13.bölüm-Kalp acısıVe sen... ve ben... hiç bir zaman biz olamayacağız.
***
Kalbimiz sebepsizce mi hızlı atar? Her şeye rağmen mi birinin yanında olmak isteriz. Adı nedir bunun. Çünkü ben bilmiyorum. Tarif de edemiyorum. Siz anlayın beni.
Başını başıma yaslamış, elleri hâla göz yaşlarımdaydı. Derin nefesler alıp, göz yaşlarıma inat şaşkınlığımı gizlemeye çalışıyordum. Bizim için kısa süreliğine zaman durmuştu. İkimiz de konuşmuyorduk. İkimiz de gözlerimizi açmıyorduk. Ne hissediyor bilmiyorum. Sahi ben ne hissediyordum?
Bilmiyorum.
Kapının önünden gelen gürültülü seslere birinin tepki vermesi gerekiyordu artık. Yoksa kıracaklardı kapıyı. Yavaşça gözlerimi açtım. O da benimle beraber gözlerini açtı. Gözünü dahi kırpmadan gözlerime bakıyordu. Benim de ondan bir farkım olduğu söylenemezdi. Artık birinin konuşması gerekiyordu. Yavaşça dudaklarımı araladım.
"Kapıyı açmam gerekiyor." Gözleriyle tamam anlamında bakıp başıyla onayladı.
Yine de içten içe bunu istemiyor gibiydi. Elim uzun süre elini tuttuğum için kanı durmuş olmalıydı. Yine de bırakamıyordum elini. İkimiz de ayağa kalkıp kaçamak bir şekilde bir birimize baktık. Dilimiz konuşmuyordu ama gözlerimiz bir birine bir şeyler diyordu.Açmasan kapıyı?
Kapının kırılmasını mı istiyorsun?
Hayır. Elimi daha çok tutmanı istiyorum.
Tamam sonuncusu benim uydurmamdı. Kesinlikle öyle demiyordu gözleri. Tam tersi
Ne zaman bırakacaksın elimi?
Der gibi bakıyordu anlam veremeden. Daha fazla oyalanmadan, eli elimde kapının kilidini çevirip kapıyı açtım. Kapıya dolaşan doktorlar ve hemşireler bir bize bir de elimize bakıyordu şaşkınlıkla. O doktorların arasında benim Ali kaptanda vardı. İçlerinden bir doktor diğerlerinin önüne geçerek öfkeyle Meriç'e baktı.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun lan aptal herif?"
Bu neydi şimdi? Doktor öfkeden delirirken kolumdan tuttu birden. Meriç tuttuğu elimi kendine doğru çekip beni arkasına aldı.
"Bana ne diyeceksen de umrumda değil. Ama ona dokunmana izin vermem."
Şaşkınlıktan gözlerim kocaman açılırken kalbim yerinden çıkacak kadar hızlı atıyordu. Yanlış mı duydum ben?
Bu çocuk benim aklımın da kalbimin de dengesini bozuyordu galiba.
"Lan o kadar ilaç veriyoruz buna rağmen kriz geçiriyorsun Allah'ın bipoları.Kızı niye odaya kitliyorsun lan." Bu çok ağırdı. Bu sözler bir insanın kaldıramayacağı kadar ağırdı. Benim bile gözlerim dolmaya başlamıştı. Onu herkesin içinde bu kadar aşağılaması gururuma çok dokundu. Aşağılık sözlerine doktorum sertçe çıkıştı.
"Kenan sus artık. Hastanla ne biçim konuşuyorsun?"
Demek bir de şahsi doktoruydu ha?
Hemşireler kendi araların da konuşup odayı terk ettikten sonra ben Meriç doktorum ve doktoru kalmıştı oda da. Meriç'in tepkisini merak ediyordum. Söz konusu ben olunca sertçe çıkışmıştı fakat kendine edilen hakaretlere hiç bir şey demiyordu.
"Bana bak serseri bu kızı rahat bırakıyorsun. Ona faydan değil zararın var gör artık bunu." Meriç bana doğru döndü. Sımsıkı tuttuğu elimi yavaşça bıraktı. Bu kalbimi delik deşik etmeye yetmişti. Gözlerim dolarken tekrardan elini tutmaya çalıştım. Buna izin vermeyip elini çekti. Gözümden bir damla yaş düşünce meyus bakışlarımla gözlerine baktım. Yüzüne yalancı bir tebessüm yerleştirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKIL HASTANESİ
General FictionAkıl hastanesi.. delilerle dolu lanetli yer. Diye başladım hikayeme. Oysa hikayenin sonunda evim olmuştu o lanetli yer. İçinde ki insanlar ise dostlarım. Ama unuttuğum bir şey vardı. Her zaman hatırlamam gereken yerde, unuttuğum bir şey. Hayat kimse...