7.Bölüm - Baskın -

883 21 0
                                    

Yorucu bir matematik dersinin ardından zil çaldığında yerimden ayaklandım. Okul formasını halletsem iyi olacaktı bu kıyafetlerle daha fazla dikkat çekiyordum. Adımlarım merdivenlere yönelirken aslıyla kolidorda karşılaştık gelmeyi teklif etsede tek gidebileceğimi söyledim o da ısrar etmedi. Kantine ineceğinden istersem işim bittiğinde yanına gidebileceğimden bahsetti. Onu onaylayıp yavaş yavaş çıktığım merdivenler son bulduğunda etrafıma göz gezdirdim. Bu katta sınıf olmadığı için boştu. Karanlık olan katta yürümeye devam ederken sessizlik beni rahatsız etmişti. Ürkütücüydü. Kullanılmadığı için tozluydu da. İlerlemeye devam ederken bir odadan sesler geliyordu. Sınıf değilde daha çok depomsu bir odayı andırıyordu. Girmeye tabiki cesaretim yoktu. İşimi halledip gidicektim. Yürümeye devam ettiğimde formaların bulunduğu odanın önünde durdum. Kapıyı açıp içeri girdim. Birçok üst üste dizilmiş paketlenmiş kıyafetler bedenlerine göre dolaplara ayrılmıştı. Kendi bedenime göre olan formalara doğru ilerledim. Önüne durduğum eteklerden kendi bedenime göre olanı çıkarttım. Okul formasının siyah hoş bir eteği vardı sıradan okullara oranla oldukça güzel olan formalar forma değilde günlük kıyafet gibiydi. Dışarda giysem kimse fark etmezdi. Okula serbest gelmek yasaktı. Ama sadece altını giyip üstünü serbest giyen çok öğrenci vardı. Üstü okul kıyafeti olup altına kafalarına göre giyen falza öğrenci olmasa da bir kaç kişi vardı. Tamamen okul kıyafeti giyen sayılı öğrenci vardı. Siyah etek beyaz tişört ve üzerinde de kış için siyah kalın hırka yaz içinde ince hırka vardı. Tişörtü de bedenime göre aldıktan sonra hırka bölümünde durdum. Yedek kıyafet de alıyorduk. Sonuçta bir şey döküldüğünde giymek için yedek bulunması gerekiyordu değil mi? Hırka olarak birini kendi bedenimde aldım. Diğerini etegimle aynı boy istiyordum. Eteğim dizimin bir ,bir buçuk karış üzerindeydi. Kız hırkaları kısa ve kalıpları dar olduğu için o boy bulmam zordu. Erkek bölümüne ilerleyip büyük bir beden aldım. Salaş duran, boyu da etegimle aynı boyda biten hırkayı da alıp odadan çıkarken arkamdan kapıyı da kapatmayı ihmal etmedim. Geldiğim yolu geri dönerken aynı odadan yine sesler geliyrodu. Bir yanım merak ederken diğer yanım da gitmem gerektiğini söylüyordu. Ama tabiki merakıma kulak verip kapıya kulağımı yasladım. Neden bu kadar iradesiz olduğumu bilmiyorum. Ama merak etmiştim ne yapayım yani? Kapıdan bir süre ses gelmedi sonra sesler gelmeye devam etti. Kapıya kulağım yaslı olduğu için sesleri artık net duyuyordum. İçeriden hafif konuşma ve hırıltı sesleri geliyordu. Kaç kişi vardı yahu? Kapıyı açmakla açmamak arasında gidip gelirken ikilemim aniden açtığım kapıyla son buldu. Kafamı hafifçe ileri uzatıp odaya göz attım. Beyaz birkaç dolabın olduğu bir odaydı eski kitapların yığılmış olduğu büyük bir odada gözlerimi etrafa gezdirirken 2 kişi kadrajıma girdi. Biri kız biri erkekti. kızın boyalı sarı saçları dağılmış erkeğin üzerine abanmıştı. Kızın saçlarından erkeği göremesem de yapılı bir vücuda sahipti. upps yanlış zamanlama. Gözlerim kocaman açılırken ellerimdeki kıyafetlerde yere düştü. Kızın dudakları erkeğin dudaklarından elleri de açmaya çalıştığı gömlegini bırakıp bana dönerken onun yüzünden herhangi bir şaşkınlık geçmedi. Sanki sıradan bir şekilde yakalanmışlar gibiydi. Hala Fazla .. Fazla yakınlardı.. Hızla gözlerimi kaçırıp yere düşürdüğüm kıyafetleri aldım. Yüzümü tekrar onlara çevirdiğimde erkek kıza küçük bir el işareti yaptı. Kız yüzündeki sırıtmayla kendini geriye çekerken saçları da erkeğin yüzünden çekilmişti. Giydiği etek sayılamayacak kısalıkta eteğini çekiştirirken yanımdan geçip kapıdan çıktı. Çıkmadan bana sevimsiz bakışlarını da göndermeyi ihmal etmedi. Yerdeki kıyafetlerle kapıdan çıkarken. Arkamdan bir ses yükseldi. Tanıdığım erkek sesi kulaklarıma geldiğinde yerimde duraksadım ama arkamı dönmedim . "her yerde karşıma çıkmak zorunda mısın?" sesi sertti. Bir anlık afallamamın ardından kendime geldim. Tabiki bora. Yüzümdeki şaşkınlık ve gördüklerimin iğrençligi yüzümde tuhaf bir hale bürünürken yüzümü ona çevirmedim ne diyeceğimi Bilmiyordum. Kelimeleri toplayamıyordum. "B-ben çok üzgünüm, sizin Ş-şey yaptığınızı bilsem yani böyle olduğunu bilsem yaniiii bil-" toplayamadığım cümlelerle konuşmaya çalışırken devam etmeme izin vermeden sözümü kesti" konuşmayı mi unuttun kızım ne geveleyip duruyorsun " dedi umursamaz erkeksi sesiyle. Böyle bir anda basmış gibi olduğum için kendimi suçlu hissediyordum. Görmemem gereken şeyler görmüştüm. Yüzümü ona çevirip konuşmaya başlayacaktım ki ellerine inen bakışlarım hemen yere odaklandı elleri gömleğinin açılmış düğmelerini kapatıyordu. "Ben üzgünüm, bilsem gelmezdim" dedim normale dönen sesimle gözlerimi yere dikmiştim . "bana bak" gözlerimi gözlerine çevirdim yüzüm yanarken ona bakmaya çalışıyordum. Gözlerimi ondan kaçırmak istesem de kaçırmadım. "kızardın mı sen?" kızarmış olmama rağmen bakışımı iki yana salladım. Bu sefer daha sıradan konuşmak için araladım dudaklarımı "neden kızarayım, o yakalanan ben miyim? " sesimi umursamaz çıkarmaya çalışıyordum. Bora derin bir defes alıp sertçe dışarı bıraktı "bir şey olmadı" umursamaz sesi kulağıma geldiğinde bi an ne demek istediğini anlamadım "Hı" diye bir nida döküldü dudaklarımdan. Bora sıkılmış gibi bir nefes alırken "bir şey olmadı işte gelmeseydin olurdu belki ama biraz yakınlaştık sadece" dedi sonra da kapıya doğru ilerledi. "beni ilgilendirmiyor" dedim sonuçta ilgilenirmiyordu değil mi? Banane ne yapıyorsa yapsın canım. "kızardın diye söyledim. Seni ilgilenirmediğini bende bililiyorum" konuşurken yanımdan geçip kapıdan çıktı. bende peşinden çıkıp ters yöndeki merdivenlere doğru yol aldım. Merdivenlerden inip sınıfa girdiğimde ders başlamıştı. Özür dileyip sıraya yönelirken boranın sırada oturduğunu gördüm. Yanına ilerleyip oldukça uzak bir köşeye oturdum. Aynı sırada ne kadar uzak olabilirsek tabi!
Dersler birbirini kovaladı ve çıkış zili çaldığında herkes ayaklandı. Çantamı toplarken Aslı yanıma gelip alışverişe gitmek istediğinden bahsetti. Bugün evime aldığım mobilyalar gelecekti ve evde olmam gerekiyordu. Teklifini kibarca reddetsem de yakın zamanda çıkma sözümü de verdim. Okul merdivenlerinden hızla inip okuldan çıktım. Kulaklıklarımı kulaklarıma takıp bir şarkı açtım. Evime doğru yol alırken müziğe kaptırmıştım kendimi. Huzurlu hissediyordum. Mutlu ve en önemlisi özgür. Derinlerimde olan boşluk hissi, o ağır sarsıntı ne zaman geçer bilmiyorum ama umarım kısa zamanda bırakır peşimi. Sokakta ilerlerken arnavut kaldırımların taşlarına bakıyordum. Müziğin akışına kaptırdığım bedenim huzurun kollarına kendini çoktan bırakmıştı. Taki araba kornası duyana kadar kafamı arabanın çok yakınımdan gelen sesine kaldırdım. Dar arnavut kaldırımda hızla bana yaklaşan bir araba vardı. Ben daha olayı idrak edemeden sert bir şekilde biri tarafından çekildim. Sırtım hızla zeminle buluştuğunda acıyla yüzümü buruşturdum. Neden tam mutlu hissettiğimde bir şey çıkıyordu? Evren söylesene benimle ne derdin var? Neden her kozunu bana kullanıyorsun? Düşüncelerimi bir an susturmak istedim birinin düşüncelerimi susturup geçicek sende mutlu olucaksın demesini istedim. Göz kapaklarımı araladığımda bir çift yeşil göz dibimde duruyordu. Bunu bir mesaj olarak mı almalıyım? Aramızda 4 parmaklık bir mesefe vardı. Benim sırtım yere değerken onun gövdesi benim üzerimde kolları iki omzumun yanındaydı. Sıcak nefesi tenime vuruyordu. Bu ikinci hayatımı kurtarmasıydı. İlk karşılaştığımızda da beni arabadan kurtarmıştı. O gün tam tersi pozisyonda olsak da bir an gözlerimden o sahneler geçti. Gözlerim olayı idrak ettiğinde kocaman açıldı. Ben gerçekten 2. kez ölüyordum! Bora hala aynı pozisyonda olduğumuzu fark edip üzerimden kalktı. Uzun ince biçimli parmaklarını bana uzattı. Eline yerleştirirdim küçük ince parmaklarımı sıkıca sarıp beni kendine doğru çekti. Bu sayede de ayağa kalkmış oldum. Arabadaki şoför genç bir kadındı. İyi olup olmadığımızı kontrol etti. Birçok kez özür diledikten sonra hastaneye gitmeyi bile teklif etti ama gerek olmadığını söyledik. O da arabasına binip yanımızdan uzaklaştı. Ben hala olayın şokundan çıkmamıştım kalbim göğüs kafesimi kırmak ister gibi atıyor sık nefes alıyordum. Bora hızla kendine gelip karşılarını çattı "ya kızım sen benim başıma bela mısın ya? Ben niye hep seni gördüğümde başına bela açıyorsun? " sesinde cevabını öğrenmek için sormuş gibi değil de azarlamak için söyler gibi bir ton vardı. Bakışlarımı ona çevirip kelimeleri toparlamaya çalıştım. "fark etmedim" sesim kısık ve dalgın çıkmıştı. Bora daha çok kaşlarını çatarken "varmı hasar?" sesi sert çıkmıştı. Sırtımda yoğun bir sızlanma ve ellerimdeki acı haricinde herhangi bir sorunum yoktu. Onları da boraya söylememe gerek yoktu. Başımı iki yana salladım. "teşekkür ederim." dedim minnettar sesimle. Bora bana ters ters baktı "teşekkür edip durma sinirimi bozmaya başladın" cümlesini kurarken beni arkasında bırakıp yola devam etmeye başladı. Bende arkasından eve doğru yürümeye başlamıştım. Evin yakınlarında bir market gördüğümde adımlarımı markete çevirdim. Birkaç paket hazır pizza birkaç paket makarna içecek bir şeyler sebze meyve gerekli diğer yiyecekleri alayım derken doldurduğum alışveriş arabasıyla kasaya ilerledim. Aldıklarımı taşımakta zorlanırken evin bu kadar yakın olmasına içimden şükrediyordum. Ben kapıya geldiğimde kapıda taşıma arabası olduğunu gördüm. Birkaç orta yaşlı amca mobilyaları indiriyorlardı. Ah tam zamanında. Hızla eve doğru yürüdüm. Kapıyı açıp içeri girerken onlar da peşimden geliyordu. Dairemin önüne gelip kapıyı araladım. Elimdekileri boş bir yere bırakırken parmak boğumlarım sızlıyordu. Ellerimi ovuştururken etrafa bakıyordum birkaç amca eşyaları eve çıkarmaya devam ediyorlardı. Eski mobilyaları almalarını rica ettiğimde beni kırmayıp bodrum katına indirmeyi kabul ettiler. İşleri bittiğinde teşekkür edip kapıyı kapattım.

AdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin