Part 14

370 55 8
                                    

Marinette
Kapının önündeki adamlar ıçeri girmemi engelliyordu. "Çekilin! Içeri gireceğim!" Zorlada olsa kollarından kurtulup ıçeri girdim. Içeri girdiğimde gördüğüm manzara hiç hoşuma gitmemişti. "Büyükbaba?" Neler oluyordu? Büyükbabamın burada ne işi vardı? 2 yıl önce Brazilyaya gitmişti. (Bu arada büyükbaba'sı varlıklı bir adamıdır!)
"Oh Marinette. Güzel torunum" ayağa kalkarak yanıma gelip sarıldı. Adrien'a
'Neler oluyor' bakışı attım. Adrien sınırlı gözüküyordu. Yeşilleri koyulaşmıştı. Gözlerim Luka'nı aradığında koltukta oturmuştu. Burnundan kan geliyordu.
"Sen.. Burada ne arıyorsun?" Büyükbabam biraz duraksamıştı. Büyükbabamın ismi David'di. "Seni almağa geldim. O şerefsiz babanın harçlığını kestiğim için neler yaptığını öğrendim." Bir kaç adim geriye gittim.
"B-ben bir yere gitmiyorum. Burada mutluyum." Büyükbabam Adrien'a nefretle bakıyordu. Aralarında neler olduğunu bilmiyordum. "Marinette, beni dışarıda bekle" Adrien'in sesine kafamı sallayıp dışarı çıkacaktım ki, kolumda hissetiğim ellerle irkildim.
"Bırakın beni!" Luka ve adamın biri beni tutmuş sürüklüyorlardı. "Bırak Marinette! Sana ben yapmadım diyorum!" Adrien ayaklanırken kafasına silah tuttular. "Bırakın beni! Bırakın Allahın cezaları."
Büyük bir siyah arabanın içine soktular beni. "Luka, beni çıkar buradan!" Luka bir kaç dakika durup bana sarılmıştı. "Luka beni buradan çıkar!" Kafasını sallayıp "yapamam" dedi. "Adrien'a bir şey yapmayacaklar dimi?" Kafasını bilmiyorum anlamında salladı. "Luka, bir şeyler yap. Ona zarar vermesinler." "Yapamam Marinette. Yapamam" kapının açılmasıyla susmuştuk. Içeri büyükbabam David girmişti. "Büyükbaba, zarar vermedin dimi? Adrien'a bir şey yapmadın." Büyükbabam saçlarımı okşayıp konuşmaya başladı. "Hayır güzel torunum. Bir şey yapmadım. Seni üzecek bir şey yapar mıyım hiç? Sadece konuştuk" nefesimi zorlada olsa verdim. Araba çalışmıştı. Ben kaçamıyordum. "Büyükbaba, gitmeme izin ver. Adrien'le mutluyum. Beni seviyor, beni koruyor." Büyükbabam kafasını hayır anlamında salladı.
"Güzel torunum benimle güvendesin. Adrien'i unut. Oraya gitmene asla izin vermem." Gözyaşlarımı tutamadım. Ne kadar yalvarsam da izin vermemişti. Adrien'a ne olduğunu bile bilmiyordu. 1 saat sonra ormanın içinde olan beyaz bir malikanenin önünde durmuştuk. Arabadan inip evin önünde durdum. Luka koluma dokunup ıçeri girmem için işaret etmişti. Kapını hizmetçi açmıştı. Içeri girdiğimde ev asalet içindeydi. Yerde kırmızı halı, heykeller ve gold işlemeli duvarlar. Luka beni odama çıkarmıştı.
"Içeri geç bakalım. Bura senin odan" içerisi büyüktü. Beyaz ve gri dolap ve yatak vardı. "Luka seninle konuşmam gerek." Luka kapını kapatıp beni dinlendiğini işaret etmişti. "Buradan çıkmama yardım et." "Marinette! Yapamam dedim." Sinirlenmiştim.
"Sen çocukken yaralandığında hep ben yanındaydım. Sana yardım eden hep bendim. Şimdi ben senden yardım istiyorum. Sen eğer bana değer veriyorsan bunu yapacaksın!" Luka gözlerimin içine üzgünce bakmıştı. Neden böyleydi ki?
"Marinette... Beni anlamıyorsun. Bunu yapamam. Çünkü.." susmuştu.
"Çünkü? Söylesene" hala susuyordu. Bu suskunluğu beni deli ediyordu. Ayağa kalkıp dışarı çıkmıştı. Benim tek yapa bileceğim şey bağırmaktı. Ağlamaktan gözlerim şişmişti. Odanın içi karanlık geliyordu artık. Nereye baksam siyahtı. Gözlerimi kapatıp karnıma çekmiş olduğum dizlerimin üzerine koydum.
Prenses?... Günaydın uykucu...
Emr edersiniz... Marinette?
Özledim...

Kulaklarıma dolan Marinette sesiyle gözlerimi açtım. Etrafa baktığımda hiç kimse yoktu. Deliriyorum. Ayağa kalktım. Ağlamakla işler düzelmiyordu. Elimin tersiyle gözyaşlarımı silip camdan dışarı baktım. Buradan atlarsam ayağım falan kırılırdı. Bu eve hapis olurdum. Buradan çıkış yolu olmalıydı. Aşağı indim. Evi incelemeye başlamıştım. Sonunda mutfağı bulmuştum.
"Lanet olsun!" Pencere tutacağı yoktu. Sökmüşlerdi. Harika... Mutfaktan çıktım. Evin içini keşf ediyordum adeta.
Salonu bulmuştum. Büyükbabam salonda oturmuş, ağır ağır telefonla konuşuyordu. "Öldürün dedim size! Uzatmayın!" Bu sözlerle içime korku düşmüştü. Kimden bahsediyordu?
Beni fark edip gülümsemişti. Dışarıya nasıl olduğunu bilmesemde bana karşı çok iyiydi. Bana değer verip sevdiğini biliyordum. Ama neden beni Adrien'den uzaklaştırıyordu?
"Güzel torunum? Gel otur" yavaş adımlarla koltuğa oturmuştum. Yanında oturup saçlarımı okşadı.
"Artık üzülmeyi kes benim prensesim. Sen üzülmeni hak etmiyorsun."
"Büyükbaba... Ben Adrien'le mutluyum. Sana yalvarırım..."
"Marinette! O itin adını ağzına almayacaksın." Onunla alıp veremediği neydi?
"Lütfen bana doğruyu söyle. Ona bir şey yaptık mı?"  "Sana hep doğruları söyledim. Ona bir şey yapmadım prensesim. Artık üzülmeyi kes."
Gözyaşlarımı tutamıyordum...
Aklımda olan tek fikir buradan kolayca çıkamayacağımdı...

Save meHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin