3.Bölüm - Yardım -

1K 26 6
                                    

-DÜZENLENDİ -

Kapıdan kendimi dışarı atarken mantıklı düşünemiyordum. Avuçlarımdan damlayan kanın kokusu burnuma geldiğinde midemdeki sıvının boğazımdan yükseldiğini hissettim . Sinirle koşmaya başlarken hiçbir şey umrumda değildi. Ağlıyordum. Ben ne yapıyordum insanlara? bana zarar vermelerini gerektirecek ne yapıyordum. Sahilde koşmaya devam ederken ayağıma takılan taşla olduğum yere dizlerimin üstüne düştüm, bir ilinti daha döküldü dudaklarımdan. Sesim boş sokakta yankılanırken kulaklarımı kapatmakla yetindim. Bir süre ağlamamın durmasını beklerken düştüğüm sahil yolundan kalkmadım bile. Yanımda hissettiğim adımlarla gözlerim aralanırken tanımadığım bana yaklaşan bir adamın yalpalanan adımlarını gördüm. Yerimden hızla kalkıp ondan uzaklaşmaya çalışmıştım ki "hişt nereye gidiyorsun güzellik " elindeki içki şişesiyle ve yalpalanarak yürüyen ayaklarıyla  bedeni bana doğru yaklaşırken kendimi hızla yerden kalkıp  koşarken buldum. "bırak peşimi" diye bağırdım ama adımları çok yakınımdan geliyordu benim 2 adımım onun 1 adımına eş değerken kaçmam gerçekten zordu. "gelsene lan buraya sürtük" sesini ensemde hissettiğimde kaçacak yerim kalmamıştı. Ellerini omzuma koyup beni hızla kendine çekti "bırak beni pislik herif" diye tısladım. Kollarım derin kesiklerden güçsüz düşmüştü. Parmaklarımdan hızla akan kanın kokusu burnuma gelmeye devam ediyordu. Adam benim aksime çokça iriydi. Yapılı cüssesi vardı. Üzerinde  olan gömleğin birçok düğmesini açık bırakmış altında görünen pürüzlü teni midemin daha çok bulanmasına sebep oluyordu . Adamdan kaçmam zordu. Yardım dileyen bakışlarımı çevreye çevirdim. Etrafı tarayan gözlerim boş sokakta dolanırken saatin gece yarısı olması yardım edecek birinin olma olasılığını daha çok aşağıya çekiyordu. "dur güzelim bu kadar hırçın olma" benim duyacağım şekilde çıkan sesi yerimde daha da gerilememe sebep olurken "istemiyorum git başımdan. Lütfen " diye bağırdım. Adam sinirle koluma asılıp elini kaldırdığında arkadan işittiğim çok daha kalın ve erkeksi ses kulaklarıma ilişti "istemiyorum diyor duymuyor musun?" sesin sahibine döndüğümde gözlerim şokla ve umutla açılırken borayı burada görmeyi beklemiyordum. "sanane lan" karşımdaki adam yayvan yayvan konuşurken  sinirlerimi daha çok bozmuştu. Tanımadığı birine sürtük muamelesi yapmak ne kadar doğruydu? Gerçi bu saatte burda bir başıma dolaşmamam gerektiğini biliyor olamam gerekirdi. Sonuçta burası Türkiye, bu saatlerde kız başına dışarda olduğunda farklı karşılanıyor.
Bora hızlı ve sert adımlarla yanımıza gelirken adamda hala gerileme yoktu. Boranın gözlerindeki sertlik yerime mıhlanmama sebep olurken birden kolumdaki eller gevşedi ve adamdan bir inleme koptu. Boranın yumruklarının sesi boş sokakta yankılanırken adamın yüzü kan içindeydi. Adam gözlerini açamayacak hale geldiğinde bora  iğrenerek çekti ellerini üstünden. Benim durduramadığım göz yaşlarım gözlerimden çeneme doğru bir sel oluşturmuştu bile. Bora yanıma gelip yüzüme  sinirden koyu yeşile dönmüş gözleriyle bakmaya başladı. "iyi misin mavi göz" mavi göz mü? Bir adım vardı yahu! gerçi gözlerim maviydi. Ve bu takma adı takan sadece bora değildi.
  Kendimi taşıyamıyordum. Bacaklarım güçsüzdü. Yorulmuştum.
"i-iyiy-yim" dedim kekeleyerek  kısık ve güçsüz çıkan sesimle. Korkmuştum. Bora yüzümde gezdirdiği bakışlarını ellerime indirdiğinde gözlerinden geçen şaşkınlık gözle görünür cinstendi. Birkaç saniye sorna geri eski haline dönsede gözlerinde hala şaşkınlık vardı. Bir anda gözlerinin daha da koyulaşıp çenesini sıktığını gördüm "siktir. Ellerine noldu!? " ellerimi, parmaklarının arasına aldı. Hala sımsıkı olan yumruklarımı yavaşça açtı. Kan hızla akmaya devam ederken kollarıma uğrayan bakışlarıyla kaşları çatılmaya devam etti. "kim yaptı bunları!? " boranın sorusuyla sızlayan ellerime çevirdim bakışlarımı. Avuçlarımdan damlayan kanlarla yüzümü daha çok buruşturdum. Bora benden bir cevap alamayınca kolumdan tutup çekiştirmeye başladı, tabi kesilmeyen yerinden tutuyordu. Siyah bir arabanın önünde durduğumuzda arabaya binmem için bir şeyler geveledi. Tanımadığım bir adamın arabasına binmek her ne kadar doğru gelmese de iç sesim  zarar vermek isteseydi seni sarhoş adamın elinden almazdı diye dürttü beni. Yavaşça bindiğim arabada ellerimi bacaklarımın üstüne yerleştirdim. Araba yola çıktıktan sorna hiç konuşmadık. Kısa sayılabilecek araba yolculuğu bittiğinde küçük bir mekanın önünde durmuştuk eczane gibiydiydi. İçeri girdiğimizde bizi genç bir erkek karşıladı. Boraya selam verip sıkı bir kucaklaşmanın ardından gözleri bana döndü. Kemikli bir yüzü, ela gözleri, orta derecede sıradan bir burnu vardı. Bakışları ellerime kaydığında onun da gözlerinden geçen ufak şaşkınlığa rastladım. Boraya dönüp bir bakış attıktan sorna mekanın arka tarafına doğru yol aldık. Büyük sayılmayacak bir kapıdan geçtiğimizde karşımdaki görüntü şaşırmama sebep oldu. Tam karşımda bir sedye üzerinde bir ışık, içi sağlık malzemeleriyle dolu  olan bir dolap ve etrafında da mavi perdeler vardı . Biraz şey bir ortamdı, korkunç. Görüntü vücudumu kasmama sebep olurken bora gözleriyle çocuğa işaret yaptı. Çocuk yanımıza yürürken bora da konuşmaya başlamıştı "yaralar derin gözüküyor cenk dikkat et" boranın sakin ama sert çıkan sesi boş odada yankılandı. Adının cenk olduğunu öğrendiğim çocuk bana yaklaşırken gerginliğim git gide artıyordu. Cenk yüzüne olabildiğince samimi bir ifade yerleştirip beni sedyeye doğru yönlendirdi. Sedyenin önüne geldiğimizde "otur bakalım küçük hanım"  samimi sesiyle beraber oturduğum sedyede beklerken cenk de arkadaki dolaplardan gerekli malzemeleri arıyordu. Cenk  yanıma geri döndüğünde boranın da arkamda olan varlığını hissettim. Cenk yavaşça parmaklarımı eline alıp avcumu açtığında yüzünden geçen  şaşkınlık ifadesini görüyordum. Yara derindi. Ellerimi kaldırıp üstümdeki ince hırkayı sıyırmak istedim ama bora benden önce davrandı. Ellerini hırkanın kollarına yerleştirip nazik olmayacak şekilde üstümden sıyırdığında kollarımdaki kesikler de açığa çıktı. Bora ve cenk kısa bir süre birbirlerine baktıktan sorna cenk pansuman yapmaya başladı. Dikiş atmak için ısrar etsede istemediğimi belirttim o da ısrar etmekten vazgeçti. İşi bittiğinde teşekkür ettim. Hırkamı üzerime geçirip boraya doğru döndüğümde kapıya doğru ilerliyordu. Borayla beraber cenkin yanından ayrıldığımızda Bora önde ben arkasında yürüyordum. Boranın arabasının yanına geldiğimizde bora kendi tarafına yöneldi "bin!" boranın sert çıkan sesiyle onun yüzüne çevirdim bakışlarımı "Ben kendim gide-"cümlemi tamamlamama izin vermeden konuştu" sarhoş herifin elinden aldığım kız kendim giderim diyor öyle mi? Güldürme beni bin şu arabaya "boranın cümlesini düşününce  haklıydı beni sarhoş adamın tacizinden kurtarmıştı ve ben saat gece yarısını geçmesine rağmen kendim giderim mi diyordum gerçekten aptalsın ada. Yavaşça yöneldiğim kapıyı açtım ve arabaya oturdum. Bora da  şoför koltuğunda oturuyordu.
  Yola çıktıktan sonra  hiç konuşmadık . Sadece adresimi söylemiştim. Kolumdakilerle alakalı daha çok soru sormaması rahatlamama sebep olurken onun başına  bela olduğum için kendimi kötü hissediyordum. Araba evimin önünde durduğunda bora gözlerini evime çevirdi hoşnutsuz birkaç bir şey söyeldi ama duymadım. Bedenimi ona çevirdim "teşekkür ederim , seninde başına bela oldum üzgünüm" mahçup gözlerle ona bakarken bora sorun değil der gibi başını salladı. Arabanın kulpuna uzandım çıkarken "iyi geceler bora " dedim gülümseyerek "iyi geceler mavi göz " dedi düz bir sesle. Arabadan indiğimde arabanın yanımdan hızla uzaklaştığını gördüm. Ayaklarımı yere süre süre girdiğim evin kapısını kapatıp odama doğru yol aldım. hızlı hızlı çıktığım merdivenlerden yine hızlı adımlarla odama yöneldim. Odamın içine girip arkamdan kapıyı kapattım ve kilitledim. Dolabımdan şortlu pijama takımımı alıp üstüme geçirdikten sorna yumuşak yatağımın içine girdim. Ne yorucu gündü. Geceye sarılıp gözlerimi  kapattıktan kısa bir süre  sorna derin bir uykuya daldım...

AdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin