34

3.3K 234 37
                                    

Sabahın erken saatleri. Görevli odama dahi gelmeden kalkıp hazırlandım. Bir kaç parça eşyam vardı onları almayacaktım. Siyah bir eşofman giyip ayaklandım.

Kimseyle vedalaşmadım. Burda kimsem yoktu zira. Nöbetçi gözlerini üzerime dikti. Sakin adımlarla yanına yürüdüm. Adımlarım sakindi belki, fakat eski haline tamamen zıt olarak sağlam basıyordum toprağa. Attığım her adımın izi kalıyordu yer yüzünde. Bunu ateşten öğrenmiştim.

Kulübesinden çıkıp yolumun önüne dikildi. Kısa bir izin muhabbeti sonrası çekilmek mecburiyetinde kaldığından tamamen boşalan yoluma baktım.

Kadıköy sahiline gittim. Onca kalabalığa rağmen insanlara çarpmadan denizin kenarına kadar gidip kayalıklara oturdum. Yalnız değildim belki bedenen, fakat ruhlar dünyasında öyle tek başıma kalmıştım ki, gören gözlerim varlıklarını yok saymaya uğraşır gibi denizden ayırmadı odağını.

Dalgalar kayalara çarptı, sular köpürdü, geldiğimde benimle beraber oturmuş insanlar kalkıp gitti, yeni gelenler de gittiler. Yalnızca ben mıh gibi kazındım kayalığa. Denizin havasını içime çekmeye doyamadım. İzlemeye doyamadım..

Nihayet karanlık bir örtü gök yüzüne çekildiğinde, içkilerini alıp sahile koşan insanlar toplandılar çevreme. Şarkı söyleyen genç bir çocuk vardı. Sağırlaştığından şüphe ettiğim kulaklarım görevini layıkıyla yerine getirdiklerini kanıtlamak ister gibi işitti, ardından uyuşmuş rûhuma ilettiler mısraları.

Yarışmadı
Yenilmedi
Açık seçik sizle oynamadı
Gerilmedi

Sanılmasın yine basmış onu, bulantılar
Yanılmasın öyle dalga geçen, yabancılar

Ah, eğleniyor kendi başına
Ah, neşesi yeter
Ah, umurunda mı sandın bu dünya?
Ah, neşesi yeter

Konuşmadı
Hiç duymadı
Açık seçik sizle takılmadı
Daralmadı

Ah, eğleniyor kendi başına
Ah, neşesi yeter
Ah, umurunda mı sandın bu dünya?
Ah, neşesi yeter
Ah, eğleniyor kendi başına
Ah, neşesi yeter
Ah, umurunda mı sandın bu dünya?
Ah, neşesi ye...

Kalkıp uzaklaştım oradan. Tekrar delirmeye gerek görmediğimden. Evime geldiğimde ışıkları yakamadım. Bundan kısa bir süre önce de geldiğimde yapamamıştım. Anılar kol geziyordu ve dayanacak gücü bir türlü bulamıyordum. Onca tedavi ve ilaçta işe yaramamıştı. Aşamadığım dünya kadar yol öylece karşımda duruyordu. Ve ben felçliydim. Yürüyecek dermanım yoktu.

Salondan geçip üst kata odama çıktım. Terasa çıkıp kafamı gökyüzüne çevirdim. Gözlerimin gördüğüne hayret ederek kalakaldım semaya karşı. Üç Yıldız öylece asılıydı. Kafamı sallayıp çevirdim gözlerimi. Darwla beraber onca sigara içtiğimiz saatlerce oturduğumuz bu teras, ateşin beni izlediği bu teras şimdi yalnızca benim meskenimdi.

Ne kadar oturduğumu bilmiyorum ama sonunda kalkıp yatağıma uzandım. Yabancıydı burası. Benim yatağım günlerce kıpırdamadan üzerinde yattığım o tek kişilik soğuk yataktı.

Uyuyamayacağımı anlayınca duşa girdim. Gerçekten anılar kalanlar için daha da zehirli oluyormuş. Ateşin nişan günü bu banyoda nefes alamayışım aklıma gelince gülümsedim. Keşke şimdi de öyle basit dertlerim olsa, en azından uğruna üzüleceğim bi varlığı söz konusu olsaydı her hangi birinin. Kısa bir duş alıp tam çıkacağım an yerlere fazlaca damlayan sulara baktım.

Kafamı kaldırıp aynadaki aksimle göz göze geldiğimde, çenemin biraz altında duran ıslak saçlarıma baktım. Uzamışlardı işte. Uzamışlardı..

Eskiden hızma taktığım burnumda küçük bir iz vardı, onun dışında sanki kötü hiç bir şey yaşamamış gibiydim. Zaman yalnızca ruhuma çalışmıştı. Yüzüme bir kaç hastaneden kalma iz eklenmişti yalnızca, onlar da benim kendi eserimdi. Ellerim saçlarımın arasına kayınca şu hayatımda ayrılmakta en çok zorlandığım insanın gidişinin anısı geldi gözlerimin önüne.

Uzak Dur [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin