26.Bölüm - Gizli Not -

581 19 0
                                    

Yoğun bir okul gününün sonuna geldiğimizde başım ağrıyordu. Gün boyu test çözmüştük. Sürekli test kitabına bakmaktan artık başımda inanılmaz bir ağrı oluşmuştu. Okul çıkışı aslıyla konuşmuş akşam buluşma kararı almıştık. Her ne kadar yorgun hissetsem de onu kırmak istememiştim. Birilerini kırmak bana çok zor geliyordu. Hayır cevabını vermek yada bir bahane üretmek yerine kabul etmek her zaman daha kolayıydı benim için.
   Evime ulaştığımda apartmanın ağır demir kapısını aralayıp içeri girdim. Asansör yerine merdiveni kullanmayı tercih edip adımlarımı merdivenlere yönlendirirken üst kattaki Hatice teyze ve karşı dairesindeki Ayşe teyze sıkı bir sohbete dalmışlardı. Onların olduğu kata geldiğimde nazikçe ikisinde de selam verdim ama  adımlarım bir üst kata yönelemeden beni durdurdular. " kızım nasılsın iyi misin?" bu samimi ses tonuyla sorulmuş soru Hatice teyzeye aitti.
" iyiyim Hatice teyze sen nasılsın?" dedim aynı samimiyetle. " bende iyiyim yavrum. Bugün bir adam geldi seni sordu. Evde olmadığını öğrenince  de biraz oyalanıp gitti. Kimdi o bey? Tanıyor musun kızım?" Hatice teyzenin şüpheci sesiyle kurduğu uzun birkaç cümle beni germeye yetmişti. Cengiz! Apartmanın içine kadar girdiğine göre bu işin peşini bırakmayacak ama ben gösteririm ona buraya kadar gelmek neymiş !!
  Ben dalıp gitmiş kendimle ona yapabileceğim şeyler hakkında küçük bir sohbete girmişken Ayşe teyzenin sesi yoğun düşüncelerimin arasından beni çekti. "iyi misin adacığım?"
" iyiyim iyiyim dalmışım sadece" dedim.  Gerilen bedenimi fark etmemeleri için olabildiğince sıradan davranmaya çalışıyordum. Hatice teyzenin sesi tekrar apartmanda yankı yaptığında ona cevap vermediğimi fark ettim. "kimdi yavrum o tanıyor musun pek de iyi birine benzemiyordu" sesi biraz endişeli gibiydi. Benim için endişelenmesi hoşuma gitmişti açıkçası. Başıma bir şey gelmiş olsa yardımına koşacak sayılı insanlardı.
"tanıyorum Hatice teyze, merak etme sen. Bir daha gelirse bana haber ver olur mu?" sesimi normal tutmaya çalışıyor sinirimi onlara belli etmemek için büyük bir çaba gösteriyordum. Fakat bu oldukça zordu. Neyse ki henüz anlamamışlardı. " olur kızım hadi ben seni daha çok tutmayım okuldan geldin yorgunsundur. Kendine dikkat et " tekrar saf samimiyete bürünen sesiyle konuştuğunda gülümsemeden edemedim " tamam sizde dikkat edin" bende samimi bir tonla kurduğum cümlemin ardından onlara veda edip kendi daireme doğru yol aldım.
  Evimin önüne geldiğimde minik bir zarf beni karşıladı. Kapının yanına sıkıştırılmış zarf küçük olduğundan görmem bile tesadüf olmuştu. Kapıya sıkıştırılmış olduğu yerden çıkartıp anahtarla kapımı açtım. Evime girip kapıyı kapatırken zarfı açmaya çalışıyordum. Çantamı ve üzerimdeki fazlalıkları kapının yanına doğru bırakıp yerdeki panduflarımı ayağıma geçirdim. Nihayet zarf da açılmıştı. İçinden çıkan katlanmış  küçük not kağıdını zarftan ayırıp katını açtığımda gözüme ilişen sıradan bir el yazısı oldu. Birkaç cümleden oluşmuş bu not kağıdının altında herhangi bir isim yazmıyordu.  Gözlerim not kağıdının üzerinde gezinirken yazanları okumaya başladım
"Mavilik yerini griye bıraktığında hüzün değil, dinginlik kaplar içimi…
Adadan şehre karışmak için telaş gerekse de, havanın akışına bırakırım kendimi…
Onun izin verdiği kadar ıslak, onun izin verdiği kadar üşürsün yolda…
Biraz dik dur, derin nefes al ve gülümse, fırtınadan sonra gelecek sessizliği hayal et…
Grinin içinde de bir renk bulacaksın sana özel…”
  Bu neydi şimdi? Kimden böyle bir not gelmiş olabilirdi ki? Yazanlardan siz ne anladınız? Ben bir şey anlamdım.. Çıkartmam gereken bir anlam olması gerekiyor ama herhangi bir mantık bulamıyorum.
Bir süre not kağıdını inceledim. Mantık aradım, bir şeylerin olması gerekiyordu ve onları bulmaya çalıştım. Ama bulamadım. Geçen 1. 30 saatin ardından aslının aramasıyla bir süre ertelemenin daha iyi olacağını düşünüp aslıya kulak verdim.

AdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin