3| Bana anlatmak istediğin bir şeyler var mı?

4.7K 487 432
                                    

Nesiller boyu aile fertleri boyunca dolaşan, aileden tek bir kişiye aktarılan element güçlerinin biri de Namjoon'daydı. Oturduğu yerde dirseğini koltuğa bastırmış, parmakları arasında dolaşan suyu izliyordu. Arada gözleri döşekte baygın bir şekilde yatan Jungkook'a kayıyor, uyanıp uyanmadığını kontrol ediyordu.

Buz mavisi gözleriyle aynı renk olan saçlarının ona kattığı ayrı bir hava vardı.

Kapının aralanma sesi kulaklarına dolduğunda işaret parmağıyla boşluğa suyla çizdiği çemberi duraklatıp başını hafif bir şekilde sağ omzunun üstüne çevirmişti. He ran'ın yanına aldığı ufaklıktı. Namjoon'un o hâlini hiç görmediğinden kapının dibinde durmuş heyecanla Namjoon'un parmakları arasında dolanan suya bakıyordu.

"Gelebilir miyim?"

"Gel bakalım"

Min gyu kapıyı kapatıp Namjoon'un yanına doğru ilerlerken gözleri hâlâ ellerindeydi. Bu Namjoon'un dikkatini çektiğinde iki dudak kenarı da yukarıya doğru kıvrılmıştı. İri gözleriyle eline bakınan küçüğün yüz ifadesi fazla tatlıydı.

İşaret parmağını baş parmağıyla gerip fiske atar gibi serbest bıraktığında havada süzülen su Min gyu'nun yüzüne çarpmıştı. Böyle bir şeyi beklemediğinden gözlerini kapatıp başını geriye çekerken Namjoon gülümsemesini büyütmüştü.

"Sabah yüzümü yıkamıştım oysa, gerek yoktu buna"

Minik avcunu yüzünde gezdirip suyu temizlediğinde iri gözlerini aralamıştı. O ara Namjoon eski hâline dönmüş, oturduğu yerde dikleşerek tamamen Min gyu'dan tarafı dönmüştü.

"Neden geldin ufaklık?"

Min gyu gözlerini devirip Jungkook'a kısa bir bakış attıktan sonra tekrar Namjoon'dan tarafı dönmüştü. Elini cebine sokup küçük bir kutu çıkartarak Namjoon'un görmesini sağladı.

"Yanığa iyi gelen bir karışım. Babam elimi yaktığımda hep bundan sürerdi. Bu abinin yüzüne sürmeye geldim"

Namjoon dudaklarını bir birine bastırıp başını olumlu bir şekilde salladı. "Peki, git sür bakalım"

Min gyu arkasını dönüp yer döşeğinde yatan Jungkook'un yanına giderek dizlerinin üzerine çöktü. Kutunun kapağını aralayıp yeşil renkte olan cıvık karışımı minik parmakları arasına alıp Jungkook'un sağ yanağından yaymaya başladı. O ara He ran odaya giriş yapmıştı.

Bakışları Jungkook'da gezinirken Namjoon'a doğru ilerledi. "Hâlâ kendine gelmedi mi?"

"Hayır. Fiziksel olarak fazla güçsüz"

Kaşlarını çatıp gözlerini Namjoon'a çevirdi. Duruşu her zamanki gibi dikti. Onca yılı geçirmiş olmasına rağmen zaman hiçbir şeyi alıp götürememişti ondan.

"Kendine gelince yiyecek bir şeyler ver. Kendini toplayınca da gönder"

"Neden?"

"Ne demek neden? Onun yeri bizim yanımız değil. Ölmesine engel olduk ama ondan daha fazlası olamaz"

Namjoon nefesini duyulur bir şekilde dışarı verip gözlerini çevirdiğinde Jungkook'un açık gözleriyle karşılaşmıştı. Kehribar gözleri He ran'ın üzerindeydi.

Üzerindeki bakışları hisseden He ran genç melezden tarafı döndüğünde tepkisiz kalmaya devam etti. Kendisine oldukça yorgun bir şekilde bakan kehribar gözlere iki saniye kadar baktıktan sonra arkasını dönüp odanın çıkışına ilerledi.

Cursed Blood ᴶᴶᴷHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin