9.bölüm-KrizÖlüyordum kimsenin haberi yoktu.
'Çok tuhaf değil mi' diyor şair.
'Çok tuhaf değil mi her şeyin tesadüf olması..' Hayır dedim içimden sertçe. Tesadüf diye bir şey yoktur. Zira şaire de tuhaf geliyor Öyle değil mi? 'Ne tuhaf değil mi' diye geçirdim içimden. 'Her geçen gün daha kötüsü olması..' Yine de pes etmeyecektim. Meriç'le iyileşecektim. Tabi bunu hâlâ istiyorsa...Derin düşüncelere dalıp giderken gözlerimi kırpmadan Melisa'ya bakıyordum. O da sinsi gözlerini benim üzerimden ayırmıyordu. Kendinden emin bir şekilde, kalçasını sallaya sallaya havasıyla yanımıza doğru yürümeye başladı. Sinsi gülüşü yüzünden düşmüyordu. Bu kadar rahat davranması sinirlerimi alt üst ediyordu. İlk geldiğim gün geldi aklıma. Beni zorla içeriye sokmaya çalışmaları, ağlayışlarım, yalvarışlarım, hemşirelerin bana yaptığı muamele. Hepsi gözümün önünden geçince bu kızın bu kadar rahat, kendinden emin buraya gelmesi benim içimde ki hüznü ikiye katlıyordu.
Tam önümde durdu. Boyu benden uzun olduğu için biraz eğildi. Ardından gözlerini gözlerime dikti. Gözlerimi kaçırıp etrafa bakınmaya başladım. Gözlerim sebepsizce Meriç'i arıyordu. Onun beni bu durumdan kurtarmasını istiyordum. Ama o yoktu ortalıklarda. Biraz daha etrafa bakınınca gözlerim Emre'ye takıldı. Bana bakınca ondan yardım istiyormuşcasına baktım. Gerçekten de öyle oldu. Yerinden hızlıca kalkıp bize doğru gelmeye başladı. Tam Hazal'ın arkasında durup olacakları bekliyordu. Melisa eliyle yüzüme düşen saçımı arkaya doğru attı. dalga geçer gibi bakıyordu halime.
"İki gıdım aklın vardı demek onu da kaybettin ha Cemre?" Sinsice gülüp bunu söylerken sakin kalmaya çalışıyordum. Ona istediğini verip zavallı durumuna düşmeyecektim. Derin bir nefes alıp kollarımı göğsümde birleştirdim.
"Duruma bakılırsa sende olamayan aklını bulmaya gelmişsin buraya." Dedim hafif sırıtarak. Azra'yla Hazal'da benim gibi gülerken sinirleri bozulmaya başlıyordu. Yapmacık bir şekilde gülüp ağzını araladı.
"Şu aklı yarım yetimhane gülüne bak kendini bir şey sanıyor." Bunu söyleyip zavallıymışım gibi bana bakarken ellerim kaşınıyordu. Saçına yapışmamak için kendimi zor tutuyorum. Emre'de dahil herkesin sinirleri gerilmeye başlayınca tekrardan dudaklarımı araladım.
"İlk günden dayak yemek istemiyorsan kaybol!" Dedim Hastane'nin kapısını göstererek. Kocaman bir kahkaha atıp yüzüme alaylıca baktı.
"Pardon da sen kimsin ya?"
"Asıl sen kimsin paçoz?" Emre birden bunu söyleyince şaşkınlıkla ona baktım. Gülmemek için kendimi zor tutarken Hazal başını kaldırıp Emre'ye baktı. Emre onu gördüğü gibi afalladı. Belli etmemeye çalıştıkça daha çok yerin dibine giriyordu, farkında değildi. Hazal ona umursamazca bakıp
"Sen karışma!" Dedi. Ah bu kızın tanımadığı insanlara karşı olan ön yargısı.
Emre Hazal'ın yanına geçip çakma sarışın Melisa'ya bakıp açtı ağzını yumdu gözünü.
"Şu giyinişe bak ya tam bir bebesin. O kafanda ki kedili taçta hiç yakışmamış. Hele o ağzın, insanın yırtası geliyor. Bence daha fazla yerin dibine girmeden ikile yırtık paçoz." Azra Emre'nin söylediklerine büyük bir kahkaha atarken Melisa afallamıştı. Şaşkınlıkla Emre'ye bakarken gülümsememi saklamadım. Gerçekten bu sözleri beklemiyordum. Melisa sinirleri bozula bozula yanımızdan uzaklaştı. Geriye sadece ben, Emre, Hazal ve Azra kalmıştık. Hazal ellerini göğsünde birleştirip Emre'ye baktı.
"Pardon da sen kimsin?" Diyiverdi. Emre kendinden emin tavırlar sergiliyordu. ellerini pantolonun ön ceplerine koyup başını Hazal'a doğru eğdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKIL HASTANESİ
General FictionAkıl hastanesi.. delilerle dolu lanetli yer. Diye başladım hikayeme. Oysa hikayenin sonunda evim olmuştu o lanetli yer. İçinde ki insanlar ise dostlarım. Ama unuttuğum bir şey vardı. Her zaman hatırlamam gereken yerde, unuttuğum bir şey. Hayat kimse...