2| Bana inanıyorsunuz değil mi?

5.3K 541 382
                                    

Gece saat üç sularında esmeye başlayan rüzgâr getirdiği kara bulutları köyün üzerine bırakırken yavaştan yağmur yağmaya başlamıştı bile. Herkes bu saatlerde rahat ve sıcak uykusundayken uyumayan iki beden vardı. Biri türü gereği uyanıktı, diğeri ise bu soğuk havada çaresizce yağmurun altında kalıp üşüdüğünden uyanıktı.

Jeon Jungkook yıllar önce dolunaylı bir gecede dünyaya gelen Ay melezi..

İki gündür aç kalmasıyla fiziksel gücünü yitirdiğinden bedeni oldukça yorgun düşmüştü. Açık olan kafesin üstünden üzerine düşen yağmur damlaları daha da üşümesini sağlarken kollarını acıtan dikenli sarmaşık yüzünden de fazlaca zorluk çekiyordu.

Kimsenin ona yardım etmeyeceğini, sabah olduğunda da suçsuz yere öldürüleceğini bilmek içindeki korkuyu körüklüyordu. Fiziksel gücü yerinde olmadığından yapmaya çalıştığı büyüler işe yaramıyor henüz dönüşmediği için de kurdunun avantajlarından yararlanamıyordu.

Soğuktan zangır zangır titreyen bedenini kontrol edemiyor soğuk demire daha bir sığınıyordu fakat yararını gördüğü falan yoktu. Soğuk olan demir giderek daha da soğuyor gibiydi. Sonunun böyle geleceğini hiç düşünmemişti.

Yirmi bir yaşına kadar kaçamak hayatı yaşayarak bu zamana kadar gelmişti. Kimse onun Ay melezi olduğunu bilmediğinden -buna kendisi de dahildi- etrafa yaydığı farklı enerji yüzünden bunu lanet olarak algılıyorlardı. On dört yaşından bu yana kendi başının çaresine bakmayı başarmış, imkânının el verdiği kadarıyla birkaç büyü öğrenmişti.

Ailesinin aniden ortadan kaybolması sonucunda onu koruyup sahip çıkacak kimsesi kalmamıştı.. bu dünyada yalnızlığa terk edilmişti. Şimdi de yalnız ölecekti..

Kapanmamak için direnen göz kapaklarına artık engel olamıyordu. Bedeni öyle bitkindi ki artık onu zorlayan boş midesine karşı gelemiyordu. Öyle ki karşısına geçen bedenin yüzüne bile bakamadan bilinci kapanmıştı..

●●●

He ran karşısında sabah kahvaltısını yapan küçük Min gyu'ya bakarken iştahla yemesini izlemenin keyifli olduğunu fark etmişti. Elindeki gümüş kadehten onun için hazırlanan kanı yudumlarken gözlerini boşluğa çevirmişti.

Bugün idam edilecek.

Aklının dünde takılı kaldığı beden zihninde canlandığında elinde bulunan kadehteki kanı tek nefeste bitirmişti. Suçsuz bir melezin ölümüne gerçekten bile bile göz mü yumacaktı? Sırf kurt yanı yüzünden?

Göz kapaklarını birleştirip sıkarken başını geriye yaslamıştı. Bu zamana kadar kurtlara hiç yardımda bulunmamıştı.

"He ran?"

İçeri giren uzun bedene Min gyu merakla baktığı sıra He ran sadece gözlerini açmakla yetinmişti. Gelen kişinin kim olduğunu bildiğinden bakma gereği duymamıştı.

Kendisine bakmayacağını anlayan beden ilerleyip He ran'ın karşısına geçtiğinde nihayet bakışlarının odağı olabilmişti.

"Konuşmamız gerek"

"Konuşalım" deyip ellerini iki yana açtığında keskin bakışları olan beden Min gyu'dan tarafı çevirmişti gözlerini. Küçük çocuğun sorun çıkartacağını düşünmüyordu.

Bakışlarını He ran'a geri çevirip duruşunu dikleştirdi. "Melezin ölmesine müsade mi edeceğiz gerçekten?"

He ran ciddi olan bakışlarını karşısında olan arkadaşının arkasındaki şömineye çevirdi."Etmeme gibi bir zorunluluğumuz mu vardı?"

Cursed Blood ᴶᴶᴷHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin