"Siz kim Alparslan? Sen kimsin?"
"Ankara Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şube Amirliği. Gizli görev birimi çalışanı Alparslan Çetinkaya"
Asya duyduğu cümleyle bir anda olduğu yerde kalakaldı. Alparslan bir polisti ve Asya için görev dolayısı ile evlenmişti. Evlenmişti ama genç kız biliyordu Alparslan'ın ona aşık olduğunu. Kısaca genç adam kendi kazdığı kuyuya düşmüştü.
Asya'nın gözleri etrafta dolaşmaya başladığında sesszice yutkundu. Biliyordu genç adamın ona yalan söylediğini, uzun zaman önce anlamıştı. Kendine o zaman ne dediğini hatırlattı Alparslan'la bir olmadan önce. 'Yalanlarına inat sevdim ben onu. Ne olursa olsun pişman olmayacağım dedim. Seviyor beni Alparslan, hissediyorum.'
"Asya" dedi Alparslan elini genç kıza uzatarak ama sonra vazgeçti. Dokunamadan geri çekti elini. Asya'nın bakışları onu bulduğunda ne ifade ettiğini anlayamadı.
"Neden evlendin benimle?"
"Bunu söyleyemem Asya. Babamın bahsettiği sınır burada başlıyor. Görevimi açığa çıkartamam. Sadece seninle evlenmek ve yakın olmak bunun bir parçasıydı. Ben sana aşık olana kadar ki seni ilk görüşte aşık olmuştum asla tereddüt etmedim. Vazgeçmek istedim ama yapamadım. Bu ikilem benim canımı yakmaya başladığında senden uzak durmaya çalıştım" dediğinde genç adamın sesinden bile anlaşılıyordu acı çektiği.
"Beni kendine aşık ettin." Genç kızın sözleriyle Alparslan'ın biraz önce tereddüt eden elleri şimdi beklemeden tuttu genç kızın ellerini.
"Seni çok sevdim halende seviyorum. Asya gitme, özlemim olma."
Genç kız etraftan çektiği bakışlarını genç adama dikti. Asya o kadar şey düşünmüştü ama hiçbiri gitmekle ilgili değildi. Alparslan'ı bırakmak aklının ucuna dahi gelmemişti. Titrek bir nefes çekti içine. Özlemim olma demişti Alparslan ama Asya dayanamazdı başta buna. Aşıktı genç adama ve düşündü söylediği her şeyi.
"Nasıl dört yıldır aynı üniversiteye gidiyorsun madem gizli görevdesin?" dedi Asya aklında ki sorularını sormaya başlayarak.
"Liseden sonra üniversiteye gitmeyip iki yıl ara vermiştim, her şey o iki yılda oldu. Annem ve Oğuzhan ölmüştü darmadağın haldeydim. Yatılı okuldan dönmüştüm ve babamda dağılmıştı. Birbirimiz de teselli bulurken Oğuzhan'a bir söz verdim. Hem Ahu'nun hemde onun intikamını alacaktım. Benim tertemiz kardeşim uyuşturucu batağına batmıştı Ahu'nun ölümünden sonra. Yüksek doz uyuşturucu bizim deyimimizle altın vuruşla intihar ettiğinde 17 yaşındaydı"
Alparslan'ın anlatırken dahi acı çektiği belliydi ve o zamanları sevdiği kadına anlattı. Asya gördü gözlerindeki acıyı ve hissetti kalbinin en derinlerinde. Acısı bile canını yakarken bırakabilir miydi genç adamı? Özlemi olabilir miydi her an özlediği adamın?
"Polislik sınavlarına girdim ve kazandım. Babam eski istihbarat başkanı yardımcısıydı o zamanlar. Pek evde kalamıyordu şehir dışında olduğu için. Kendini suçladı hep annem ve kardeşimden sonra. Bende evde değildim göremedim Oğuzhan'ın ne halde olduğunu bunalıma girmemden korktu babamda. Beni sınavı kazanınca gönderdi ara vermemem için.
Daha sonrasında ben iki yıllık eğitimimi bitirince babamın yönettiği operasyona dahil oldum. Genç birisi gerekiyordu, gözü kara ve ideali uğruna senelerini verebilecek birisi."
Asya bütün taşlar Alparslan'ın sözleri ile yerine oturturken düşünüyordu. Genç adamın o zaman nasıl bir ruh haline büründüğünü. Yaşamamıştı Alparslan ona göre bu hayatı. Sadece kendi emelleri için kullanmışlardı genç adamı ve o da inanmıştı kardeşine verdiği sözü tutmak için görevine sarılmıştı. Şimdi karşısında duran ona aşkla, pişmanlıkla, kırgınlıkla bakan adam halen onun sevdiği adamdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reis'in Sevdası (Tamamlandı)
RomanceGirdiği her ortamda ağırlığı ve duruşu hayran bırakırdı herkesi. Ankara Üniversitesi'nin Reis'i Alparslan'dı. Herkesin yardımına koşar, haklıyı haksızdan üstün tutar, abilik yapıp etrafındakileri kollardı. Adalet terazisi şaşmaz, hiçbir koşulda sars...