"Ve evrende,silemeyeceğin, kara kalemle üstünü çizemeyeceğin bir yazı varsa, o da alnındakidir"Evet. Yine ait olduğum yerdeydim. Uçurumda. Burası benim özgürlüğümün başlayacağı yerdi.
Burası benim acımın biteceği yerdi aynı zamanda.
Acı neydi? Geceleri uyutmayan şey?
Gözlerimin boş boş bakmasının sebebi?
Bir iple bedenimi sallandırma isteği...
Bir jiletle bileklerimi kesme arzusu...
Binbir çeşit ölüm senaryosu yazmamın sebebi acı mıydı?Belki de...
Aziz dede birazdan burda olacaktı. Ve bana o yüce nasihatlerinden bir kaçını söyleyecekti. Bir tanesi aklımdaydı... hoş hepsi aklımdaydı ama...
"Hiç bir acı baki değildir" demişti.
Hiç bir acı sonsuz değildir.
Sonsuz olan neydi ki?
Yaşamın da bir sonu vardı neticede.
Benim acım... benimle. Bedenimde ve beynimdeydi.
Onun söylediği o cümlenin altı, akıl kitabımda çiziliydi. Ben var olduğum sürece, benimle olacaktı, acı. Ve Aklımı yitirmediğim sürece.Omuzuma bi el dokunduğunda o ezbere bildiğim an gelmedi aklıma. Bu el biraz daha farklıydı. Bu elin dokunduğu yer sanki alev almıştı. Kafamı döndüğümde, farklı bir sima vardı. Çömelip, ayın aydınlattığı yere oturduğunda keskin, kahve gözlere tutuldum. Boraydı. Adı boraydı ama bana hala bir yabancıydı.
"Seni korkutum mu" diye sordu.
Ses tonu o kadar sıcak, o kadar toktu ki...
"Hayır" dedim, gözlerine bakarken.
"Buraya neden geldiğimi bilmiyorum" dedi.
Gözlerim hala gözlerindeydi ama onu cevaplamak istemedim. Bir kaç saniye cevap beklediğinde, deri ceketimden sigaramı çıkarttım. Paketi ona uzattım.
Ona baktığımda hala gözleri bendeydi. Gözleri yerini milim değiştirmeden, elleri gideceği yeri hiç şaşmadan sigaraya uzandı. Bunu elimdeki paket oynadığında anlamıştım. Sonrasında bende bir dal alıp yaktıktan sonra ona baktım. Dudağında sigara, bekliyordu. Çakmağı dudağına yaklaştırıp ateşlediğimde, gözlerimiz birdi. Ateşin aydınlattığı gözleri şimdi daha da güzeldi. Gözlerimi kaçırıp çakmağı cebime soktum."Adını bilmek istiyorum" dedi.
"Vera"
"Vera" diye mırıldandı. Akabinde yeniledi.
"Ezberliyor musun" dedim.
"Daha önce hiç duymadım"
"Pek rastlanmıyor" dedim sigaramdan bir duman daha çekerken.
"İsminde senin gibi desene"
"Komik" dedim, sesimi değiştirerek.
"Buraya neden geldim, gerçekten bilmiyorum" dedi. Derin bir nefesten sonra devam etti.
"Peki sen neden geliyorsun"
Ölüme geldiğini söylemelisin Vera.
"Bende bilmiyorum" dedim.
"Bildiğini biliyorum"
"Bildiğimi bildiğini biliyorum" dediğimde küçük bir kahkaha sesiyle ona döndüm.
Gülmüştü. Güzel gülmüştü.
En son ne zaman böyle güldün Vera?
"Sana teşekkür etmek istedim" dediğinde ne zamandır dudaklarında olduğunu fark etmediğim gözlerimi, gözlerine çıkarttım.
"Neden"
"O gün yaptıkların için"
"O gün yaptıklarımı, sen istedin. Neden teşekkür ediyorsun ki"
Kaşlarını çattı.
"Senden böyle bir şey istemedim"
"İçeriye 10 tane adamla girdin. Müdahale etme fırsatın vardı ama etmedin çünkü baş edebildiğimi gördün. Ve sonunu merak ettiğin için bana izin verdin"
"Sen..." dedi uzun uzadıya.
Sen çok Zeki bir kızsın Vera.
Devamını biliyordum. O da bildiğimi tahmin ediyordu ki cümlesini tamamlamadı.
Uzun dakikalar sessizce oturduk. Çakıl taşında yürüme sesleri kulağımı doldurdu. Bora da duymuş olacak ki aynı anda kafamızı arkaya çevirdik.
Tanıdık sureti gördüğümde dudaklarımdan iki kelime çıktı.
"Aziz baba"
"Aziz baba"
Dudaklarımızdan mı demeliydim?
İkimizinde dilinden aynı kelimeler dökülünce birbirimize baktık."Demek ki kader; sizi, benden önce tanıştırdı"
....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
V E R A
Science Fiction"Vera" dedi, ben ona dalmışken. "Efendim" "Çok güzelsin" Şimdi kalbim; ölüme atlamak üzere olduğum zamanlardaki gibi hızlı çarpıyordu...Bora, benim çok derinlere gömdüğüm duygularımın toprağını kazıyordu. Oysa gömülü olanı çıkartamaz, aksine kend...