15.Bölüm - Koş! -

713 17 0
                                    

Sahi bu dediğine inanmış mıydı ah tabiki gelirim deyip kucağına koşmamı mı bekliyordu boranın çene kasları seyrilirken "siktir git lan puşt" dedi gür sesiyle. Adam sırıtmaya devam ederken "sakın ol delikanlı birkaç saat alabilir miyiz hanım ablayı" iğrenç sesi kulağıma gelirken yüzümü buruşurdum. "düştün konuş" diye gürledi bora. Elimi yavaşça boranın koluna koyarken ne kadar sinirli olduğunu kaslarındaki sertlikten anlayabiliyordum ama kalabalıklardı tek başına baş etmesi imkansızdı. Sırıtan adam yüzünden kaldırdığı sırıtmanın yerine sinirli bir ifade yerleştirirken bize doğru yaklaştı yerimde daha çok gerilirken adam önünüzde durdu. "konuşmazsam?"  sesi sertti. Bora koyulaşmış yeşilleriyle adama bakarken " canını alırım" sesindeki bariz alay adamın kulaklarına ulaştığında adam dişlerini sıktı. Elinde az önce kırdığı bira şişesinin uçu duruyordu hiç düşünmeden boranın koluna bir kesik bıraktı. Boranın yüzünde en ufak mimik oynamazken hızla adamın burnuna kafasını geçirdi. Kasıklarına  bir tekme geçirip adamın yerde kıvıranmasını sağladı. Sorna hızla bana döndü "koş" ince bicimli parmakları parmaklarıma dolanırken birden koşmaya başladık arkamızdan gelen adamların ayak sesleri gittikçe yaklaşırken son gücümüzle koşuyorduk. Saptığımız boş sokaklarda adamların sesi yankılanırken korkudan titriyordum. Kalbim korkudan göğüs kafesimi parçalamak ister gibi atıyordu. Bora birden beni çektiği ara sokakta kapısı açık bir bahçeye girdi kapıyı yavaşça kapattı. Benim sırtımı hızla kapıya Yaslarken kendi bedeninide benim üzerime örtmüştü. Hızlı aldığımız nefesler birbirine çarparken dudaklarımı araladım "izimizi kay-" bora hızla elini ağzıma kapattı. "şşhhhhtt" dedi. Bir süre kapıdan ses gelip gelmediğini dinledi. Adamların sesi uzaklaşırken ikimizde rahat bir nefes aldık. Bora elini dudaklarımın üzerinden çekerken ne kadar yakın olduğumuzu yeni kavrıyordum. Hafifçe bana eğilmişti. Burnu burnumun ucundaydı. Nefeslerimiz birbirine karışırken hızla inip kalkan göğüslerimiz birbirine değiyordu. Koyulamış yesil gözleri mavi gözlerimde derin izler bırakırken hala aynı pozisyondaydık. Yanlış olduğunu bilmeme rağmen kendimi geri çekemiyordum. Sanki şu an büyük bir kuvvet beni ona itiyordu. Boranın yeşil hareleri gözlerimden dudaklarıma kayarken bende onun dudaklarıma indirdim bakışlarımı. Gerçekten dolgun ve çok güzel dudakları vardı. Ah ne diyorum bennn! Bora burnunu burnuma sürerken gözlerim kapanıyrodu. Hayır ada kendine gel bunu yapmamalısın. Gözlerimi aralayıp ellerimi göğsüne yerleştirdim. Onu yavaşca üzerimden iterken boşluğundan faydalanıp kapıyla onun arasından sıyrıldım. Kalbim ona bu kadar yakın olduğum için hızla göğüs kafesime vururken dışarıdan bile duyulduğunda emindim. Bora bir süre daha aynı yerde durdu. Elimi enseme götürüp saçlarımı karıştırdım. "ıııı şey gittilerse gidelim bence  merak etmişlerdir. Yani biri ararlar falan gerek yok dimi?" kalp ritmim hala normale dönmezken saçmalıyordum. Bora da yüzünü kaldırıp bana baktı. Yüzüne bir sırıtma peydah olurken yanaklarımda gezinen bakışları dudaklarımda durdu." kızarmışsın mavi göz " ah fark etmişti işte. Yanaklarım daha da yanarken yüzümün kıpkırmızı olduğuna eminim bora yüzüne sırıtan bir ima yerleştirirken dudaklarımı araladım. "ne alakası var ya, şey yani şey ha evet koştuk ya ondan kızarmıştır" boranın gülümsemesi genişlerken beyaz dişleri dudaklarının arasından kendini gösteriyordu. Gerçekten çok hoş bir görüntü ortaya çıkmıştı. dudaklarından belli belirsiz "hıhı" duydum. Ben gözlerimi devirip kapıya ilerlerken bora parmaklarını koluma sardı. Kulağını kapıya yaslayıp beni hızla arkasına çekti daha ne olduğunu anlamadan tekrar boranın parmaklarını dudaklarımda hissettim. Hemen ardından yan sokaktan gelen bağırma seslerini, kavga vardı. Bir çok bağırış sesi kulağıma gelirken gözlerim anında açıldı. O kavga bitmeden biz buradan çıkamazdık. Kavganın içinden geçmek elini ocağa tutup  canının acımasını beklememek gibiydi. Bora elini dudaklarımdan çekip kendini geri çekti. Saniyeler sonra sırtını büyük demir kapıya yaslayıp yere oturdu. Bir ayağını kendine cererken diğer ayağını da ileriye doğru uzattı. Ben ne yaptığını anlamaya çalışırken  sağ elini yanındaki betona koyup birkaç kez vurdu. Oturmamı istediğini anladığımda yere çömelip ayaklarımı uzattım. Sırtımı onun gibi demir kapıya yaslarken elbisem daha da yukarı çıkmıştı. Uzun ince bacaklarım elbisede ben burdayım diye bağırırken boranın da bakışları bacaklarıma düştü. Küçük bir yutkunmanın ardından ellerini deri  ceketinin iki yanına koyup üzerinden sıyırdı ben ne yaptığını anlamaya çalışırken ceketi bacaklarımın üzerine bıraktı. Vay canına cidden ince düşünen biriydi. Benim rahatsız olabilecegimi düşünüp ceketini bacaklarıma örtmüştü. Başımı ona çevirip gülümserken o da bana bakıp hafife başını eğdi. Ortama çöken sessizlik beni rahatsız etmişti. Ben kollarımı göğsümün altında kavuşturdum. O da ellerinin birini bacağının üzerine koymuş diğerini de zemine yaslamıştı. Sessizlik büyük bir sis dalgası gibi üzerimize çökerken birşeyler konuşma isteğiyle dudaklarımı araladım. "kıyafetim hakkında yorum yapmadın?"pürüzsüz çıkan sakin sesim onun kulağına ulaştığında bir an afalladığını gördüm. Böyle bir soru beklemiyor olmalıydı. Üzerime indirdiği bakışları bir süre kıyafetimde gezip saçlarımda durduğunda saçlarıma bakmaya başladı. Bir süre saçlarımda dolanan bakışları zemine düştüğünde "giderin var." dedi sert sesiyle. Kalbimde bir küçük kırık hissettim beğenmemiş miydi? Oysa güzel olduğumu düşünmüştüm. Ben kafamdaki sorularla uğraşırken bora yavaşça bana eğildi. Burnunu omzumun üzerine sürdüğünde gözlerim şaşkınlıkla aralandı Pembenin en güzel tonlarını taşıyan dudakları aralandı. Merak ve şaşkınlıkla ona bakarken "ne kokuyorsun sen böyle?" sesi fısıldar gibiydi. Nefesini bilerek tenime çarpıyordu. Sıcak nefesi soğuk omzumu gevşetirken boş gözlerle ona bakmaya devam ettim. Sorna bir cevap vermem gerektiğine karar verip "n-ne ko-kokuykrum ki?" dedim konuşmayı bile beceremeyen cümlelerim dudaklarımdan dökülürken hafif bir mırıltı duydum. Sorna devam ettim "kötü mü kokuyorum?" dedim öyle olmamasını umarken. Bora başını iki yana sallarken rahat bir nefes verdim. Bedenim gevşerken tekrar burnunu omzuma sürttü. "meyve, bir meyve kokuyorsun çok boş bir meyve" kısık sesi kulaklarıma ulaştığında vücudum tekrar gerildi. "böğürtlen" dedim fısıltı şekilde. Bakışlarını gözlerime çıkartırken yeşilleri oldukça koyu bir renge bürünmüştü. Dudaklarından dökülen bir "hımmmm" sesi kulağımı bulduğunda sessiz kalmak istedim. Başını kapıya yaslayıp yerinde rahat bir pozisyon alırken gözlerini kapattı. Onun yüzünü inceleme fırsatım olmuştu benim de. Yan profili gözlerimin önündeydi. Burnu hafif yukarı bakıyor. Uzun ve gür kirpikleri yesillerini gizlemişti. Kirpiklerinin gölgesi göz altlarına düşmüş ve elmacık kemikleri varlığını gösteriyordu. Gür koyu dalgalı saçları  alnına düşmüştü. Kaşları biçimli ve doğaldı. Dudaklarını birbirine kapatmış düz bir hale bırakmıştı. Bu açıdan gerçekten güzel bir görüntü açığa çıkartıyordu. Ah ada ne diyrosun sen. Çocuğu kesmek de neyin nesi kendine gel! Başımı önüme çevirip gözlerimi onun görüntüsünden çektim.

AdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin