"Alparslan yavrum o babanla ne halt yiyiveriyonuz bilemem amma velakin bu kız sevdalanmuş sana. Sende sevdalusun ona neden bu gizli saklı işler?" dedi Asiye Hanım kaşlarını çatarak.
Asya daha Alparslan'ın onu sevdiğini sindiremezken birde genç adamın ondan sakladıkları ile yüzyüze gelmek zorunda kaldı.
Peki içeri girip Alparslan'ın kendisini sevdiğini bildiği halde hesap mı soracaktı yoksa doğruların peşine tek başına düşüp, aşkını içinde mi yaşayacaktı?
Asya daha aklındaki düşünceleri toparlayamadan kapının açılma sesiyle hemen yandaki tuvalete attı kendini. Eliyle ağzını kapatmış nefes dahi almaya çekiniyordu.
'Bana yalan söylüyor' diye düşündü genç kız. Gözünden akan bir damla yaş eliyle buluşunca irkildi. Yan dönüp lavabonun üstündeki aynaya baktığında dolu dolu olmuş taşmaya hazır mavilerini gördü. Sonra yavaşça ağzından. elini çekip, bıraktı kendini akmaya hazır duran gözyaşlarına.
Derin nefesler alıp kendine gelmeye çalıştı. Suyu açıp yüzünü yıkadı hemen. Aynaya baktığında göz çevresi biraz kızarmıştı ama o kadarda kötü görünmüyordu. Biraz daha sakinleştirmesiyle ne yapacağını düşünmeye başladı. Alparslan'a şimdi söylese bunları kendini yine yalanlarıyla uyutacağını biliyordu.
'Bu kadar mı aşkta kör oldu gözüm? Nasıl göremedim sevgisinin altında yatan ihanetini? Benden ne istiyorsun Alparslan?' dedi içindeki karmaşayı bir türlü anlamlandıramıyordu.
'Bana dokunmadı hatta her zaman yanımda oldu. Bana gelen en ufak şeyde benden önce yıktı geçti. Peki Alparslan bana neden yalan söyleyip, benden her şeyi gizledin?'
Genç kız o kadar dalmıştı ki düşüncelerine kapının tıklatıldığını bile fark etmedi. Alparslan odaya girdiğinde Asya'yı göremeyince bir an korkmuştu onları duydu diye. Ama yerde duran Asya'nın küçük valizini görünce rahatlamış, lavabonun ışığının açık olmasıyla kapıyı tıklamıştı.
"Asya!" dedi Alparslan biraz daha yüksek bir şekilde. Asya olduğu yerde sıçrarken boş gözleri etrafta dolandı.
"Geliyorum" dedi duygudan yoksun sesiyle.
"Tamam" dedi Alparslan yanıt aldığı için sobalı odaya geri dönerek. Anneannesi inekleri sağacağını söylemiş ve ufak tartışmanın ardından gitmişti.
Alparslan da biliyordu yanlış yaptığını ama ortada verilmiş bir söz vardı. Asya'nın bu olaydan en hasarsız şekilde ayrılacağına dair kendini teselli etmeye çalıştı genç adam. Odanın kapısı açılınca içeriye giren genç kıza baktı. Yüzü solgun her zamankine inat soğuktu. Gözleri boş bakıyor ve etrafı kızarmıştı.
"Asya iyi misin?" dedi Alparslan endişeyle.
"Kötü bir kabus gördüm yine" dedi Asya, sedire genç adamın yanına oturarak.
"Anlatmak ister misin güzelim?" dedi Alparslan genç kızı şevkatli gözlerle bakarak.
"İstemiyorum" dedi Asya başını olumsuz olarak sallayıp.
"Asya bana her şeyi anlatabileceğini biliyorsun değil mi?" dedi Alparslan genç kızın elini tutarak. Asya bir kez bile yüzüne bakmamıştı ve genç adamın canı bu duruma çok sıkılıyordu.
"Peki sende biliyor musun Alparslan?" dedi Asya, ellerini tutan ellerine bakarak.
"Biliyorum Asya" dedi Alparslan içini çekerek. Kapı açıldığında Asya ellerini çekmiş ve geriye doğru yaslanmıştı.
"Süt içer misun kizum?" diyen Asiye Hanım elinde küçük bir tencere ile geldi. Tencereyi sobanın üstüne bırakıp yabancı gibi oturan çifte döndü. Sanki aralarında kara kedi geçmiş gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reis'in Sevdası (Tamamlandı)
RomanceGirdiği her ortamda ağırlığı ve duruşu hayran bırakırdı herkesi. Ankara Üniversitesi'nin Reis'i Alparslan'dı. Herkesin yardımına koşar, haklıyı haksızdan üstün tutar, abilik yapıp etrafındakileri kollardı. Adalet terazisi şaşmaz, hiçbir koşulda sars...