He ran'ın kanının akıtılıp temiz kanın vücuduna enjekte edilmesinin üzerinden geçen iki gün meleze yıl gibi gelmişti. Başucundan bir saniye bile ayrılmamış, gözlerini açıp kendine geleceği anı beklemişti. Ne diye hâlâ kendine gelmediğini anlayamıyordu. Nefes aldığını görmese yaşamadığından emin olabilirdi. Soluk yüzü, çatlayan renksiz dudaklarıyla öyle garip geliyordu ki gözüne. Hiçbir zaman yenilgiye uğramamış kadının şimdi kendi yüzünden bu halde olması suçlu hissettiriyordu onu.
"Neden uyanmıyorsun? Sesini duymayı, kırmızı gözlerine bakarken yanıp kül olmayı özledim. Büyük bir boşlukta gibiyim He ran, tutunup ayakta kalacak hiçbir şey yok."
Gözünden bir damla yanağından süzülüp iz yaparken elleri arasındaki eli kaldırıp küçük bir öpücük bırakmıştı. Alnını tuttuğu ele yaslayıp peş peşe akan yaşlarının yanaklarından süzülmesine izin verdi. Canı yanıyordu. Daha önce değer verdiği birini kaybedecek olma hissini hiç yaşamamıştı. Bu yüzden hissettikleri ona fazla ağır geliyordu.
"Sana bir şey olacak olma düşüncesi mahvediyor beni. Aldığım nefes ciğerlerimi yakıyor, kalbim parçalanıyor gibi."
Başını kaldırıp hâlâ aynı şekilde uyumakta olan bedenin yüzünde gezdirmişti gözlerini. Elini yanağına uzatıp yumuşak bir şekilde okşamıştı. "Seni seviyorum He ran, uğruna canımı feda edecek kadar çok seviyorum. Son nefesimi verinceye dek de seveceğim."
O an beklemediği bir şey olmuş, elinin arasında olan soğuk el onu güçlü bir şekilde çekmişti. Saniyeler içinde kendini He ran'ın üzerine doğru uzanır bir şekilde bulmuştu. Boşta olan sol elini yatağa bastırıp bedenini ayağa kaldırdığında He ran'ın açık olan kırmızı gözlerini fark etmişti. Dudakları hissettiği karışık hislerden dolayı aralanırken hafif bir şekilde gülümsedi. Nemli olan gözleri direkt karşısında olan kırmızı gözlere bakarken tekrar dolmaya başlamıştı.
"Beni hangi ara bu kadar sevmeye başladın melez?"
Sessiz kalıp sadece yüzünün hizasında olan yüze bakmıştı melez. Uyanmış olması onu o kadar mutlu etmişti ki ne yapacağını bilememişti. Hasret kaldığı kırmızı gözlere içtenlikle bakarken "Özür dilerim." diye söylenmişti kısık bir sesle. "Sana bu acıları çektirdiğim için çok özür dilerim." He ran elini kaldırıp melezin dudaklarını örterek konuşmasına engel oldu.
"Lanetli olmadığını başından beri biliyorum. Başka bir şeylerin döndüğünün de farkındayım. Bunu bana bilerek yapmazsın sen."
Melezin yüzü asılırken bedenini biraz daha kaldırıp He ran'ın üzerinden çekilmişti. Yatağın kenarında oturup bakışlarını kaçırdı. Ondan gerçekleri gizlemeyecekti. Bilmeye hakkı vardı.
He ran çattığı kaşlarıyla yattığı yerde oturur bir hale gelirken bakışları melezin üzerindeydi. "Bir şeyler var?" Derin bir nefes alıp He ran'dan tarafı döndü melez. "Evet, var. Söyleyeceğim fakat.." ona doğru yaklaşıp kollarını bedenine doladı. "İlk olarak hasretimi gidermeliyim." Yüzünü He ran'ın boynuna gömüp derin bir nefes çekmişti içine.
"Yanında olmasına rağmen özler mi hiç insan? Ben özledim, hem de çok."
Küçük bir tebessüm edip kaldırdığı kollarını melezin sırtına bıraktı He ran. Elini yavaşça yukarı çıkarıp melezin uzun olan saçlarının arasına sokup okşamıştı. "Duygusal bir bebek gibisin." Yüzündeki gülümsemeyle geri çekilip ellerini He ran'ın yüzüne çıkararak baş parmaklarıyla yanaklarını hafifçe okşamıştı melez. "Korktum. Hayatımda ilk kez bu kadar korktum. Kaybetme hissinin bu kadar berbat olduğunu düşünmemiştim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cursed Blood ᴶᴶᴷ
FanfictionHe ran'ın aşılması zor duvarları vardı fakat, Jungkook hiçbir zaman pes etmedi... 15.04.2020 11.01.2021