayetçi olacaksın." Alparslan genç kızın yüzüne bakarken sinirine zar zor hakim oluyordu. Biraz daha kendini tutarsa Asya'yı evde bırakıp, Ahmet'i bulmaya giderdi. Ama söz vermişti Zeynep Hanıma ilk önce adalet için savaşacaktı.
"Tamam gidelim," dedi Asya genç adamın yanına giderek. Alparslan evden çıktıları gibi bir taksi durdurup en yakın hastaneye gitmesini istedi. Hastaneye geldiklerinde direkt acil bölümüne geçtiler. Gelen kadın doktor önce Asya'ya daha sonra da Alparslan'a baktı.
"Şikayetiniz nedir?" dedi doktor.
"Dudağında yara ve bileklerinde morluklar var," dedi Alparslan beklemeden. Doktor, Asya'nın dayak yediğini net bir şekilde anlamıştı. Hiç çekinmeden sordu.
"Sana bunu kim yaptı? Korkuyorsan sakın korkma ben yanındayım. Sana yardımcı olabilirim," dedi Alparslan'a bir bakış atarak. Hastaneye getirdiğine göre onun yapmış olamayacağını biliyordu ama temkinli davranıyordu yinede.
"Darp raporu almak istiyorum," dedi Asya net bir şekilde. Güçlü duruyordu ve her şey karşısında artık kendinden emindi. Bir karar vermişti ve bu yoldan asla dönmeyecekti.
"Tamam, hastane polisini çağıralım hemen tutanak tutsunlar," dedi doktor anlayışla.
Asya'nın kendinden emin duruşuna ve susmayıp anlatmak istemesine gurur ve hayranlıkla bakmıştı. 'Demek ki cesaretli olanlarda varmış,' diye düşündü. Umut etti birgün bütün kadınların susmayıp haklarını aramak için seslerini yükselteceğine. Asya'nın tedavisini yaptıktan sonra hastane polisine haber verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reis'in Sevdası (Tamamlandı)
RomanceGirdiği her ortamda ağırlığı ve duruşu hayran bırakırdı herkesi. Ankara Üniversitesi'nin Reis'i Alparslan'dı. Herkesin yardımına koşar, haklıyı haksızdan üstün tutar, abilik yapıp etrafındakileri kollardı. Adalet terazisi şaşmaz, hiçbir koşulda sars...