25.Bölüm - Sıcak Çikolata -

600 18 4
                                    

İç sesimle beraber okulun yolunu tuttuk bastığım arnavut kaldırımındaki taşlar bu sokağın en sevdiğim detayı olabilirdi. Uzun bir yürüyüşün ardından okula vardığımda zil çalmış öğrenciler içeri koşuşturmaya başlamıştı. Hava serindi fakat öğrenciler bunu umursamıyordu. Bahçe oldukça kalabalıktı..
Zil çalalı birkaç dakika olmalıydı öğrenciler hala kolidor ve bahçede dolaşıyorladı. Bende bunu fırsat bilip sıcak bir şeyler almak için kantine yöneldim. Umarım nöbetçi öğretmen yoktur. Bilirsiniz zil çaldıktan sorna kantine gitmek yasaktır..
Neyse ki öğretmen yoktu. Kantin birkaç kişi dışında boştu. Hızla kantine yönelip sıcak çikolata isteyip beklemeye başladım. Birkaç dakikanın ardından sıcak çikolata hazır olduğunda bir miktar bozuk para bırakıp kantinden ayrıldım.
Kolidorlar boşalmış öğrenciler sınıflarına girmişlerdi. Birkaç dakika da nasıl herkes kayboldu anlamadım doğrusu. Sanırım acele etmem gerekiyor yoksa iyi bir azar işiteceğim. Dersimiz felsefeydi ve ders öğretmeni çok sinirli bir kadındı. Hayır yani insanız değil mi birkaç dakika geç kalabilir, derste uyuyakalabilir, tuvalete gitmemiz gerekebilir bu kadar sorun yaratmaya gerek yok.
Parmaklarımın arasındaki sıcak çikolatanın yakıcı sıcaklığı elimde bir sızı bırakırken hafifçe yüzümü buruşturdum. Neden çift bardak almadıysam..
Merdivenlerden çıkmaya devam ediyordum ki yukarıdan bir ses işittim " anladın mı pelin? Bidaha böyle bir şey duyarsam veline haber vereceğim."
Olamazzz bu felsefe hocası. Bir üst katımda bir kızla konuşuyor. Ve konuşması şu an bitmiş olmalı. Yani sınıfa gidiyor! Koş ada koş! Bu merdivenlerden çıkarsam hoca beni hayatta bırakmaz arka merdivenlerden de yolum uzun oluyor ondan önce yetişme ihtimalim çok düşük..
Azar mı ? azar mı ? arasında seçim yapmam gerekiyor anlıyor musunuz? İki türlü de azar iştiteceğim ama yine de 2. şıkkı seçiyorum. Sonuçta yetişme şansım da var öyle değil mi? Bunu kullanmalıyım ne de olsa kaybedecek bir şeyim yok.
Hızla arka merdivenlere ilerleyip çıkmaya başladım. Gözlerimi sıcak çikolatamdan bir saniye ayırmıyorum. Ayırsam elime döküleceğini biliyorum ve şu an birde bununla uğraşamam. Niye aldıysam ben bunu sanki teneffüs yok. Öğretmenler bazı konularda gerçekten haklılar sanırım..
Son kata ulaştığımda bir üst katın merdivenlerine yöneldim. Yöneldiğim gibi geriye sendelemem bir oldu. Çarptığım sert bedenden dolayı geriye attığım adımlar merdivenlere denk geldi ve olmayan dengem burada da kendini belli etti . Sendeleyip geriye gitmeye devam ederken sert bir kolun belime dolandığını hissettim. Gözlerim refleksle kapanırken kolun sahibi beni öne doğru çekip düşmemi engelledi. Düşüp bir yerlerimi kırmadığım için derin bir oh çekerken yavaşça gözlerimi araladım. E ama yok artık bu kadarı da fazla. Borayı görmeyi beklemediğim için bir an afalladım. Elimdeki kahve parmaklarımdan kayıp yeri boylayana kadar gözlerimi boradan çekmedim. Kahvenin yere düşmesiyle ortaya çıkan tok sesle sağıma dönüp mahvettiğim yere baktım. Gözlerim fal taşı gibi açılırken içimden kendime kızıyordum. Aynı apartmanda aynı okulda hatta aynı sırada oturduğum birini gördüğümde bunları yapmam sizce de biraz tuhaf değil mi? Hayır yani fazlasıyla sakarım ama bu kadarı da normal değil. Ne zaman bu çocuğu görsem içeceğim dökülüyor. Bu seferki şaşkınlığımdan beni çıkartan bora oldu. " bir gelişme var en azından bu sefer üzerime dökmedin." dedi. Eğlenen sesi kulaklarıma ulaştığında gözlerimi sinirle ona çevirdim." keşke üzerine dökülseydi de yansaydın!" sesim oldukça sert bir tona ulaşırken bora hala gülerek bana bakıyordu. Onu umursamayıp gözlerimi tekrar yere çevirdim." ne yapacağız şimdi yer battı" boranın gözleri de yere döndüğünde omuz silkti " biz değil sen. Senin döktüğün şeyi ben niye topluyormuşum?" sesi eğlenen halinden normal haline doğru bir yol alırken bu sefer omuz silken ben oldum. " senin yüzünden döküldü beraber temizleyeceğiz " dedim. Boranın üzerimde gezen bakışları yüzümde durduğunda" itiraz etsem de kabul etmiyeceksin değil mi? " bu bir kabulleniş cümlesinden önceki son çıkış cümlesiydi." üzgünüm.. " bora bana bir cevap vermeden aşağı kata ilerledi. Geri döneceğini düşünüyordum. Yani biraz salak olabilirdim ama böyle kaçmış olamaz değil mi. İç sesim cevapladı sorumu
" bora bu olabilir!" kendime somurtup merdivenlere oturdum. Kollarımı dizlerime bağlayıp yerde oturmaya devam ederken dersi boşuna kaçırmış olduğum için içten içe rahatsız hissediyordum. Sınav senemizdi ve bu yıl önemli şeyler olmadıkça ders kaçırmak istemiyordum. Gerçi felsefe o kadar önemli değildi ama yine de boşu boşuna girmemiş oldum. Zaten bora da beni burda böyle bırakıp gitti. Hayır anlamıyorum madem yardım etmiy-
"mavi göz?" boranın hoş sesi kulağıma ulaştığında hızla yerimde doğrulup ona doğru yaklaştım " ya sen nerdesin? Ağaç oldum burda" bir elinde tuttuğu fotokobi kağıtlarını gözüme sokarken diğer elini de havaya kaldırdı. " hocanın istediği testleri çıkartmak uzun sürdü. E tabi sorna da bunu almak için temizlik odasını açtırmak zorunda kaldım" son cümlesinde vileda olan elini havaya kaldırıp gösterirken bende onun bu komik halini izliyordum. Bir insanda temizlik hem bu kadar komik durup hemde sevimli olabilir mi?
-oluyormuş demekki
Bora viledayi elime tutuşturup yan taraftaki merdivenlere oturdu. Bende yerleri silmeye başladım.
Silerken bir yandan da söyleniyordum çünkü bora bey yardım edecekti güya , hepsini ben yaptım be! Neyse viledayı getirmesi de bir işti. İşim bittiğinde viledayı bırakıp sınıfa çıktım.
Felsefe hocası tarafından ilk derse neden katılmadığım hakkında minik bir kaç soru alsam da azar yemeden bu işten de kurtuldum..

AdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin