Birbirinin yakasına yapışmış iki adama baktı Asya. Abisinin karşısındaki adam öyle bir sarsılmaz iradeyle duruyordu ki bir an şaşırdı. Kimse abisine yaklaşmazdı konumundan dolayı. Bu adam cesaret gösteriyorsa demek ki ya çok güçlü bir arkası vardı ya da delirmişti. Düşünceleri birbirine girerken bir adım daha yaklaştı.
"Sen karışma küçük!" dedi Alparslan kızın araya girmesini istemeyerek. O an farketmese de kardeşi olduğu bu adam yüzünden kıza karşı tutumu daha da sertleşmişti. Ona göre hataydı ciğeri beş para etmez bu adamın kardeşi olmak.
"Eee yeter be amma da uzattın. Çek ellerini üzerimden fena olur," dedi Ahmet. Hem kardeşinin onu yok sayıp araya girmesinden hem de adamın onu boğazlayacak olmasına öfkelenerek.
"Ben sana fena nasıl olur göstereceğim şimdi," dedi Alparslan yumruğunu havaya kaldırarak. İçeri giren Ömer hızla Reis'in yanına ilerleyip havadaki yumruğunu tuttu.
"Reis polis geliyor kavga var diye ihbar etmişler." Hemen arkasından içeriye giren polisle iki adam birbirinden ayrıldı. Her zaman üniversite yakınlarında bir ekip bulunurdu hazır halde bu gibi olaylar için.
"Ayrılın birbirinizden. Ne oluyor burada?" dedi polis memuru Alparslan ve Ahmet'in önünde durarak.
"Birşey yok memur bey şakalaşıyoruz arkadaşlarla." Ahmet lakayıt tavrıyla konuştuğunda başıyla diğerlerine geri çekişmeleri için işaret verdi. Polise bulaşmayı istemiyordu zaten ifade vermişti Çetin yüzünden, birde bu konunun gündeme gelmesi kötü olurdu onun için.
Alparslan ise üniversite polisine Çetin'in olayından sonra güvenmiyordu. Kavga ettiklerini söyleseler bile bir gün nezerahathane de tutarlar ertesi gün salarlardı. Hiçbir anlamı yoktu üstelik daha bu adamla görülücek bir hesabı vardı.
"Doğru mu?" dedi Alparslan'a dönen polis tek kaşını kaldırıp inanmadığını belli ederek.
"Doğru yanlış anlaşılma olmuş." Sanki arkadaşlarmış gibi elini Ahmet'in omuzuna koyup sıktı. O kadar kuvvetli sıkıyordu ki Ahmet inlememek için kendini zor tutuyordu. Bir adım öne çıkarak baskıdan kurtuldu.
"Tamam o zaman dikkat edin bir daha yanlış anlaşılmayan," dedi Polis imayla.
"Gidiyoruz!" dedi Reis onlar çıkmadan polisin gitmeyeceğini bilerek. Reis ve yanında gelen herkes teker teker çıktı kafeden. Sonbaharın soğumaya başlamış havasından derin bir nefes çekti Alparslan. 'Bu, burada bitmedi' dedi içinden. Peşinden gelen herkesle birlikte üniversiteye geri döndü.
"Reis ne olacak şimdi?" dedi Ömer. Alparslan içinin sıkıntısıyla ağrıyan başını avucunun içiyle ovdu.
"Bilmiyorum Ömer ama bunu onun yanına bırakmam. Başka birseyler bulabildin mi hakkında? Kardeşi falan varmış." Gözlerinin önüne Asya'nın yüzü gelirken derin bir nefes aldı.
Kızın gözleri alev alev parlıyordu. Çatılmış simsiyah kaşları uzun ve dolgun kirpiklerini çevreleyen gözleri değerli bir mücevher gibiydi. Kızdığı zaman alnının ortasında birleşen çıkık damarı sanki orda atıyordu. Beyaz tenine inat kırmızı dudakları Alparslan'a göğün şafak vaktinde ki kızıllığını anımsattı. Çıkan sesine karşı bir o kadar da zarif ve minikti bedeni. Boyu 1.65 anca vardır diye düşündü. Arslan 1.85 boyunda seksen kilo babayiğit bir delikanlıydı.
'Sarsam saklasam kollarımda görünmez sığar yürek sevdama' diye düşündü. Düşünceleri o an kendisine bile yabancı gelirken bu düşünceyi derinlere itti.
"Tamam Reis, yarın daha detaylı anlatırım biraz daha araştıralım bakalım." Ömer adamın dalgın yüzüne baktığında acısının derinliğini gördü. Alparslan daha fazla kalamadı orada. Ömer'in yanından ayrılıp hastaneye can dostunun yanına gitti. Artık yerini ögrendigi yoğun bakımın önüne doğru ilerledi. Çetin'in annesi ve babası bıraktığı gibi duruyorlardı. Yaşlı kadın Alparslan'ı görünce gözleri umutla parladı.
"Durumunda bir değişiklik var mı?" diye sordu Zeynep Hanımın yanına oturarak.
"Aynıymış durumu. Üç günde sürebilir, üç ay da, üç yıl da dedi doktor. Sen ne yaptın Alparslan'ım buldun mu oğlumu bu hale koyanları?" Yaşlı kadın elleriyle akan gözyaşlarını silerek içini çekti.
"Buldum Zeynep teyze. Hepsine teker teker cezalarını vereceğim," dedi Alparslan yaşlı kadının elini tutarak.
"Senin de başın belaya girecek. Bir oğluma yandım bir oğluma daha yanmayım. Sana zarar gelmesin. Polise söyleyelim" dedi Zeynep Hanım. Alparslan yaşlı kadını üzmek istemiyordu ama gerçekleri bilmek onun da hakkıydı.
"Polis benden önce bulmuş zaten. Kamera kaydı ve tanık olmadığı için salmışlar yapanları. Biz adalet hak hukuk diye okuyoruz, söylüyoruz ama bize neden işlemiyor bu hak hukuk?" diye öfkeyle soludu Alparslan. Yapan belliydi, nedeni de ortadaydı ama kimse çıkıp bu yaptı diyemiyordu. Zengine işleyen adalet yoksula neden işlemiyordu?
Aniden gelen seslerle yoğun bakım hemşiresi çıktı hızlıca. Alparslan, Zeynep Hanım ve Abdullah Bey hızla yoğun bakımın içini gösteren pencereye koştular. Biraz sonra iki doktor girdi hemşireyle beraber içeriye.
Zeynep Hanımın kalbi daha fazla dayanamamış yığılmıştı oracığa. Abdullah Bey karısını kollarından tutup oturttu kenardaki banka. Alparslan ise içeride yapılan müdahaleyi izliyordu elleri camda. Aradan geçen on dakikanın ardından doktor çıktı içeriden.
"Hasta yakını kim?" diye sordu Alparslan'a bakarak.
"Annesi fenalaştı babası yanında. Kardeşim olur bana söyleyin " dedi Alparslan güçlü durmaya çalışarak.
"Kalbi durdu ama hastayı geri döndürmeyi başardık. Verdiğimiz ilaçlardan dolayı bünyesi zayıflıyor. Böbrekleri iflas edebilir yada karaciğer yetmezliği oluşabilir. Durumu sabitti maalesex artık kötüye gitmeye başladı. Her an herşeye hazırlıklı olun." Doktor üzgün ve acılı aileyi arkasında bırakıp ilerledi.
Alparslan olduğu yerde çökerek içine attığı bütün acıyı gözlerinden akıttı. Derler ya erkek adam ağlamaz diye adam olan öyle bir ağlar ki dağlar taşlar dile gelse yine de susturamaz bu feryadı. Alparslan'ın gözünden damla damla süzülen yaşlar usulca yolunu çiziyordu yanaklarında. Önüne uzatılan mendille başını yukarı kaldırdı. 'Acaba kafayı yedim de tamamen hayal mi görüyorum acıdan?' diye düşündü.
"Alsana " dedi Asya. Sesi yumuşak çıkmıştı bu sefer. Üzülmüştü Alparslan'ın haline gözleri bulutlanmıştı onunda. Alparslan aldı mendili kızın narin ellerinden, yavaşça kuruladı gözlerini.
"Senin ne işin var burada?" diye sordu sert çıkan sesiyle.
"Herşeyi öğrendim," dedi Asya.
Oy vermeyi unutmayın lütfen. ⭐
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reis'in Sevdası (Tamamlandı)
RomanceGirdiği her ortamda ağırlığı ve duruşu hayran bırakırdı herkesi. Ankara Üniversitesi'nin Reis'i Alparslan'dı. Herkesin yardımına koşar, haklıyı haksızdan üstün tutar, abilik yapıp etrafındakileri kollardı. Adalet terazisi şaşmaz, hiçbir koşulda sars...