34.Bölüm - Hüzünün Kolları-

599 16 6
                                    

Evet evet yanlış duymadınız. Dudaklarımız birkaç saniye birbirine dokunurken dudaklarımızı ayıran şey ise benim şaşkınlıktan kavanozu yere düşürmem oldu. Vücudum anında yaşadığımız bu birkaç saniyeye tepki verirken tüm bedenimde bir titreme oluştu. Daha önce tatmadığım, bedenime yabancı olan bu duygu beni esir alırken ruhum çok başka gezegenlere  geziye çıkmış gibiydi. Dudaklarının ısısı hala dudaklarımda varlığını korurken ne ben konuşabiliyordum ne de o. Öyle ki kavanozun yere düştükten sorna kırılması bile ikimizin bu çekimine engel olmamıştı. İkimiz de şaşkınlıktan kocaman olmuş gözlerimizle birbirimize bakarken olayın şokunu atlatmaya çalışıyorduk.
  Boranın belimin üzerinde duran elleri beni sıkı sıkıya sarmıştı. Sanırım hızlı dönmem karşısında düşmemem için refleksle tutmuştu. Fakat ellerinin de izin vermeyeceği üzere birbirimize çok yakınlık öyle ki yüzlerimiz arasında sadece birkaç santim vardı. Boranın kokusu bir kedi misali yüzümü yalarken olayı idrak edip kendimi geriye kaydırdım. "şey ben işime baksam iyi olacak" bora benim sesimle kendine gelirken afallamış  bir  sesle gecikmeden konuştu "  ben de fırına bakayım " boranın cümlesiyle ben işime yoğunlaştım o da fırına bakıp ardından mutfaktan ayrılıp gözden kayboldu.
 
  Bora gideli yani o küçük an yaşanalı 4,5  saate yakın oluyordu. Fakat ben etkisinden çıkamamıştım. Öyle ki kalbim bana savaş açar gibi göğüs kafesimi tekmeliyordu. Aklımdan çıkmayan o anla işime devam etmiş yerleri toplamış ve Pastaneyi açmıştım. Bora o şaşkınlığından sonra başka bir belirti göstermedi. Yani sanki yaşanmamış gibi davranmaya devam etti. Fakat ben öyle yapamıyordum. Onu her gördüğüm yerde aklıma o sahne geliyor ve yanaklarım kıpkırmızı oluyordu. Normalde her şeye utanan bir insan değilim. Hatta utandığım anlar nadirdir fakat nedense yaşadığımız bu şeyi göz ardı edemiyor ve kendime engel olamıyordum.  Bu iki saat hatta önümüzden akıp geçen diğer saatler boyunca boradan kaçarak o nereye giderse ters yöne gitmeye çalıştım. Nedenini sormayın çünkü vereceğim bir cevabım yok.
Aslında neden böyle bir tepki verdiğimi bile  bilmiyorum . Sonuçta isteyerek olmadı degil mi? Anlık bir şeydi ve geçti gitti. Birkaç saniyenin bizi esir aldığı o sahne gözlerimin önünden çıkarsa tabiki bende eskisi gibi davranabilirdim. Fakat beni de anlayın daha önce hiç böyle bir şey başıma gelmemişti. Ve genelde evden çıkmayan, kimseyle muhattap olmayan biri olarak bir erkeğin elini bile tutmamıştım. Yanlışlıkla bile tutmamıştım!! Yani benim için kabul edilmesi yada ya olur böyle şeyler denilebilecek bir şey değildi.  Ama daha normal davranmaya çalışsam iyi olacaktı aksi taktirde bu şekilde aynı Pastanenin içinde nereye kaçacağım diye stres yapmazdım. İçimden geldiği yaptığım  nefis kurabiyeleri müşterilere ikram etmek için büyük bir tabağa ve  iki küçük tabağa koyup yanına da kendime koca bir bardak süt alıp mutfaktan çıktım. Kasada yerini alan boradan gözlerimi her ne kadar ayırmak istesemde bunu yapmadım üstüne birde yanına ilerleyip bir kurabiye tabağını ona verdim. Büyük tabağı tezgahın arkasına bırakıp tekrar masalara yöneldim. Bugün hava inanılmaz derecede güzeldi. Sanki bugün güneş ayrı bir güzeldi. Sabah yanıma aldığım test kitabıyla ve kurabiyelerimle boş bir masaya oturup kitabı açtım. Saçlarımı yukarıda gelişi güzel bir topuz yapıp kitaptaki soruları çözmeye başladım. Sonuçta günler akıyordu ve her geçen gün üniversite sınavı da yaklaşıyordu. Ve çalışmayı bırakmamam hayallerim için önemliydi. Yaklaşık  5 saat boyunca test kitabından başımı sadece sütümü içmek ve kurabiyelerimi yemek için kaldırdım. Pastane işlerini boraya yıkmak biraz bencilce olabilirdi fakat şu an bunu umursayacak değilim. Kısa bir zaman geçmişti ki bedenimde hissettiğim sıcaklık yerimde sıçramama sebep oldu. Sonra bora " hştt  korkma benim" dedi sesi nazik bir tona bürünmüştü. Sesi kulaklarıma dolduğunda bedenimde bariz bir gevşeme oldu. Kollarıma bıraktığı ince hırkası üşüdüğünden bir haber olduğum bedenimi bir nebze ısıtmıştı. " teşekkür ederim" dedim. Dudaklarım  bu nazik davranışına bir tebessüm sunarken bora konuşmaya başladı. " uzun süredir buradasın. Havada soğudu. Üşütme burada zaten üzerinde ince" bakışları üzerimde gezerken rahatsızca yerimde kıpırdadım. Birinin bana dikkatli bakmasını sevmiyordum! " hava karardı gitsek iyi olacak sanırım " dedim uzun süre konuşmamış olmanın verdiği pürüzlü sesimle. Ardından ayaklandık ve Pastaneyi kapattık. Yarın buraya bakacağımız son gündü. Sorna Zeynep Teyze ve Salih amca gelecekti. Zeynep Teyze demişken aklıma mide kanseri olduğu geldiğinde yüzüme bariz bir hüzün ev sahipliği yaptı. Sahi söyleyebilmiş midir Salih amcaya? Kolay olmasa gerek böyle bir haberi canından çok sevdiğin insana vermek. Kim bilir ne kadar üzülmüştür Salih amca. Düşüncelerimi bölen boranın sesi düşüncelerimi aklımın birbirinden zıt noktalarına dağıttı. " iyi misin? Yüzün düştü." sesi merak içerir bir tınya sahipti. "Zeynep Teyze hasta" dedim hiç düşünmeden. Belki söylemem gerekirdi ama söylemiştim işte. Bora bunu beklemiyor olacak ki yerinde mıhlandı ve bende onunla beraber kaldırımda durdum. " ne demek hasta?"  sesi bunun gerçekliğini itiraz etmeye hazırdı. Ben bile bu kadar üzüldüysem onu tahmin etmek zor değildi. Sonuçta benden önce burada yaşamaya başlamıştı ve bütün mahalle onu tanıyor olduğuna göre de uzun bir süredir burada yaşıyordu. Zeynep Teyze ve Salih amcayla aralarındaki samimiyeti dün görmüştüm.  Uzun bir konuşma yapacak olduğumun habercisi olarak derin bir nefes aldım. " Zeynep Teyze mide kanseri. Salih amcanın haberi yokmuş. Söyleyememiş. Zeynep Teyze de ondan daha fazla saklamak istemedi. Yani böyle bir şey gizlenmez  zaten. O yüzden söylemek istiyordu ama Pastane olduğundan bir türlü yanlız kalamıyorlarmış ve akşam da yorgun oluyorlar doğal olarak. Bende o zaman birkaç gün Pastaneye bakabileceğimi söyleyince de küçük bir tatil yapıp gelme fikrini makul buldu. Sen de olunca işler daha iyi yürüdü. " uzun açıklamamı yaparken gözlerim uzaklara dalmıştı. Sesim oldukça durgundu. Bora beni dinlerken yüzüne bir hüzün oturdu. Anlaşılan düşündüğümden çok daha fazla değer veriyordu onlara. İkimiz de ruhlarımızı hüzünün kollarına kaptırırken sessizlik aramıza bir sis misali yayıldı ve eve girene kadar ve  evlere girdikten sorna da bizi bırakmadı.
 
  Sabah uyandığımda bedenimde ki yorgunluk geçmemişti. Dünden kalan bora ile son konuşmalarımız da pek iç açıcı olmadığından yataktan kalkmak istemiyor hatta gün boyu uzun bir uykuya dalmak istiyordum. Ama maalesef ki isteyerek aldığım bir sorumluluğu öylece bir köşeye bırakıp rahat yatağımda yatamazdım...
 

 

.
.
.
Selam ballarım. 6 gündür bölüm atmıyordum. Küçük bir kaçamak yaptım. Yeni bölümleri daha sık atmak istiyorum fakat artık bir sonuca varmam gerekiyor. 40 bölüm var şu an paylaşmadığım 6 bölümle beraber ve ne kadar daha devam ederim bilemiyorum. Acaba  ikinci bir kitap olarak mı devam etsem yoksa ilerleyen bölümlerde tamamlasam mı emin olamıyorum. Daha olaylar da oturmadı böyle bir bitiş olsun istemiyorum ikinci kitap yerine de buradan  uzun uzun bölümler yapıp kısa sürede belki tamamlarım diyorum ama siz ne düşünürsünüz bu konuda. Sizce buradan devam edelim mi? Yoksa ikinci kitap yapmak için bu kitaba bir final ayarlayalım mı ?

AdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin