ON (KATİL)

304 166 105
                                    

Bırak.
Sular durulsun.
Bırak sular durulsun , o zaman ay ve yıldızların yansımasını kendi varlığının aynasında göreceksin.
Sadece bırak. Bırak Öznur artık inceldiği yerden kopacaksa kopsun.

Hayatınızda en kötü günü hatırlıyor musunuz?

Ben sanırım hangi günüm daha kötü karar vermekte zorluk çekiyorum.
Günlerdir korkuysa korku, gerilmekse gerilmek, bir şeyleri çözmeye çalışmaksa çözmek, şaşırmaksa şaşırmak... Fakat şimdi görüyorum ki aramızda en çok şaşıran o.
Erkan.

Sırrımı ben istemeden bir kişi daha öğreniyor. O kişi ne yazık ki iş arkadaşım haricinde kocamın en yakın arkadaşlarından birisi. Sence söyler mi Öznur?

Umarım, umarım söylemez.
Bir hafta sadece bir hafta Erkan. Bir hafta sonra ben her şeyi Paris'in o görkemli manzarasına karşı otururken Murat'a söyleyeceğim. Bir hafta.

"Ne oluyor?" Erkan'ın bu sorusuna karşılık hâlâ kimse cevap vermemişti. Erkan ve Tonguç'un burada ne işi vardı. Bir şeyleri açıklamak o kadar zor geliyordu ki yardım istercesine Ela'ya baktım. Ela'da Kerim'e doğru çevirdi kafasını. Üçümüz birbirimizin düşüncelerini okumaya çalışıyorduk sanki.

Sinirden, korkudan, şaşkınlıktan elim ayağım boşalmıştı. Sırtımı duvara yaslayarak yere oturur halde buldum kendimi. Ne bacaklarımda ne bende derman kalmamıştı. Ayağa tekrar kalkacak güç şu an için yoktu. Ela'da benden sonra yanıma oturdu.

Bir sessizlik hakimdi evde. Karşımda duran duvarda ki yazıyı okumamaya çalışıyordum oraya bakmamak için mücadele ediyordum.

Tonguç’ta bize katılarak sol tarafıma oturdu ve kulağıma "noldu" diye bir soru yöneltti.
Olan şu Tonguç, Mavi Nefes'i bulma ümidiyle çıktığımız Bursa yolculuğu burada sona erdi.

"Yaptı yine yapacağını o." Dedim ama bunu sadece Tonguç değil sağ yanımda duran Ela, hâlâ ayakta duran Kerim ve Erkan'da duymuştu.

Gücümü toplayarak Erkan'a baktım. Bakışlarına anlam yüklemeye çalışıyordum ama bunu başarmak çok zordu. Şaşkınlığını biraz olsun üzerinden atmıştı, neler olduğunu anlamaya çalışıyor gibi bir hali vardı ama ben bir açıklama yapmadan anlayabileceğini sanmıyordum. Gerçi açıklama yapsam bile anlayabilecek miydi?

Ela Kerim'e ve Erkan'a otursanıza derken ben kafamda ki kelimeleri cümleye dönüştürmeye çalışıyordum. Kerim'de bize katılarak yere oturdu aynı şekilde Erkan'da. Çember oluşturmuştuk, karşımda ki yazıyla beraber...

"Erkan biliyor mu?" Sesim biraz titremişti. Bu sorum Tonguç'aydı.

"Siz bizi nasıl buldunuz ki?" Diye sordu Ela. 5 dakikadır düşündüğüm şeyi sorarak, sanırım Kerim'de bunu düşünüyordu.

"Sabah Öznur'a mesaj attım." Diyen Tonguç başladı bizi nasıl buraya kadar takip ettiklerine. "Aslında mesaj atmadan öncesi var pardon. Sabah ofise geçtim, Pelin söyledi Öznur hastaymış gelemicekmiş diye. Erkan'la sabahtan işimiz yoktu geçmiş olsuna gidelim dedik. Pelin'le Mehmet abi gelemedi bakmaları gereken dosyalar vardı. Tam Öznur'un evinin önündeyiz, sizi gördük. Öznur çok iyi, hiç hasta gibi durmuyor. Sonra tanıyamadığımız bir adam. Ben bu olayları bildiğim için Mavi Nefes sandım onu." Kerim'den bahsediyor.

"Kerim Ceylan Aslan davasından sorumlu amir." Diye açıklık getiriyorum konuya.

"Sadece Ceylan Aslan davasında yardım etmiyor galiba sana." Erkan'ın cümlesine karşılık kafamı sallıyorum.

Tonguç bir iki saniye bekledikten sonra devam ediyor arada Kerim'e elini uzatıp kendini de tanıttıktan sonra. (Erkan böyle bir nezakette bulunmuyor.) "Amacımız takip etmek değildi ama olaylar öyle bir gelişti ki takip etmek durumunda kaldık. Sana mesaj attım Öznur hastaymışsın iyi misin diye sende evdeyim iyiyim yazdın ama İstanbul'dan çıkmış bir tesiste durmuştunuz. Mavi Nefes olabileceğini düşünerek korktum sadece. Sen de evdeyim diyerek yalan söyleyince tahminlerim doğru sandım. Tabii Ela niye yanınızdaydı onu anlamamıştım. Bu sırada mecburen Erkan'a bazı şeyleri söylemek zorunda kaldım."

Mavi NefesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin