37. Bölüm - Şiir Severler -

542 12 1
                                    


Adımlarım büyük kitaplığıma ilerlerken kendime güzel bir kitap seçtim. Bu bir şiir kitabıydı. Şiir okumayı pek seven biri değilim ama arada içime dolan istekle okuyordum. Kitabımla beraber büyük terasa çıkıp yerdeki mindere oturdum. Üzerime de ince bir battaniye aldım. Gözlerim karanlık gökyüzüne dönerken sessizce bir gülümseme bahşettim yıldızların ardından beni izleyen babama. Sorna kitabı rastgele açıp çıkan şiiri yüksek olmayacak bir sesle dışımdan okumaya başladım

"Seni düşünürken

Bir çakıl taşı ısınır içimde

Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar

Bir gelincik açılır ansızın

Bir gelincik sinsi sinsi kanar

Seni düşünürken

Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır

Deliler gibi dönmeğe başlar

Döndükçe yumak yumak çözülür

Çözüldükçe ufalır küçülür

Çekirdeği henüz süt bağlamış " ardından yanlız olmadığımı gösterir gibi bir ses duyuldu yan taraftan. Bu ses bir o kadar aşinası olduğum boranın güzel sesiydi.

" Masmavi bir erik kesilir ağzımda

Dokundukça yanar dudaklarım

Seni düşünürken

Bir çakıl taşı ısınır içimde. " bora ayağa kalkmış iki terasın birbirine yakın duvarına kollarını koymuştu. Cümlesine başlarken gözlerimin içlerine bakarak okurken onu dinledim. Bu birkaç satırı okurken okadar güzel görünüyordu ki. Sokak lambasının o loş ışığı kusursuz olan yüzünün sağ tarafına bir gölge düşürmüştü. Gözlerimi ondan alıp tek kelime etmeden önüme döndüm. Gözlerimi kapatıp rast gele başka bir sayfa açarken boranın yeşil harelerini üzerinde hissediyordum.

"Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni
Ne kadar yakından ve arada uçurum;
İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi
Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini
Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
Ben artık adam olmam bu derde düşeli"** benim okurken bir süre sonra ezbere devam ettiğim bu satırlarda borayla göz temasımızı hiç ayırmadım. Sanki ona armağan ettim bu sözleri. Bir erkekten bir kıza yazılmış olmasını umursamadan. İçimden bir ses ona fısıldadı bu dizileri. Bora tüm dikkatini bana vermiş satırlarımı dinlerken o da içimden geçen bu fısıltıyı duymuştu sanki. Bakışları içtenlikle değişirken bu sefer dudaklarını aralayan o oldu. Ama onun elinde bir kitap yoktu. O da ezbere bildiği bir şiiri bana bahşetti. "Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde,
Şarkılarımda, sözlerimde.

Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmiyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde." özdemir Asafın yazdığı bu dizeler boranın sözleriyle hayat bulup bir bir yanıma geldi. Birbirimize öyle içten bakıyor bakışlarımıza öyle derin anlamlar yüklüyorduk ki sözlere gerek yoktu. Ta ki aslının ve enesin sesi arkadan gelene kadar. Aslı aşağı kattan bana Enes aşağı kattan boraya seslenirken biz sadece birbirimize bakıp bu anın büyüsünün bozulmasına izin verdik. Biz birbirimize bir şey demeden terastan ayrılırken anın büyüsü bende hala devam ediyordu. Borada da devam ediyor mu bilmiyordum. Sonunda kendime gelip aslının yanına ilerledim. Aslı aşağı kattan adımı bağırmaya devam ederken buna bir son vermek amacıyla
" efendim Aslı!?" dedim rahatsızlığın yüklü olduğu sesimle. Aslıyla gözlerimiz birbirini bulduğunda heyecandan yerinde duramıyordu.
" haftaya tatile gidiyoruz" son kelimenin son hecesini uzatarak ve büyük bir heyecanla söylediği bu cümle karşısında donup kaldım. Nereye ne zaman kimle ve buda nereden çıktı böyle ? Bunları içimden değilde dışımdan söylesem sanırım daha yararlı olabilirdi. " nereye gidiyoruz ? Kiminle? Ne zaman? Ve bu da nereden çıktı Aslı?" sorularıma göz devirip cevaplamaya başladı. " İzmire. Sevgilim bora sen ben. Haftaya demiştim zaten. Ve bu da üniversite sınavından sorna koca bir senenin verdiği yorgunluğu çıkartmak istememizden çıkan harika bir fikir. " Tüm sorularımı sırasıyla ve sabırla cevaplarken bende kalçamı duvara yaslamış kollarımı birbirine kavuşturmuş onu dinliyordum. Tatile gitmek mi? Hayatımda en son ne zaman tatil yaptığımı bile hatırlamıyorum ben. Yani annem hiç o işlere girmezdi. Ayrıca sanki iki çift gibi gitmek biraz tuhaftı. Yani Aslı ve Enes el ele gezerken ben bora ile ne yapacaktım ki? Yine de tatil fikri benim kafama da yatmıştı. Tüm sene boyunca yoğun bir çalışma geçirmiş ayriyetten benim için zor bir yıl olmuştu. Hem ruhsal hem bedensel olarak yorulduğum bir yılı tatille silip atmak gerçekten de güzel bir fikirdi. Yine de bunu Aslı ile paylaşmadım ve bakarız diyerek aslının söylenmelerini arkamda bıraktım. Ama tabiki Aslı bu susar mı? Susmadı!
" ada nereye gidiyorsun! Eneslere gidiyoruz! Şimdi!" kızgın sesi kulaklarıma geldiğinde onun konuşmasını bitirmeden gittiğim için kızgın olduğunu biliyordum. Eneslere gitme söylemleri ile merdivenin başından ona baktım. " niye gidiyormuşuz? Sen git işte kızım ben niye geliyorum? " sesim sıradan bir ses tonuyla aslıya ulaştığında gözlerini devirip sabır diler gibi tavana bakmaya başladı. " ders çalışacağız beraber."

Evet evet şu an bora gile gitmek için kapının önünde dikiliyorduk. Aslı zili bozmak ister gibi uzun uzun zile basarken bende kucağımdaki test kitaplarımla bıkkınca arkasında bekliyordum. Uzun bir sürenin ardından enesin boraya kapıyı açmadığı için söylenmeleri ve ardından kapının açılması ile susması bir oldu.
Aslı ve Enes birbirlerine sırıtarak bakmaya başladığında her ne kadar bu aşk portresi beni mutlu etse de katlanamayacağımı bildiğimden Enesi kolumla itirip içeriye girdim. Adımlarım ezbere bildiğim mutfağın yolunu tuttuğunda çevreme bakma gereği bile duymuyordum. Boş mutfağa gelip ışıkları açtıktan sorna yüksek masaya kuruldum. Test kitaplarımı önüme açıp kimseyi beklemeden çözmeye başladım. Kısa bir süre sonra arkamda bir haraketlilik oluştu. Ve arkamda sıcak bir beden belirdi. " bu soruyu yanlış yapmışsın" bora üzerime eğilmiş tepemden soruya bakarken sıcak nefesi saçlarımın arasına karışıyordu. " öyle mi?" dedim başımı yana çevirip onunla göz teması kurmak için ancak bu girişimim bizi çok daha farklı bir konuma yöneltti. Benim ona dönen başımla zaten yakın olan bedenlerimiz daha da yakınlaşmıştı. Ve tam o sırada kapıdan gelen yüksek ses bizi ayırdı." Aslı- Ah çok özür dilerim. Sevgilim çık çık yanlış bir zamanda geldik" aslının adımızı bağırırken içeri girmesi ve bizi o pozisyonda görüp yanlış anlaması bir oldu. Enesin kolundan tutup geri çekmeye çalışırken Enes kafasını merakla içeri uzatıp bize bir bakış attı. Sonra yanlış anlaşılacak bir şey olmadığına karar verip içeri girdi. "bölüyor muyuz gençler?" dedi yüzündeki koca sırıtmasıyla. Aslı da arkasından tek gözünü kapatıp diğer gözünü de kısık bir şekilde açmışken bize bakıyordu. Sorna aramızdaki mesafenin güvenli olduğunu görüp tamamen açtı. " siz ne yapıyordunuz burada hayır aranızda bir şey varda bizden mi saklıyorsunuz." aslının kızgın yüksek sesi kulaklarımızı tırmalarken daha falza bu imaya dayanamayıp dudaklarımı araladım.
" Ay ne saçmalıyorsunuz Allah aşkına soruya bakıyorduk hepsi bu saçma sapan imalarınızı kendinize saklayın ve geçin şuraya da başlayalım artık uykum geliyor benim" herkes söylediklerime şaşkınlıkla bakıyorken konuyu bizden çok güzel bir şekilde savuşturduğum için kendimi tebrik ettim. Kısa süre sorna herkes test kitaplarıyla gelmiş ve çalışmaya başlamıştık.
Çalışmanın yaklaşık 1.5 saat ardından Aslı ve Enes dersten kaytarıp ortadan kayboldular ve biz de bora ile baş başa kalmış olduk. Ben teste kendimi o kadar kaptırmış vaziyetteydim ki dudaklarımdan firar eden kelimelere engel olamadım. " ya sen ne biçim bir sorusun. Öyle yapıyorum olmuyor böyle yapıyorum olmuyor. Hayır yani benden ne bekliyorsun ki sana yeni formül falan mı çıkartayım?" dedim. Hafif bir sınır vücudumda gezerken kaşlarımı catmış soruya bakıyordum . Evet söyleniyordum hemde bir soruya! Ama o kadar sinirimi bozdu ki bu soru.. Geçemiyorum da inat yaptım çözeceğim diye ama atlamam daha iyi olacak sanırım.
" Ada? Soruya mı söyleniyorsun? " boranın sesi kulaklarıma dolduğunda bunu onun da duyabileceği bir sesle söylediğimi yeni fark ediyordum. Gözlerim test kitabından boranın yeşil gözlerine oradan da gülmemek için zor tuttuğu dudaklarına kayarken sinirle kaşlarımı çattım. Benim kaşlarımı çatmamla boranın dudaklarından bir kahkaha kopması bir oldu. " neden gülüyorsun? Komik olan ne!?" sinirden tıslar gibi çıkan sesimle bora kendine gelmeye çalışırken dudaklarında ki sırıtmaya engel olamadığı belli oluyordu. " dur bir bakalım nasıl bir soruymuş" bora sorusuyla beraber sandalyesini yanıma çekerken bende ona bakıyordum. Yanıma geldikten sorna üzerine defalarca yazıp çizdiğim için yıpranmış sayfanın üzerine bakmaya başladı. Gözleri soru ve benim aramda mekik dokurken gözlerimi sorudan tamamen ona çevirdim.
Yüzü.. Kusursuz bir görünüme sahipti bu açıdan. Uzaktan da güzel bir yüzü vardı ama yakından baktığınız hali daha farklıydı. Gözlerim yüz hatlarında geziye çıkarken nasıl böyle bir görüntüye sahip olduğunu düşünüyordum.
Daha önce de yakışıklı erkek görmüştüm fakat hiç biri böyle değildi. Yani ne bileyim yakışıklı olanlar genelde egolu saçma tipler oluyor. Düşünceli iyi niyetli olanı hiç görmedim. Gerçi bora da biraz odun ve kaba ama yine de güzel bir kalbe sahip.
" anladın mı?" boranın sesi beni düşüncelerimin içinden cekip alırken daldığım yüzünden gözlerimi alıp gözlerine baktım. " Hı?"
" kızım o kadar anlattım beni dinlemiyor musun sen ?" hafif sinirli sesi kulaklarıma dolarken mahçup bir ifadeyle özur dileyen bakışlarımı ona gönderdim. " bir daha anlatır mısın? Lütfen. Lütfen. Lütfennn" iki elimi birbirine koyup hafifçe ona eğdiğim bedenime kısa bir bakış ayıp gözlerini başka yere odakladı."tam bir baş belasısın anlatıyorum düzgün dinle ve o gözlerini soru bitene kadar yüzümden çek. "

*çakıl - bedri Rahmi Eyüboğlu

**cemal Süreyya - biliyorum sana giden

AdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin