40.Bölüm - Aşktan Ne Haber -

444 18 4
                                    

Yukarı bir video bırakacağım ama ben söyleyene kadar izlemeyin. Ben nerede açmanızı istediğimi yazdım. Oraya kadar sabırla beklemenizi istiyorum iyi okumalar :)

Bugün hayatımda belki de yapacağım en uzun yolculuk için erkenden kalktım. Aslında küçükken yani babam hala yanımdayken tatile giderdik ama küçük olduğum için hep yakın yerlere götürürledi. Bugün sanırım babamdan sonra da ilk tatile gidişim. İlklerin dizili olduğu bu listeye yenilerini eklemeye devam edeceğim gibi duruyor. Sabahın oldukça erken saatlerinde gözlerimi araladığım için ve kısa bir süre sorna da Aslı uyanacağı için - bir süredir bende kalıyor - tekrar uyumaya gerek görmüyordum. Ayaklarımı yere koyup ayaklandım. Aslının uyanmasına yakın bir zaman olduğunu düşündüğüm için önce kısa bir duş alıp sorna kahvaltı hazırlamaya koyuldum. Güneş sabah saatleri olmasına rağmen içinizi ısıtacak bir sıcaklık yayıyordu. Güneşin üzerinde bulunan kızıllıklar mavi gökyüzünü dansa kaldırdığında bende kahvaltı için masayı hazırlamıştım. Aslıyı beklemeden yemenin ayıp olacağını düşündüğüm için sanırım bir süre daha aç bekleuebilirdim. Kendime yaptığım acı bir kahve ile terasa çıkıp oturmaya başladım. Hayatımı sorgulamak için bazı günler kendime zaman ayırırdım fakat bir süredir bunun için kendime zaman vermemiş ve sürekli bir şeylere takılıp kalmıştım. Düşününce hayatım bir kaç ay öncesine göre ne kadae yenilenmişti öyle değil mi? Hayatıma giren birsürü insan vardı ve bende çok büyük değerlere sahipti. Aslıyı dostum  olarak Enesi kardeşim olarak görüyordum. Bunun yanında sınıftan da birçok kişi ile iyi anlaşıyordum, eskiye göre okulda da daha falza görünür bir vaziyetteydim. Birde tabiki unutamayacağım bir isim var. Bora.. Ona karşı tek bir duygu besleyemiyorum. Yeri geldiğinde sığınıp beni koruması için gözüm kapalı güveneceğim bir abi, yeri geldiğinde sırrımı anlatacağım bir dost yeri geldiğinde değilde çokça da bana kendimi değerli hissettiren, aynaya baktığımda artık var olduğumu hissetmemi sağlayan ve içimde bir yerleri kıpırdatan bir insan oluyor. Onları çok kısa süredir tanıyorum ama artık ailem gibiler ve ben onları kaybetmek istemiyorum onlarla, borayla yeni ilklere imza atmak istiyorum yeni şeyler başarmak, gülmek, eğlenmek istiyorum. Bilmiyorum belki bana layık görmeyebilirsiniz ama ben hak ettiğimi düşünüyorum artık mutlu olma zamanımın geldiğini düşünüyorum. İlk defa birine karşı bu denli bir hoşlantı besliyorum ve görmezden gelmek kendimi, duygularımı bir poşete koyup çöpe atmak istemiyorum. Boranın bana karşı kesin bir şey hissettiğini söyleyemem. Ama o kitaplarda yada  filmlerde gördüğünuz aptal kızlardan da değilim. Kim hayatında değeri olmayan birini öper, ona dertlerinde yardım eder yada bakarken dalıp gider ki. Belki de ben yanlış yöne çekiyorumdur ama his işte doğruluk payı olduğunu kalbim söylüyor.
   " günayyyydınnn minnoş, sen ne yapıyorsun bakalım burada" aslının uykulu sesi ile beraber gelen ince kolları bedenimi sıcacık sararken huzurla gözlerimi açıp ona bir cevap verdim. " aç olan midem ve ben kahvaltı için seni bekliyoruz." aslının kolları bedenimi bıraktığında karşıma geçip mahçup bir ifade ile somurttu.
" her gün kahvaltı hazırlamak zorunda değilsin zaten evinde kalıyorum birde bana kahvaltı hazırlıyorsun ve ben anca yatıyor yada enesin yanına gidiyorum. Artık kendimi kötü hissediyorum" gözlerindeki mahçupluk sesine de vurduğunda samimi bir gülümseme ve sahte bir dargınlık koyduğum yüz ifademle ona bakıyordum. " seni beni mi var bu işin aslı. Aşk olsun böyle mi düşünüyorsun yani. Neyse daha başka bir şey duymak istemiyorum. Hadi hadi kalk daha fazla soğumadan gidelim." Aslı bana bir cevap vermek yerine yanağıma küçük bir buse kondurup beni kolları arasında kahvaltıya indirdi. Uzun kahvaltımıza gıybet kazanını da kaynatıp gülerek devam ettik. Artık çıkmamız gerektiğini anladığımızda hızlıca hazırlanmaya koyulduk  ancak hızlı hızlı toplayıp biraz da geç kalarak hazırlanabilmiştik. Güneş artık bulutların ardından tüm ışığını bizlere sunarken arabaya yerleşebilmiştik. Aslı ve Enes arka koltukta beraber oturmak istediği için bende boranın yanına ön koltuğa geçtim. Uzunca bir süre aslı ve enesin vıcık vıcık sevgi gösterilerine maruz kalsak da nihayet sustuklarında huzurlu bir yolculuğa adım atmıştık. Yolumuz yaklaşık  5 6 saat kadardı. Tabi daha uzun yada daha kısa olması bizim elimizdeydi. Yola başladığımızdan beri bora ile tek kelime etmeyi bırakın göz göze bile gelmemiştik. Onun bana baktığını hissetsem de ona dönmüyordum. O önüne döndüğünde ise ben ona bakıyordum ama o tekrar bana bakmıyordu. Yolun benim için uzun  olacağını anladığım için yanımda indirdiğim birkaç bölüm dizi, kitap ve uzun bir müzik listesi ile gelmiştim. Araba yolculuklarını her ne kadar sevsem de beni araba tutuyordu ve bu bazen bana çok büyük sonuçlar doğurabiliyordu. Kısacık yollarda bile bazen inanılmaz kötü olabiliyordum. Bu yolculuğun benim için iyi geçmesini umarak gözlerimi kısa bir süre için siyaha teslim ettim. Siyahlık kısa bir süre içinde bedenimi içine çekip uykuya emanet ederken arkadan birkaç mırıltı duyuyordum.
  Gözlerimi ılık havanın bedenimi yalaması ve üzerime örtülen ince bir kumaş parçası ile birkaç kez kırpıştırarak açtım. Uyku bedenimi hala tam olarak terk edemediği için etrafımda neler olduğunu algılayamıyordum. Nihayet biraz daha kendime geldiğimde gözlerimi etrafımda gezdirdim. Bora üzerime ince hırkasını örtmüştü. Şu an hareket halinde değildik ve aslı ile Enes aramada yoktu. Çevreme baktığımda bir benzinlikte durduğumuzu gördüm. Acaba kaç saattir uyuyordum? Yolum bitmesine yaklaşmış mıydık? Sorularımı kendi kafamda cevapsız bırakmak yerine uzun süredir konuşmamanın verdiği çatallı sesimle boraya sormaya karar verdim. Birkaç kez öksürdükten sorna "Ben kaç saattir uyuyorum? Çok mu oldu yoksa ?" bora gözlerini yüzümde gezdirdikten sorna cevap vermek için kötü renkli dudaklarını araladı.
" yaklaşık 1 - 1,5 saattir uyuyorsun.  Uykunu düzgün alamadın sanırım yola yeni başlamışken uyudun?" boranın merakı sesine yansımışken arka kapı gürültü ile açıldı ve aslı içeriye büyük bir enerji ile oturdu. Gözleri beni bulduğunda dudaklarını aralayıp benim bora için bir cevap vermeme engel oldu." aaa uyanmışsın, kızım daha yola yeni başlamışken uyudun gece uyumadın mı yoksa ?" Aslı da boranın sorusuna benzer bir soru yönelttiği için ikisine bir cevap olsun diye yan dönüp ikisiyle de göz teması kurdum. " hayır uyudum ama beni araba tutuyor. Sizde konuşmayınca uyumuşum. "
herkesten bir mırıltı çıktığında konuşma bitmiş oldu. Yola  devam ederken Enes ve Aslının aldığı aburcuburları yemeye koyulmuştuk. Uzunca bir süre herkes sessizliğe gömüldüğünde ve sessizlik bir sis misali aramıza girdiğinde huzursuz a yerimde kıpırdadım. Falza sessizdi.

-burada yukarıya eklemiş olduğum şarkıyı açabilirsiniz bir benzeri olarak kafanızda canlansın istedim hadi hadi okumaya devam edinn❤️-

Bora da bunu anlamış olacak ki radyodan rast gele bir şarkının sesini açtı. Müzik sesi tüm arabayı dolduğugunda herkes biraz olsun eğlenmeye başlamıştı. Sezen aksunun aşktan ne  haber şarkısı kulaklarımızı doldurduğunda bedenlerimizi şarkının ritmine bıraktık. Kimse utanmıyor saçma sapan hareketler yapıyor, kahkahalar atıyor ve bizde şarkıya eşlik ediyorduk. İlk tanıştığımız zamanlarda mizaçı sert olan bora bile zamanla kendini bana açmıştı.  Ben de onun gibiydim. Samimi olduğum insanların yanında oldukça özgür hareket eder ve hiç bir şeyi düşünmezdim. Ama tanımadığım insanların yanında da falza soğuktum yada belki de kendime onu şartlamıştım bilmiyorum ..
   
  Biz müziğe kendimizi kaptırmış kahkaha seslerimizi gökyüzüne uçururken inanılmaz eğleniyorduk.
  Şarkılar birbirini takip ederken ve biz de bağırarak şarkılara eşlik edip gülmeye devam ederken yolun büyük bir kısmı bitti. Yol o kadar eğlenceli geçiyordu ki ne bir bölüm dizi nede bir sayfa kitap açtım. Keşke hep böyle olsa hayatlarımız bu neşede bu insanlarla. Çok isterdim biliyor musunuz hayatımı bu 3 kişiye ve bu ana sığdırmak ama olmuyor hayat izin vermiyor size..
Anı ölümsüzleştirmek için arabada bir sürü fotoğraf çekindik hatta öyle ki Aslı bora ile benim videomu bile çekmiş.  Yolun geri kalan az bir kısmı da koyu sohbetlerle hayatımızdan çocukluğumuzdan komik anılarla geçti. Ben pek bu konuşmalara dahil olmasam da onların anlattıklarına katılarak güldüm. Nihayet uzun bir yolculuktan sorna kiraladığımız villanin önünde durduğumuzda yolun bitmiş olduğunu anladık. Yol bir çırpıda geçmişti. Göz açıp kapayıncaya kadar biten bu yolun dönüşünü başka şehirlere uğrayarak uzatarak gitmek isterdim.
  Biz daha arabadan inememişken Aslı ve Enes kendi odalarına karar vermek için bir çocuk gibi koşarak içeri girdiler. Onların bu tatlı hallerine bir gülümseme sunarken boranın sabır diler gibi yukarı baktığını gördüm. Bu görüntü beni daha da güldürürken dudaklarımı birbirine bastırıp bagajdan çantaları aldım. Bora ile ile beraber eve doğru ilerlerken gözlerim evin dışını süzüyordu.  Çantaları içeri taşımak yerine bir köşeye bırakıp bahçeye doğru yürüdüm. Ev tam olarak mükemmeldi. Size bunu nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Ama filmlerden kitaplardan gördüklerimden bile  güzeldi. Kocaman bir villa vardı. Villanin çatı katındaki büyük balkon ışıklarla aydınlatılmış birçok çiçekle süslenmişti. Villanin önünde de oturma yeri vardı fakat burada beni en çok cezbeden yerden bahsetmek istiyorum size. Kocaman bir havuz vardı fakat hazuza bitişik olan denizle o kadar güzel bir uyum sağlanmıştı ki. Havuzun yanında  denize inen büyük bir kaydırak yer alıyordu. Peri masallarında gibi hissettiren bu güzel tatil yerinde hayatım boyunca yaşasam sıkılmazdım sanırım. Benim olduğum kadar hayran olmasa da bora da memnun bir ifade ile etrafı süzüyordu. Daha falza burada durmak isterim ama içeri girmemiz şu an için daha iyi olacağından yere koyduğum valizlerle içeriye doğru ilerledim. Aslı ve Enes villanin ikinci katından kendilerine birer oda secmişlerdi. Aslında ikinci katta iki oda daha boştu fakat enesin dahiyane fikirleri yüzünden bizi üst kata postalamışlardı. Üst kat ikinci kata göre çok daha görkemliydi ve sadece iki odadan oluşuyordu. İki koca oda da büyük terasa çıkıyor ve odalar  arasında bir bağ oluşturuyordu. Aslıgilin neden burayı seçmediğini anlayamıyordum fakat iykide sevmemişlerdi. Burası inanılmaz güzel bir görüntüye sahipti!!
   Bora ile oda seçmek yerine daha mantıklı bir yol izleyerek kendimize en yakın olan odaya geçtik ben sağ tarafa yakın olduğum için sağ odaya o iste sol odaya daha yakın olduğu için sol odaya geçmişti. İkimizde odalarımızın kapılarını kapattıktan sorna ben bulunduğum odada göz gezdirdim. Kocaman bir iki kişilik yuvarlak yatağın ve hatta büyük bir jakuzinin ev sahipliği yaptığı bu odada büyük siyah mat bir dolap vardı. O kadar büyüktü ki ben bu dolaba tüm evimi sığdırabilirdim. Oda sade ama inanılmaz ferah bir görünüme sahipti. Ve terasa açılan kapının olduğu duvar tamamen boydan boya camla kaplanmıştı. Önünde ince bir tül olsa da içerinin gözüktüğüne emindim. Adımlarım tersa doğru yol aldığında kapıyı açıp tek adımımı dışarı attım. Benim adım atmamla beraber boranın da kendi odasından çıkması bir oldu. İkimiz deniz manzaralı bu harika terasta birbirimize bakarak demirlere yaslandık. Bora uzun bir süre sessiz kaldıktan sora beklediğim soruyu sordu. "beğendin mi?"  gözlerimi ona inanamıyormuş gibi çektirip cevap verdim . " burayı beğenmeme gibi bir ihtimalim var mı sence? Şuna bak manzara bile mükemmel bayıldım.." sesime yansıyan çocukca heyecana bora bir tebessüm sunarken tebessümünü genişletip dudaklarını sessizce oynattı. " senin kadar değil.."
Benim duymadığımı sandığı yada bilerek söylediği üç kelime beni koca bir bilinmezliğe sürüklerken biz birbirimize kilitlenmiştik.

AdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin