Gökgürültüsü geniş alana dağılırken göz dahi kırpmadan önündeki pencereden dışarıyı izliyordu He ran. Keskin ışık yüzüne vurduğu sıra gözlerini gökyüzüne çevirip toplanmış olan bulutlara bakmıştı bir müddet.
"Anne!!"
"Bırakın onları!!"
Eskiler gözünün önünde canlanırken zihnine dolan kendi sesiyle sıkıca kapatmıştı gözlerini. Her şeyin üstesinden bu zamana kadar tek tek gelmişti fakat annesi ve kardeşinin gözlerinin önünde can verişini bir türlü atlatamıyordu.
Her ne kadar kalbi buzdan inşa edilmiş olsa da diplerde bir yerde cayır cayır yanan anıları, kanayan yaraları vardı. Kendini o kadar iyi kamufle etmişti ki bu zamana kadar, kimse onun en küçük zayıflığını görememişti. Göstermeye niyeti de yoktu. Biliyordu ki anılar sadece zayıflıktan ibaretti.
"Nedir seni böyle dünyadan soyutlayan?"
Duyduğu tanıdık sesle başını omzuna doğru çevirip yanına gelmiş olan Taehyung'a bakmıştı. Uyanmış olmasına sevinse de dışarı vurmayı pek düşünmüyordu. Hep böyleydi aslında. Duygularını nadir dışarı vururdu.
Gözleri He ran'da olan Taehyung tek kaşını kaldırdı. Onu böyle derinlere dalmış bulmak pek de beklenilir bir şey değildi.
Derin bir nefes alıp masanın üzerinde bıraktığı içi kan dolu olan kadehini eline aldı. Taehyung'un sorusu havada asılı kalırken yanına doğru ilerlemişti. Konuşmak istediği pek söylenemezdi.
Dudaklarına götürdüğü kadehi Taehyung elinden tutup engellerken gözleri yavaşça karşısındaki bedenin gözlerini bulmuştu. Ona neden engel olduğunu biliyordu fakat şu an Taehyung'un kanından içmek istemiyordu.
Boştaki elini kaldırıp Taehyung'un elini indirdikten sonra kaldırdığı kadehi dudaklarıyla buluşturmuştu.
"Reddediliyorum hah?"
Taehyung da onun gibi pencereden tarafı dönmüştü. Ses tonundan kırıldığı çok belliydi. Yüzündeki hafif sırıtışla başını olumsuz anlamda sallarken arkasını dönüp odanın çıkışına ilerlemişti. Fakat o kapıya varmadan He ran çoktan önüne geçmişti bile.
"Bir yere mi gidiyordun?"
Kaşları çatık olan Taehyung ifadesiz bir şekilde karşısındaki bedenin gözlerine bakıp sessiz kaldı. Duygularını kontrol etmekte zorlanıyordu.
"İzin verirsen gideceğim"
Sağ dudak kenarı yukarı kıvrılan He ran Taehyung'a doğru bir adım attığında Taehyung iki adım olarak geri çekilmişti. İfadesizliğini ve tavrını koruyordu.
"Bana sahte adımlar atma, He ran. Yükseklere çıkartırken bir anda bırakabiliyorsun"
Kaşları çatılan He ran hiç beklemediği bir tavırla yüz yüzeyken söyleyecek pek bir şey bulamamıştı. Sadece istemediğini belirtmesine rağmen böyle bir tepkinin farklı ve abartı olduğunu düşünüyordu.
Taehyung'un duygularının farkındaydı fakat şuan ki davranışlarıyla hiçbir alakası yoktu.
"Sana attığım adımları farklı yorumlayıp çocuk gibi davranmaktan hiç vazgeçmiyorsun Tae. İyi, durma git o halde"
Sola çekilip bıraktığı kadehe doğru ilerledi. Hiçbir zaman birilerinin istediği gibi biri olmamıştı. Olmaya da pek niyeti yoktu. Evet, değer verdiği kişilerin duygularını önemsiyordu fakat o buydu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cursed Blood ᴶᴶᴷ
FanfictionHe ran'ın aşılması zor duvarları vardı fakat, Jungkook hiçbir zaman pes etmedi... 15.04.2020 11.01.2021